Yaser İLTER - Araştırmacı, Yazar
Köşe Yazarı
Yaser İLTER - Araştırmacı, Yazar
 

Ulusun İrade-i İadesi

28 Teşrin-i evvel 1923 tarihinde önlerinde, bulunan bir deha vesilesiyle bir imkansızı başarmış, dünyaya meydan okumuş bir grup; Ankara'nın en gözde mekanlarından biri olan Çankaya Köşkünde, hanlardan, hamamlardan, saraylardan çok daha büyük işer başarılmış bir yerdir, sofrada oturmaktadır. Masanın başında mevzilenen, muzaffer orduların kumandanı, bir iade töreni gerçekleştirmek adına herkesi toplamış bulunmaktaydı. Koca bir ulusun iradesinin iadesinin tasdiklemek adına ağzından şu sözler döküldü: "Efendiler! Yârın Cumhuriyeti ilan ediyoruz." Bu ilan ile birlikte milyonlarca insanın istiklal ve istikbali tam güvencen altına alınarak onlara kendi iradelerini iade etti. O kelime tek başına söylenince bile bir çağrı vazifesi görür; toplu söylendiğinde ise devletlerin, kavimlerin, milletlerin göğsünde yankılanan bir nağme olur. “İrade-i Milliye” dediler bir zamanlar. Ulusun kendi kaderini eline alışının, kendi vicdanı ile hesaplaşmasının ve özgürlüğün iadesinin adını andılar. Şimdi ise o iadenin 102. Yılına gelip çatmış bulunmaktayız.  İrade, yalnızca siyasetin soğuk bir terimi değildir; o, insanın kendi geçmişiyle konuştuğu bir usuldür. Bir ulusun iradesi, dilinde, hatırasında, alışkanlıklarında, kahve köşelerinde, okul sıralarında yeniden türeyen küçük erdemlerin toplamıdır. İrade, sabahın ilk ışığında kırlangıçların göçünü izleyen bir köylünün, vicdanının sesini dinleyip yanlışına “özür” demesidir. İrade, bir gazetenin sayfasına atılan nazik bir soru, bir öğretmenin öğrencisine verdiği ilimdir. İrade, bir milleti millet yapan görünmez ağdır; o ağdan sökülen her iplik, toplumsal kudreti bir parça eksiltir. Bir toplumun iradesi, kaybedilmez sanılır; halbuki zaman yavaşça örter. Şairlerin, kahramanların, büyük günlerin sözleri raflara kalktıkça; gündelik hayatın iştihası, kısa vadeli menfaatlerin baskısı arttıkça; halkın gücünü arkasına almaktan ziyade ondan korkan siyasiler türedikçe irade solgunlaşır. O solgunluğun adı bugün belki “apolitikleşme”, “umutsuzluk” ya da “unutma”dır. Fakat sonuç aynıdır: Ulus, kendi kendine hükmetmeyi, kendi ilkelerini savunmayı unutur. Yalnızca liderler, programlar veya bütçeler sorgulanmaz; en mühimi, “biz” demenin içi boşalır. Ama her ne olursa olsun, ulusun iradesini korumanın yolu düşman aramak değil, bir olmaktır. Düşmanlıkları körüklemek değil, kırıkların tamirini gözetmektir. Çünkü irade, düşmanlıkla değil, birlikle büyür. Bugün bize düşen, siyasi vaatlerin cazibesine kapılmadan; sabırla, vakarla, eda ile kendi gündelik hayatımızı dönüştürmektir. Küçük erdemleri çoğaltmak, hatıraları eşitçe anmak, dilimize, okullarımıza, kamusal alanlarımıza sahip çıkmaktır ve işte cumhuriyetin reçetesi budur. Bu; kısa bir hamle değil, nesiller boyu sürecek bir inşa işidir. Ve son söz olarak: Ulus, unutulmuş bir iradeyi iade aldığında yalnızca daha güçlü olmaz; kendine olan inancını yeniden kurar. O zaman tarihin o büyük aynasında, yüzümüzü gerçekten görebiliriz. İşte o vakit, “irade” kelimesi tekrar ağırlaşır, ağırlaşır ki yükünü taşıyacak gücü olsun; çünkü irade hafifse, millet hafiftir; irade derinse, millet göğsünde bir dağ taşır. Ulusun İrade-i İadesinin resmi tescili olan Cumhuriyetin kuruluş yıldönümünü en derin sevinçler ile kutlar ve ilelebet payidar kalmasını dilerim. Bu uğurda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Ruhları şad olsun.   
Ekleme Tarihi: 28 Ekim 2025 -Salı

Ulusun İrade-i İadesi

28 Teşrin-i evvel 1923 tarihinde önlerinde, bulunan bir deha vesilesiyle bir imkansızı başarmış, dünyaya meydan okumuş bir grup; Ankara'nın en gözde mekanlarından biri olan Çankaya Köşkünde, hanlardan, hamamlardan, saraylardan çok daha büyük işer başarılmış bir yerdir, sofrada oturmaktadır. Masanın başında mevzilenen, muzaffer orduların kumandanı, bir iade töreni gerçekleştirmek adına herkesi toplamış bulunmaktaydı. Koca bir ulusun iradesinin iadesinin tasdiklemek adına ağzından şu sözler döküldü: "Efendiler! Yârın Cumhuriyeti ilan ediyoruz."

Bu ilan ile birlikte milyonlarca insanın istiklal ve istikbali tam güvencen altına alınarak onlara kendi iradelerini iade etti. O kelime tek başına söylenince bile bir çağrı vazifesi görür; toplu söylendiğinde ise devletlerin, kavimlerin, milletlerin göğsünde yankılanan bir nağme olur. “İrade-i Milliye” dediler bir zamanlar. Ulusun kendi kaderini eline alışının, kendi vicdanı ile hesaplaşmasının ve özgürlüğün iadesinin adını andılar. Şimdi ise o iadenin 102. Yılına gelip çatmış bulunmaktayız. 

İrade, yalnızca siyasetin soğuk bir terimi değildir; o, insanın kendi geçmişiyle konuştuğu bir usuldür. Bir ulusun iradesi, dilinde, hatırasında, alışkanlıklarında, kahve köşelerinde, okul sıralarında yeniden türeyen küçük erdemlerin toplamıdır. İrade, sabahın ilk ışığında kırlangıçların göçünü izleyen bir köylünün, vicdanının sesini dinleyip yanlışına “özür” demesidir. İrade, bir gazetenin sayfasına atılan nazik bir soru, bir öğretmenin öğrencisine verdiği ilimdir. İrade, bir milleti millet yapan görünmez ağdır; o ağdan sökülen her iplik, toplumsal kudreti bir parça eksiltir.

Bir toplumun iradesi, kaybedilmez sanılır; halbuki zaman yavaşça örter. Şairlerin, kahramanların, büyük günlerin sözleri raflara kalktıkça; gündelik hayatın iştihası, kısa vadeli menfaatlerin baskısı arttıkça; halkın gücünü arkasına almaktan ziyade ondan korkan siyasiler türedikçe irade solgunlaşır. O solgunluğun adı bugün belki “apolitikleşme”, “umutsuzluk” ya da “unutma”dır. Fakat sonuç aynıdır: Ulus, kendi kendine hükmetmeyi, kendi ilkelerini savunmayı unutur. Yalnızca liderler, programlar veya bütçeler sorgulanmaz; en mühimi, “biz” demenin içi boşalır.

Ama her ne olursa olsun, ulusun iradesini korumanın yolu düşman aramak değil, bir olmaktır. Düşmanlıkları körüklemek değil, kırıkların tamirini gözetmektir. Çünkü irade, düşmanlıkla değil, birlikle büyür.

Bugün bize düşen, siyasi vaatlerin cazibesine kapılmadan; sabırla, vakarla, eda ile kendi gündelik hayatımızı dönüştürmektir. Küçük erdemleri çoğaltmak, hatıraları eşitçe anmak, dilimize, okullarımıza, kamusal alanlarımıza sahip çıkmaktır ve işte cumhuriyetin reçetesi budur. Bu; kısa bir hamle değil, nesiller boyu sürecek bir inşa işidir.

Ve son söz olarak: Ulus, unutulmuş bir iradeyi iade aldığında yalnızca daha güçlü olmaz; kendine olan inancını yeniden kurar. O zaman tarihin o büyük aynasında, yüzümüzü gerçekten görebiliriz. İşte o vakit, “irade” kelimesi tekrar ağırlaşır, ağırlaşır ki yükünü taşıyacak gücü olsun; çünkü irade hafifse, millet hafiftir; irade derinse, millet göğsünde bir dağ taşır.

Ulusun İrade-i İadesinin resmi tescili olan Cumhuriyetin kuruluş yıldönümünü en derin sevinçler ile kutlar ve ilelebet payidar kalmasını dilerim. Bu uğurda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Ruhları şad olsun. 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.