Yaser İLTER - Araştırmacı, Yazar
Köşe Yazarı
Yaser İLTER - Araştırmacı, Yazar
 

Aşk...

Kimileri tarafından hayatın, varoluşun mihenk taşı, kimilerince üremeyi tetikleyen bir tür biyokimyasal reaksiyon, kimilerince de üretkenliğin en üst verimle işlemesini sağlayan; yazılarımızda, şiirlerimizde, resimlerimizde, heykellerimizde hatta birçok bilim dalında da etkisini gösteren aşk; bedbaht hayatlarımızı, nadiren de olsa, güzelleştirmek suretiyle, Eros'un okunu yiyebileceğimiz mesafelerde dolanmak şartıyla, her an sol köprücük kemiğimizin altından vurulma riskini de beraberinde getirerek bizlere derinlerde hissedilecek yoğun acılar yaşatmaktadır.  Derin acı dediysem sakın korkmayın çünkü ben mübalağa yapmayı pek severim. Hem aşk mevzubahisken mübalağa yapmamak, aşkı herhangi iki çizgi arasına hapsetmek ve belli başlı ölçülere tabi tutmak olur mu? Aşkın ölçüsü; ölçüsüz olması değil midir?  Bu görüşe katılmayanlar varsa hemen kendi görüşlerinden uzaklaşsınlar, çünkü aksi takdirde aşk tarafından çok fena şekilde cezalandırılmak üzere çocukluk aşkları ile yıllar sonra sokakta karşılaşarak evlendiğini öğrenip bütün gece boyu tavanı izlemek, tek taraflı bir şekilde yıllarca birine aşık olup aşık olduğunuz kişiyi görünce dilin dişlere ve dudaklara, elin kollara ve ayakların bacaklara dolanmasıyla rezil olmak veya gerçek aşka kavuştuğunuzu tam hissettiğiniz o anda biricik aşkınız tarafından romantiklikten uzak, balta girmemiş yağmur ormanlarından daha önce insan eli değmemiş bir ağacın yıldırım çarpması sonucu dağılan ve yarı kor halinde uzaklara savrulan bir odununa benzetilmek ile tecziye edilebilirsiniz.  Bu söylediklerim ile aşkın intikam almayı sevdiğini anladığınızı sanıyorum. “Ama aşk çok ulvi bir makam, nasıl olur da intikam almayı sevebilir?” diye soranlarınız olacaktır. Bunun için aşkın kısa tarihine bir göz atalım: "Evvel zamanların birinde bir ananın Aşk ve Nefret adında iki çocuğu vardı. Aşk; sevgi pıtırcığı olan kendini sevdirmeyi bilen şımarık bir çocukken, Nefret; soğuk ve mesafeliydi. Kardeşinin bu tavırlarından hiç ama hiç hoşlanmaz, saçma ve yersiz bulurdu.   Günlerden bir gün Aşk yeni doğan kuş yavrularını izlemek için ağaca çıktı ve fark etmeden en yüksek dallara kadar tırmandı ancak aşağı inemedi. Kardeşi Nefret onu indirmek için yukarı çıktı fakat tam ona ulaştığında ağaç dalı, Aşk ve Nefreti aynı anda taşıyamadı ve kırıldı.   Nefret birkaç kırıkla atlattı ama Aşk, ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Yoğun kan kaybı sebebiyle kan nakline ihtiyaç duymasıyla kardeşi Nefretin kanı damarlarına döküldü. O günden beri damarlarında nefretin kanını taşıyan Aşk intikam almayı ve aşk yaşayan insanlardan her defasında bir şeyler götürmeyi adet edindi..." Bu hikâyeden de anlaşılacağı üzere aşk; içinde nefreti de barındırıyor, aynı damardan akan can suyu olarak bedenlerimizi işgal etmekten geri durmuyor. Belki de tam da bu yüzden aşkın karşıtı nefret değil de kayıtsızlıktır.  Peki Aşk nelere kâdirdir? Emekli matematik öğretmeni Nizamettin Bey hayatı boyunca her şeye cetvel mesafesi ile yaklaşmış, hayatı sayılar ve oranlar şeklinde anlamış ve kendi çizdiği dairenin içine kendini hapsederek âşık olmaktan bir hayli uzak bir hayat yaşaması ile yazımızda son derece önemli bir örnek olarak yerini alıyor.  Emekli matematik öğretmenimiz bir sabah kanlı öksürük ile annesinin vakti zamanında bir gün evlenmesi umuduyla el emeğine bulayıp göz nuruna batırarak hazırladığı çeyizini dünya evine girmediği için günlük hayatta kullanmasıyla ev içerisinde yer edinen kenarları dantelli havluyu kırmızıya boyamasından dolayı apar topar hastanenin yolunu tutmuş ve doktorun söyledikleri karşısında şok olmaktan başka bir tepki verememiştir. Çünkü tanısı "Yarsizlik" olarak saptanmış ve tedavisi de derhal âşık olmasıymış.   O güne kadar içinde birikmiş, sinmiş, ezilmiş ve büzülmüş aşk artık kalbine fazla geldiğinden ağız yoluyla olmak suretiyle dışarı taşıyormuş. Peki Nizamettin Bey ne yapmış dersiniz? Hiçbir şey! Öylece devam etmiş hayatına ve doğalgaz altyapısında çalışmalar olmasından mütevellit gaz kokan bir mahallede, ışıkların olmadığı karanlık bir sokakta, sıcaktan terleten bir yaz gecesi cesedini bulmuşlar. Eğer âşık olsa yıllarca yaşayabilecek bir adam daha, böylece öte alemlere göçtü.  Şu an haybeden gerçek üstü bir çaba sergileyerek Aşkı tarif etmeye çalışıyorum ancak bu yaptığım en anlamsız şey sanıyorum. En başlarda da dediğim gibi aşkın bir ölçüsü, bir aralığı yok. İşte bu sebepledir ki Aşk anlatılmaz yaşanır.  Kimi zaman çölde bir damla su yokken su yerine Leyla diye sayıklayan Mecnun veya kimi zaman Şirin'i kazanmak uğruna şehre su ulaştırmak için dağları delen Ferhat, her ne durumda olursa olsun aşk, su kadar yaşam dolu ve bir o kadar da elzemdir.  Hayatlarımızda bu denli önem arz eden aşkı yaşamanız için ne gerekiyorsa yapın derim. Çünkü o ana kadar hiç yaşamamış sadece yaşadığını sanmış olduğunuzu anlayacaksınız. İşte tam da bu sebeplerden dolayı aşkla kalın...
Ekleme Tarihi: 17 Eylül 2025 -Çarşamba

Aşk...

Kimileri tarafından hayatın, varoluşun mihenk taşı, kimilerince üremeyi tetikleyen bir tür biyokimyasal reaksiyon, kimilerince de üretkenliğin en üst verimle işlemesini sağlayan; yazılarımızda, şiirlerimizde, resimlerimizde, heykellerimizde hatta birçok bilim dalında da etkisini gösteren aşk; bedbaht hayatlarımızı, nadiren de olsa, güzelleştirmek suretiyle, Eros'un okunu yiyebileceğimiz mesafelerde dolanmak şartıyla, her an sol köprücük kemiğimizin altından vurulma riskini de beraberinde getirerek bizlere derinlerde hissedilecek yoğun acılar yaşatmaktadır. 

Derin acı dediysem sakın korkmayın çünkü ben mübalağa yapmayı pek severim. Hem aşk mevzubahisken mübalağa yapmamak, aşkı herhangi iki çizgi arasına hapsetmek ve belli başlı ölçülere tabi tutmak olur mu? Aşkın ölçüsü; ölçüsüz olması değil midir? 

Bu görüşe katılmayanlar varsa hemen kendi görüşlerinden uzaklaşsınlar, çünkü aksi takdirde aşk tarafından çok fena şekilde cezalandırılmak üzere çocukluk aşkları ile yıllar sonra sokakta karşılaşarak evlendiğini öğrenip bütün gece boyu tavanı izlemek, tek taraflı bir şekilde yıllarca birine aşık olup aşık olduğunuz kişiyi görünce dilin dişlere ve dudaklara, elin kollara ve ayakların bacaklara dolanmasıyla rezil olmak veya gerçek aşka kavuştuğunuzu tam hissettiğiniz o anda biricik aşkınız tarafından romantiklikten uzak, balta girmemiş yağmur ormanlarından daha önce insan eli değmemiş bir ağacın yıldırım çarpması sonucu dağılan ve yarı kor halinde uzaklara savrulan bir odununa benzetilmek ile tecziye edilebilirsiniz. 

Bu söylediklerim ile aşkın intikam almayı sevdiğini anladığınızı sanıyorum. “Ama aşk çok ulvi bir makam, nasıl olur da intikam almayı sevebilir?” diye soranlarınız olacaktır. Bunun için aşkın kısa tarihine bir göz atalım:

"Evvel zamanların birinde bir ananın Aşk ve Nefret adında iki çocuğu vardı. Aşk; sevgi pıtırcığı olan kendini sevdirmeyi bilen şımarık bir çocukken, Nefret; soğuk ve mesafeliydi. Kardeşinin bu tavırlarından hiç ama hiç hoşlanmaz, saçma ve yersiz bulurdu. 

 Günlerden bir gün Aşk yeni doğan kuş yavrularını izlemek için ağaca çıktı ve fark etmeden en yüksek dallara kadar tırmandı ancak aşağı inemedi. Kardeşi Nefret onu indirmek için yukarı çıktı fakat tam ona ulaştığında ağaç dalı, Aşk ve Nefreti aynı anda taşıyamadı ve kırıldı. 

 Nefret birkaç kırıkla atlattı ama Aşk, ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Yoğun kan kaybı sebebiyle kan nakline ihtiyaç duymasıyla kardeşi Nefretin kanı damarlarına döküldü. O günden beri damarlarında nefretin kanını taşıyan Aşk intikam almayı ve aşk yaşayan insanlardan her defasında bir şeyler götürmeyi adet edindi..."

Bu hikâyeden de anlaşılacağı üzere aşk; içinde nefreti de barındırıyor, aynı damardan akan can suyu olarak bedenlerimizi işgal etmekten geri durmuyor. Belki de tam da bu yüzden aşkın karşıtı nefret değil de kayıtsızlıktır. 

Peki Aşk nelere kâdirdir?

Emekli matematik öğretmeni Nizamettin Bey hayatı boyunca her şeye cetvel mesafesi ile yaklaşmış, hayatı sayılar ve oranlar şeklinde anlamış ve kendi çizdiği dairenin içine kendini hapsederek âşık olmaktan bir hayli uzak bir hayat yaşaması ile yazımızda son derece önemli bir örnek olarak yerini alıyor. 

Emekli matematik öğretmenimiz bir sabah kanlı öksürük ile annesinin vakti zamanında bir gün evlenmesi umuduyla el emeğine bulayıp göz nuruna batırarak hazırladığı çeyizini dünya evine girmediği için günlük hayatta kullanmasıyla ev içerisinde yer edinen kenarları dantelli havluyu kırmızıya boyamasından dolayı apar topar hastanenin yolunu tutmuş ve doktorun söyledikleri karşısında şok olmaktan başka bir tepki verememiştir. Çünkü tanısı "Yarsizlik" olarak saptanmış ve tedavisi de derhal âşık olmasıymış. 

 O güne kadar içinde birikmiş, sinmiş, ezilmiş ve büzülmüş aşk artık kalbine fazla geldiğinden ağız yoluyla olmak suretiyle dışarı taşıyormuş. Peki Nizamettin Bey ne yapmış dersiniz? Hiçbir şey! Öylece devam etmiş hayatına ve doğalgaz altyapısında çalışmalar olmasından mütevellit gaz kokan bir mahallede, ışıkların olmadığı karanlık bir sokakta, sıcaktan terleten bir yaz gecesi cesedini bulmuşlar. Eğer âşık olsa yıllarca yaşayabilecek bir adam daha, böylece öte alemlere göçtü. 

Şu an haybeden gerçek üstü bir çaba sergileyerek Aşkı tarif etmeye çalışıyorum ancak bu yaptığım en anlamsız şey sanıyorum. En başlarda da dediğim gibi aşkın bir ölçüsü, bir aralığı yok. İşte bu sebepledir ki Aşk anlatılmaz yaşanır. 

Kimi zaman çölde bir damla su yokken su yerine Leyla diye sayıklayan Mecnun veya kimi zaman Şirin'i kazanmak uğruna şehre su ulaştırmak için dağları delen Ferhat, her ne durumda olursa olsun aşk, su kadar yaşam dolu ve bir o kadar da elzemdir. 

Hayatlarımızda bu denli önem arz eden aşkı yaşamanız için ne gerekiyorsa yapın derim. Çünkü o ana kadar hiç yaşamamış sadece yaşadığını sanmış olduğunuzu anlayacaksınız. İşte tam da bu sebeplerden dolayı aşkla kalın...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.