Hayatlarımızın bir pul etmediği, canına yandığımın coğrafyasında
Sadık Hidayet’in, Kör Baykuş’ ta:
“Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi, onlar için kurulmuştu bu dünya.” Dediği yerdeyim.
Kaleme dokunamıyorum...
Hep ölümü yazdırıyorsunuz diyen kalem de bize küskün...
Birer canlı cenazeye döndük hepimiz...
Kalmadı artık, bizi diri tutacak bir umudumuz...
Dağılıyoruz...
Parçalanıyoruz...
Diri diri yanıyoruz...
Ve tüm bunların karşısında biçare seyirciler gibi kala kalıyoruz...
Haksızlık öylesine büyük ki...
Hukuksuzluk öylesine tanınmaz ki...
Adeta tüm coğrafyayı sarmış bir cüzzam gibi, kemiriyor bir halkı...
Hayatlarımız bir yerlerin...
Hayatlarımız birilerinin elleri arasında, bir avuç salkım sanki, son damlamızı alana kadar, bizi sıktıkça sıkıyorlar
Ve atıyorlar...
Ve unutuyorlar...
Sanki hiç olmamışız gibi...
Her şey acı verici
Her şey eziyor göğsümüzü
Yer gök ateş...
Yanıyor her şeyimiz
Yanıyor her yerimiz
Bizi saran ateş öyle büyük ki; yanıyor minderler, yastıklar, suyu bile yakıyor…
Kül ediyor bizi
Bu yaman
Bu yangın politikalar içinde, yanacağımız günü bekliyoruz teslimiyetçi bir şekilde...
Seyrediyoruz elimizden kayıp giderken hayatı, biçare...
Bekliyoruz...
Kim var acaba, sabah uyandığımızda, ölümün sırasında...
Yaşam konuşulmuyor...
Ucuz ölümler coğrafyasında…
Ekmek pahalı
Aş pahalı
Her şey ateş pahası...
Bir ucuz, insan hayatı
Çığlıkların, ağıtların; anaların, babaların, sevgilinin, kardeşin yüreklerindeki ateşin cehennemi aratmadığı günlerden geçiyoruz…
Bolu’ da kaldı bir yanım...
Üzgünüm…
Çok öfkeliyim