Halkın büyük bir bölümü yoksulluğun pençesinde...
Asgari ücretliler, emekliler, dar gelirli resmen hazin halde...
Ama biz hala, erk egemenlerin yaptığı her şeyi, bir tekerin yuvarlaklığı gibi kesin ve “vazgeçilmez bir doğru" olarak benimsemeye devam ediyoruz…
Susuyoruz…
Yani, hukuksuzluğa…
Mesela; gerçeği yazan gazetecilerin cezalandırılmasına…
Daha vahimi artık, memleketin en üst yargı mercinin kararı bile uygulanmaz hale geldi.
Üstelik bu merci ve vereceği kararlara uyulması, anayasada koruma altına alınmışken…
Hala susuyor normalleştirdiğimiz birçok şey gibi, bununda normalleşmesine göz yumuyor, toplumsal bir refleks veremiyoruz…
“Bir boşanma davasında karşı taraf tanık dinletir be aleyhe beyanda bulunulur.
Yaşlı hâkim genç avukata tanık beyanları hakkında; “Bir diyeceğinin olup olmadığını” sorar.
Genç avukat cevap olarak;
-“Hayret bir şey yaa” deyince,
Yaşlı hâkim öfkelenerek;
-“Siz hukuk üslup ve edebiyatı dersi görmediniz mi?” diye sorar.
Avukat; “Hayır” deyince,
Hâkim kızgınlıkla kâtibe;
-“Yaz kızım yaz, davalı avukatı hayret bir şey yaa” dedi. Gerçekten hayret edilecek bir şey yahuu!”
E bu da hayret bir şey değil de nedir? AYM kararını tanımayan, alt mahkemeler var...
Birileri de çıkıp; Anayasa böyle demiyor ama.
Hukuk Fakültelerinde böyle öğretilmiyor, siz yasa uygulamayı böyle mi öğrendiniz, demiyor…
Hukuk bilincinin bizde hiç gelişmemiş olduğunu her gün yeni örneklerle yaşıyoruz.
Toplum bunca olan biteni, olağan karşılıyorsa, orada hukuk bilincinden pek söz edilemez. Bu bilinç yerleşmeden, huzurdan da…
Ulus olarak ülkemize ve bilincimize “Hukukun üstünlüğü” ilkesini yerleştiremezsek, on yıllarda geçse refaha kavuşamayız.
Zira hukuk, demokratikleşme be aynı zamanda “Uygarlık ve ekmek” demek...
Yani; elzem konumuz, her biçimiyle hukuk…
