Algı ile gerçeği şekillendirmenin gücü yadsınamaz boyutta...
Öyle ki gençlerde değil ülkelerine aidiyet hissetmemek, yaşama karşı istekte kalmamış…
Bu hafta köşe, yılgınlığa sürüklediğimiz bir gencin hikayesi...
Bana gönderilen uzun bir yazıda özetle duyguları şöyle;
Her sabah sabah gözünüzü açıp; oraya baskın, buraya operasyon. Şu yakalandı. O yasaklandı, o biri kaldırıldı.
Hakaret etti tutuklandı, twit attı, gözaltı. Her gün yeni suçlar, yeni iddianameler, durmaksızın tutuklamalar…
Hepsi de hukuk adıyla yapılıp, ama kararlarının bağlayıcılığı anayasal güvencede olan AYM kararının da tanınmaması…
Yordu…
Hukukla-hukuksuzluk, özgürlükle-adliyeler arasında sıkıştırılmış günlerle yaşamak çok yordu…
Can sıkıntısı hissi, korku hissi. Davranışlarımızı, sosyal statülerimizi kontrol ettikleri hissi, bıktırdı…
Bıktırdı…
Güvensizlik, gelecek kaygısı hissi…
Tüketti…
Kira dahi ödeyemeyecek kadar yoksullaştırılmak, ekonomik yetersizliğin verdiği endişe hissi, tüketti…
Oysa ki biliyorum. Tüm bu hisler yıllarca algıyla bile isteye yaratıldı.
İstedikleri buydu. Hepimiz kendimizi güçsüz hissedelim.
Çünkü, yaratılan algıların sonucunda; onlar tüm güce sahip olacaklardı, bizlerse hiç…
Öyle oldu...
Halbuki biliyorum, kötü olan ekonomi değil, ekonomi yönetimi. Yük değil genci, emeklisi adil olmayan gelir dağılımı…
Biliyorum, kaos olacak bir şey yok, ama kaos olsun isteyen, bundan beslenen çok…
Fakir bir ülke değiliz. Fakir bırakılıyoruz. Biliyorum, ama artık öyle bir koyvermiş bıkkınlık var ki, parmağımı kıpırdatmıyorum...
Her şeyi geride bırakıp gitme isteğinden başka hiçbir şey istemiyorum...
Ve evet biliyorum, ona da Drapetomania hastası diyecekler, biliyorum…
Demeyecekler; bir dönemin utancı olan kölelikten kaçmak isteyen siyahilerin haklı özgürlük arayışına karşı kılıf bulmak için uydurulan bir hastalık bu, demeyecekler…
Çünkü sistemler kendilerini meşrulaştırmak için, hep bir şeyler üretirler…
Mesela derler ki, şimdi ki gençler iş beğenmiyor.
Ama kiralar 25 binden başlarken, 22 bin lira asgari ücretle nasıl kendi evini kuracak gençler demeyecekler...
Onlar hep meşru ve haklı, biz ise hep anti ve haksız olacağız…
Yoruldum, bıktım ve tükendim. Güçsüzüm…
Fırsatını bulduğum an ülkemden gitmek istiyorum…
Evet, farkında mısınız? Bizler bu gençlere birer hayat borçluyuz…
AYM kararı tanınmadı, yasa çiğnendi. Toplumsal refleks veremedik…
Bu sessiz uyuma hali, dahada güçlü kılıyor onları…
Uyanacak mıyız?
