Tarım ve hayvancılıkla kendi kendine yeten üretken bir coğrafyadan ithalat ülkesine döndük...
Egemen söyleme baktığımızda; “Geçti, zorlu zamanlar geçti. Az daha sabır, güzel günler geliyor.”
Öte yandan muhalif kanada baktığımızda; “Güzel günler göreceğiz” Söylemi havada uçuşuyor...
Gerçekte olansa; enflasyon düşüreceğiz diye, ağır zamlarla yük; bordrolunun, emekçinin, işçinin, çiftçinin sırtına biniyor...
Enflasyonun sıfır olduğu İsviçre, savaş şartlarında ki Ukrayna’nın % 14, 6 olduğunu görünce insan haliyle sarsılıyor…
Nemenemdir bu güzel günler. Nerede saklıdır. Bir türlü gelmiyor diyor…
Gelmez efendim gelmez.
Tabandakine zam yapmakla enflasyon düşmez.
Yatırımla düşer…
Üretimle düşer...
Gereği olmayan harcamaları kısmakla düşer…
Ama en çokta; adaleti sağlamış bir hukukla düşer…
Düşer efendim düşmez mi?
Geniş arazileri, verimli toprakları, suyu, denizi, boğazı olan bir yere, hele genç, dinamik nüfusu varken ve bu gençler işsizlikle boğuşurken, kim yatırım yapmak istemez ki?
İster, ister herkes elbette, ama yanında güvende ister…
Güven nerde? Evrensel değerlerin uygulandığı hukukta…
Aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya, sağa, sola fark etmez.
Bu gidişle ağızlardan çıkan; “Güzel günler” gelmez, adalete güven olmadıkça...
Enflasyonda zaten gelir adaletsizliğinin altında beli bükülen; çiftçi, işçi, asgari ücretli, emeklinin sırtına yüklemekle düşmez...
Velhasılı kimi dinlesek; güzel günler yakın, enflasyonda düşecek, ama durumumuz, Doğan görünümlü Şahin…
Bir duruşma esnasında Hâkim, sanık olan kadına yaşını sorar. Kadın:
-Aslında 1968 doğumluyum ama nüfusta yaşımı büyük yazmışlar, der.
Hâkim kızar:
-Biliyorum doğan görünümlü şahinsin, ama sen yine de nüfustaki yaşını söyle.
Bir çıkan olur mu gerçekleri haykıran?
Bilinmez tabi, ama çıkmayan candan da umut kesilmez...
Bu gidişle halkta, can kalırsa tabi...