Yoksuluz ve bunun hukuksuzluk gibi bir nedeni var…
Bireysel ve toplumsal acılarla boğuluyoruz…
Derin bir karanlık içinde; oturmuş ışığı bekliyoruz.
Ve ürkeğiz. Çünkü adalet yok. Olsaydı eğer, olur muydu üzerimizde bu tedirginlik
Neydi bu adalet…
Hak olanın verilmesini ön gören ahlaki ilke.
Doğada var olan bir olgu.
Birlikte yaşamın gereği olan beşeri karakter.
Değil miydi?
Tüm bunlar içinde, doğruluk gerekmez mi?
E peki, doğruluk hukuku gözetmezse, hani hukukun gerçekleştirmesi gereken nihai amaç, Adalet olur mu?
Adaletin olmadığı yerde, huzur, güven?
Peki, ya ekonomik kalkınma?
Olur mu?
Olmaz tabi…
Eksiğiz ve sadece ekonomik olarak değil, hukuki olarak da açız...
Eğer bir yerde, tüm renkler solmuş, ışık yerini karanlığa bırakmışsa ve büyümüşse açlık, orada; “Adalet” yeniden tanımlanmalı…
Ve bir yerde adaletsizlik varsa adaletsizliği yaratanlar da vardır. Ki, adaletsizlik yaratmak da sistematik bir suçtur.
Ve artık anlamamız gerekende, olan, biteni normalleştirmeye çalışanlarla, mücadele etmenin ne kadar önemli olduğudur.
Yok artık, dediğimiz her şey oldu ve olmaya devam ediyor.
Kanun karşısında; eşitlik, hepimiz için amasız adalet, adalet için evrensel hukukun hemen işletilmesi gerekiyor.
Bunun için; birbirimizle ayrışmak yerine, “ama’ sız yüzleşmeler gerekiyor.
Artık, aydınlık yarınlar adına; demokratik toplum yapısı nasıl olmalı, birlikte oturup konuşmak zorundayız
Çünkü; sancılı, ürkek ve telaşlıyız...
Açız...
Adalete açız...