Milli Güvenlik Konsey’ince amacı;
- Ülke bütünlüğünü korumak,
- Milli birlik ve beraberliği sağlamak,
- Olası bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek,
- Devlet otoritesini ve varlığını yeniden kurmak,
- Demokratik düzenin işlemesine engel olan nedenleri ortadan kaldırmak,
Belirtilmiş olan 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra kurulan Ulusu Hükümeti’nin Programından yaptığımız alıntılar ile, 04 Mart 2025 günlü (4) Nolu değerlendirmemizde yer verdiğim 6.Demirel Hükümeti’ne koşutluklar taşımaktadır. Bunları sıralamak isterim:
- Türk Devleti’nin otoritesi zedelenmiş ve varlığı ciddi tehlikelere maruz kalmıştır
- Devlet, hemen bütün organları ve anayasal kuruluşları ile işlemez hale gelmiştir.
- Demokratik düzen tüm kurumları ile birlikte felce uğramaya ve yerini fiili bir anarşi ortamına itmeye başlamıştır.
- Milli bütünlüğümüzü sağlayan bütün unsurlar yozlaşmaya uğramış, mezhep, dil ve siyasi görüş farklılıkları ideolojik açıdan ve kasıtlı olarak istismar edilerek vatandaşlar düşman kamplara itilmişlerdir.
- Anarşi, terör ve bölücülük hareketleri Türkiye’yi bir iç savaşın eşiğine getirecek boyutlara ulaşmıştır.
- Yasama organının faaliyeti çok yavaşlamış, bazı durumlarda tamamen durmuştur. Anayasanın öngördüğü kuvvetler ayrılığı, yasama, yargı ve yürütme organları arasında bazı hallerde, adeta kuvvetler çatışması haline dönüşmüştür.
- Devlet memurlarının, işçilerin, öğretmenlerin ve polis mensuplarının bir kısmı gruplara ayrılmış; tarafsızlık içinde görevlerini yapmak yerine, ideolojik uçlara alet edilmiş veya alet edilmeye zorlanmıştır.
- Atatürk ilkeleri bir tarafa bırakılmış, yeni nesiller Atatürk Milliyetçiliği’nden, milli şuur ve ülkülerden habersiz kalarak, yabancı ideolojilerin etkisine terk edilmiştir.
- Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden olan laiklik prensibi ihlal edilerek (çiğnenerek) şeriat düzenini getirmeye yönelik tertiplere yeltenilmiştir.
- Devlet ve millet hayatındaki bu çöküşü, ekonomik ve sosyal alandaki sorunlar ve darboğazlar daha da hızlandırılmıştır. Süratle artan nüfus, sıhhatsiz ve hızlı şehirleşme hareketi, gittikçe artan işsizlik, eğitim sisteminin yapısındaki çarpıklık, milli kültür değerlerinin yozlaşması, sosyal yapıdaki dengesizlikleri büyütmüştür.
1977 yılının ortalarından sonra hızlanan enflasyon, izleyen yıllarda yüzde yüze yaklaşan oranlara yükselmiş, toplumsal ve ekonomik darboğazlar baş göstermiştir. Yatırımlar ve üretim azalmış, planlı dönem uygulamasında ilk kez olarak kalkınma hızımız, nüfus artışını karşılamaz düzeye gerilemiştir. 24 Ocak 1980’de uygulamaya konulan “Ekonomik Kararlılık Programlarından” kısa sürede olumlu sonuçlar alınmış, ancak bu önlemlerin karşılanması için gerekli vergi yasaları ve çalışma yaşamımızı düzenleyen kurallarda yenilikler, yasama organının işlememesi ve siyasal kararsızlık/belirsizlik nedeniyle yasalaştırılamamıştır.
Ulusu Hükümeti(44üncü Cumhuriyet Hükümeti) tarafından çizilen resmin önemli bölümünün, 24 Oca 1980 Ekonomik Kararlılık Programı”nı tamamlayacak düzenlemelerin yapılamamasını gidermek olduğu konusunda bir görüş birliği bulunmaktadır. Bu nedenden olacak zamanın TİSK (Türkiye İşverenler Sendika Konfederasyonu Başkanı Halit Narin, 12 Eylül Askeri Darbesini “şimdi gülme fırsatı bizde” diye selamlayacaktır.
Benzer yaklaşımı, 12 Mart 1971 Askeri Müdahalenin /Hükümet Darbesinin başkanlığını üstlenmiş zamanın Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, darbenin gerekçesini “toplumsal gelişmenin ekonomik gelişmenin önüne geçmiş olmasına” dayandırmıştı. Toplumsal gelişmenin en önemli ögelerden ilki ekonomik büyümedir. Bir toplumda ekonomik büyüme/gelişme ile birlikte, toplumsal ve kültürel düzeyde olumlu değişiklikler oluyorsa, o toplum gelişiyor demektir. Tarım toplumundan sanayi ve giderek hizmetler toplumuna geçme oluyorsa, toplumsal gelişme oluşuyor demektir. Bunun ölçütlerini “seçimlere katılım oranının yükselmesi, sağlık ve eğitim düzeylerinde, gelir ve varlık düzeylerinde artışından kaynaklı genel yaşam düzeyinin yükselmesi olara sıralayabiliriz. Ekonomik büyümeye eşlik edecek toplumsal gelişmenin neden olacağı ilk rahatlama “ ülke içinde, ekonomik sınıflar arasındaki barışın kalıcılaşması” olacaktır. 12 Mart 1971’den sonra, toplumsal gelişmeyi frenlemek amaç olmuştur. 1961 Anayasası’nda insan hak ve özgürlüklerini daraltıcı değişiklikler olmuş, üniversite özerkliği, akademik özgürlükler, radyo-televizyonun bağımsızlığı tırpanlaşmıştır. Bu tırpanlamalar, araya giren 1973 Milletvekili Seçiminin CHP tarafından kazanılmasının ardından, yeni siyasal karmaşaya neden olmuş, iki Milliyetçi Cephe Hükümeti kurulmuş, süreçte yer alan MSP’nin oyun bozuculuk yapması, yeni bir darbeye çağrı yapmıştır. (Sürecek)