PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ  ÜNİVERSİTEDEN BAKIŞ
Köşe Yazarı
PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ ÜNİVERSİTEDEN BAKIŞ
 

ANAYASA VE ORGANLARIN ÇÖKERTİLMESİ(1)

Anayasalar, her siyasal iktidarca değişikliğe uğratılan ve “istenmez” olarak damgalanan metinler değildir. Çünkü, anayasalar ve değişiklikleri halk oylamasının ürünleridir. Siyasal iktidarlar, Anayasa ile boğuşma yerine, uyma yükümlülüklerini yerine getirmiş olsalardı: ”mutlu ve korkusuz yaşama hakkımıza” katkıda bulunurlardı. “Sivil Anayasa Mecnunu(!)” AKP, 7 yıl içinde, 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017’de iki kez köklü değişiklik yaptı ve laik ve demokratik Cumhuriyet ile sosyal hukuk devletini çökertmiştir. AKP Programına bakanların ve okuyanlar ve RTE’nı dinleyenlerin, AYM’nin AKP’yi “laiklik karşıtı odak olması” nedeniyle mahkûm etme gerekçesini gözden geçirenlerin bu sonuca şaşırmaları söz konusu olmayacaktı. Türkiye Cumhuriyeti; Anayasasında hukuk devleti olarak tanımlanmasına karşın, ilginç bir ülke ve Anayasa başta olmak üzere yasalara uyulmazlık, AYM ve AİHM Kararlarının geçerli sayılmadığı ilginç bir ülke. Örnek mi istersiniz? Hemen Anayasadan örnekleyeyim: Başlangıçta üstünlüğün organlarda (yasama, yargı ve yürütme) olmayıp, Anayasa ve yasalarda olduğunun altı çizilmekte. Madde 6’da Egemenliğin bağsız, koşulsuz ulusun olduğu, ulusun bu egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları (yasama, yargı ve yürütme) eliyle kullanacağını, egemenliğin kullanılmasının, hiçbir surette HİÇBİR KİŞİYE, ZÜMREYE ya da SINIFA BIRAKILMAYACAĞI belirtilmekte ve hiçbir kimse ve organın kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamayacağı yer almaktadır. Bu Anayasa kuralları ortada iken,21 Ocak 2017 Anayasa değişikliği ile, ulusça yürütme yetkisi ve görevinin aktarıldığı organ olan Bakanlar Kurulu ortadan kaldırılarak TEK KİŞİYE, CUMHURBAŞKANINA aktarılmıştır. 21 Ocak 2017’den bu yana yürütme yetki ve görevi ANAYASAYA AYKIRI OLARAK KULLANILMAKTADIR ve ilginçtir demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru olan siyasi partiler, onca hukuk fakültesi ve Anayasa Hukuku öğretim üyeleri bunun ayırdında bile değiller. Ve Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğünü tanımlayan onbirinci maddesinin; ”Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.  Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” kuralı da “cami avlusuna bırakılmış bir çocuk” olarak durmaktadır. 21 Ocak 2017 günlü Anayasa değişikliği ile, Yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılmasını güçlendirici olarak “yansızlık“  kuralı getirilmiştir. Gerek 12/09/2010 ve gerekse 21/01/2017’de “Sivil Anayasa Mecnunlarınca(!)” yapılan değişikliler sonrasında rejim, önce FETÖ cülerce ve sonrasında da AKP+MHP Ortaklığınca tam bir vesayet rejimine dönüştürülmüş ve dikiş tutmaz olmuştur. Vesayeti üstlenen Ortaklık, 2023 Yerel Seçim sonrasında uğradığı yenilginin altından kalkabilmek, doğrulabilmek için, görünürde olan Yasama ve Yargı Organını tam bir denetim altına almıştır. Yargı erki, en çok saygınlık ve güven yitimine uğrayan organ olmuştur. Yargının saygınlık ve güven yitimi, yalnızca siyasal davalarda değil, sıradan hukuk ve davalarında da yaygınlaşmış ve derinleşmiştir. Savcı, yargıç ve avukat üçlüsü tarafından imece yöntemi ile sağlanması gereken adaletin alınır-satılır metaya ya da bilisizliğin kurbanına dönüşmesi sonucunu yaratmıştır. Öyle ki, hemen her gün yargının çeteleşme ile anılması, güvenilmez organ olarak dibe oturmuştur. Bunu sonraki yazımda örnekleyeceğim.(Sürecek) 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı Kahramanlarını, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı Saygı ile anıyorum.
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2025 -Salı

ANAYASA VE ORGANLARIN ÇÖKERTİLMESİ(1)

Anayasalar, her siyasal iktidarca değişikliğe uğratılan ve “istenmez” olarak damgalanan metinler değildir. Çünkü, anayasalar ve değişiklikleri halk oylamasının ürünleridir. Siyasal iktidarlar, Anayasa ile boğuşma yerine, uyma yükümlülüklerini yerine getirmiş olsalardı: ”mutlu ve korkusuz yaşama hakkımıza” katkıda bulunurlardı.

“Sivil Anayasa Mecnunu(!)” AKP, 7 yıl içinde, 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017’de iki kez köklü değişiklik yaptı ve laik ve demokratik Cumhuriyet ile sosyal hukuk devletini çökertmiştir. AKP Programına bakanların ve okuyanlar ve RTE’nı dinleyenlerin, AYM’nin AKP’yi “laiklik karşıtı odak olması” nedeniyle mahkûm etme gerekçesini gözden geçirenlerin bu sonuca şaşırmaları söz konusu olmayacaktı.

Türkiye Cumhuriyeti; Anayasasında hukuk devleti olarak tanımlanmasına karşın, ilginç bir ülke ve Anayasa başta olmak üzere yasalara uyulmazlık, AYM ve AİHM Kararlarının geçerli sayılmadığı ilginç bir ülke. Örnek mi istersiniz? Hemen Anayasadan örnekleyeyim: Başlangıçta üstünlüğün organlarda (yasama, yargı ve yürütme) olmayıp, Anayasa ve yasalarda olduğunun altı çizilmekte. Madde 6’da Egemenliğin bağsız, koşulsuz ulusun olduğu, ulusun bu egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları (yasama, yargı ve yürütme) eliyle kullanacağını, egemenliğin kullanılmasının, hiçbir surette HİÇBİR KİŞİYE, ZÜMREYE ya da SINIFA BIRAKILMAYACAĞI belirtilmekte ve hiçbir kimse ve organın kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamayacağı yer almaktadır.

Bu Anayasa kuralları ortada iken,21 Ocak 2017 Anayasa değişikliği ile, ulusça yürütme yetkisi ve görevinin aktarıldığı organ olan Bakanlar Kurulu ortadan kaldırılarak TEK KİŞİYE, CUMHURBAŞKANINA aktarılmıştır. 21 Ocak 2017’den bu yana yürütme yetki ve görevi ANAYASAYA AYKIRI OLARAK KULLANILMAKTADIR ve ilginçtir demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru olan siyasi partiler, onca hukuk fakültesi ve Anayasa Hukuku öğretim üyeleri bunun ayırdında bile değiller. Ve Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğünü tanımlayan onbirinci maddesinin; ”Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.  Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” kuralı da “cami avlusuna bırakılmış bir çocuk” olarak durmaktadır.

21 Ocak 2017 günlü Anayasa değişikliği ile, Yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılmasını güçlendirici olarak “yansızlık“  kuralı getirilmiştir.

Gerek 12/09/2010 ve gerekse 21/01/2017’de “Sivil Anayasa Mecnunlarınca(!)” yapılan değişikliler sonrasında rejim, önce FETÖ cülerce ve sonrasında da AKP+MHP Ortaklığınca tam bir vesayet rejimine dönüştürülmüş ve dikiş tutmaz olmuştur. Vesayeti üstlenen Ortaklık, 2023 Yerel Seçim sonrasında uğradığı yenilginin altından kalkabilmek, doğrulabilmek için, görünürde olan Yasama ve Yargı Organını tam bir denetim altına almıştır. Yargı erki, en çok saygınlık ve güven yitimine uğrayan organ olmuştur. Yargının saygınlık ve güven yitimi, yalnızca siyasal davalarda değil, sıradan hukuk ve davalarında da yaygınlaşmış ve derinleşmiştir. Savcı, yargıç ve avukat üçlüsü tarafından imece yöntemi ile sağlanması gereken adaletin alınır-satılır metaya ya da bilisizliğin kurbanına dönüşmesi sonucunu yaratmıştır. Öyle ki, hemen her gün yargının çeteleşme ile anılması, güvenilmez organ olarak dibe oturmuştur. Bunu sonraki yazımda örnekleyeceğim.(Sürecek)

30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı Kahramanlarını, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı Saygı ile anıyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
AHR
(26.08.2025 10:50 - #3576)
Sayın Mustafa Altıntaş, Paylaştığınız “Anayasa ve Organların Çökertilmesi” başlıklı yazınızı dikkatle okudum. Anayasamızın temel ilkeleri, hukukun üstünlüğü ve demokratik değerler konusundaki net, bilgiye dayalı ve cesur ifadeleriniz için size içtenlikle teşekkür ederim. Yazınız, hem hukuki perspektif hem de tarihsel bağlam açısından çok değerli bir hatırlatma olmuş. Bu tür bilinçlendirici ve ilkeli paylaşımların, toplumda farkındalık yaratmak açısından büyük önemi olduğuna inanıyorum. Kaleminize ve emeğinize sağlık. Devamını merakla bekliyorum. Saygılarımla, ATiLLA HALUK RiŞVANOĞLU EKONOMiST (ULUSLARARASI DIŞ iLiŞKiLER) BARSELONA/iSPANYA (1982'den beri)
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
A. Turan Güneş
(26.08.2025 11:11 - #3577)
2010 ve 2017 refarandumları engellenmeliydi fakat bu konuda CHP öngörülü ve tutarlı hareket etmedi.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.