PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ  ÜNİVERSİTEDEN BAKIŞ
Köşe Yazarı
PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ ÜNİVERSİTEDEN BAKIŞ
 

24 OCAK 1980’DEN, 24 OCAK 2025’E (4)

1979 Kasım’ında yapılan ara seçim üzerine görevi Ecevit’ten devralan Demirel Hükümeti, IMF-DB patentli yeni bir ekonomik kararlılık programını hazırlama görevini, MESS ve Sabancı Holding’in yöneticisi olarak sermaye çevrelerinin ve Dünya Bankası (DB) bağlantıları ile uluslararası sermayenin güvenini kazanmış özelliklere sahip olan T. Özal’a (sonrasında Kemal Derviş, Ali Babacan, Mehmet Şimşek gibi) vermiştir. Özal, bu özellikleri ile, önce Başbakanlık Müsteşarı olarak sonra Başbakan Yardımcısı ve 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbesi’nden sonra, sonra kurucusu olacağı ANAP Genel Başkanı ve Başbakan olarak ve 09/Kasım/1989-17/Nisan/1993 döneminde Cumhurbaşkanı olarak ekonomi politikalarının belirlenmesinde, topluma mal edilmesinde, uygulama bulmasında baş oyuncu görevini üstlenmiştir. T. Özal’ın Başbakan Demirel’e, 1979’un son günlerinde sunduğu bir raporda ortaya koyduğu ve savunduğu görüşlere bakmak, 24 Ocak ile 12 Eylül’ün nasıl birbirini tamamlar olduğunu anlamamız için çok öğreticidir: “Türkiye’nin bu derece yüksek ücretlerle dışsatımda bulunamayacağını, bu nedenle ayakta duramayıp batacağı görüşünü savunarak, ücretleri disiplin altına alacak yöntemlerin kesinlikle bulunmasını önermekte idi”. Özal’ın bu önerisi ile, sermaye çevrelerinin istemlerinin bu denli üst-üste çakışması, 12 Eylül’ün asıl nedenlerinin siyasal olmayıp, ekonomik olduğunu ortaya koymaktadır. 12 Mart Muhtırası’nın imzacılardan Genel Kurmay Başkanı Mehduh Tağmaç’ın “ekonomik önüne geçen toplumsal uyanışın dizginlenmesi”nde eksikliğin,” 24 Ocak Ekonomik Kararlılık Programı” ile giderilmesi öne çıkmıştır. 12 Eylül 1980 Darbesinin gerçek nedeni olan ve kalıcı kılınmaya çalışılan 24 Ocak Programı, “şok önlemlerin ötesinde, uluslararası sermayenin, özellikle DB’nın aracılığı ile pazarladığı” ve “içte ve dışa karşı piyasa serbestisi ile uluslararası ve yerli sermayenin emeğe karşı güçlendirilmesi” gibi iki stratejik hedef çevresinde oluşan bir “yapısal uyum-yeniden yapılanma” görüngesi/perspektifi taşımakta idi. Demirel Hükümeti’nin bu türden bir programı, sistemli ve sürekli olarak, “emek karşıtı” bir doğrultuda uygulama ve geliştirme araçlarından yoksun bulunduğundan, 12 Eylül Faşist Askeri Darbeye gereksinim vardı ve 12 Eylül bu nedenle kaçınılmaz idi. 12 Eylül’ün,24 Ocak Programının kaçınılmaz bir sonucu olduğunun kanıtını, 12 Eylül öncesinin son Hükümeti olan 6.Demirel Hükümeti ile, 12 Eylül Darbesi sonrasının ilk hükümeti olan Ulusu Hükümeti Programı’ndan da izleyebiliriz. “Bana sağcılar cinayet işliyorlar dedirtemezsiniz” diyen Demirel, Hükümet Programı’nda, Kasım 1979’daki ülke görünümünü şu biçimde çizmektedir: - Yurttaş can derdine düşmüştür. - Ülkede güven duygusu zedelenmiştir. - Ülke geçim derdine düşmüştür. - Yurttaş gelecek endişesine düşmüştür. - Türkiye’de devlet kapıları yurttaşın yüzüne kapanmış, haksızlık, adaletsizlik yüzünden pek çok yurttaş haksızlığa uğramış ya da ekmeğinden olmuştur. - Türkiye’de eğitim ulusallık temelinden kaydırılmış durumdadır. - Devletin radyo ve televizyonu Anayasa ve yasaların emrettiği tarafsızlık çizgisinden uzaklaşmış, rejim ve devlet karşıtlığının, partizanlığın aracına dönüştürülmüştür. - Yolsuzluklar ayyuka çıkmıştır. - Anarşi, terör, bölücülük, yıkıcılık, enflasyon ulusal sorunlarımızdır. Ülkenin, Kasım 1979’da fotoğrafını bu biçimde sunan Demirel Hükümeti, bu fotoğrafı değiştirmek için alacağı önlemleri şu biçimde sıralamaktadır: - Can ve mal güvenliği mutlaka sağlanacaktır. - Anarşinin, terörün, bölücülüğün, yıkıcılığın etkisiz kılınabilmesi için, var olan yasalar ve olanaklar en etkili biçimde kullanılacaktır. Devletin, yargı organlarının, yönetimin ve güvenlik güçlerinin yasaları tam egemen kılacak biçimde çalışabilmesi sağlanacaktır. - Anayasa’nın 123’üncü maddesi ile getirilen olağan üstü durumlar ile ilgili önlemlere ek olarak, bir “Olaganüstü Durumlar Yasası” çıkarılacaktır. - Anayasanın 136’ncı maddesi ile kurulması emrolan Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasası çıkarılacaktır. - Ceza ve usul yasaları, özellikle toplu suç v3 sorumluluk düşüncesini de öngörecek, günün gereksinimlerine ve koşullarına uyacak, adaletin hızla ortaya çıkmasını sağlayacak biçimde değiştirilecektir. - Sendika ve Dernekler Yasalarında değişiklik yapılacaktır. - Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri Yasası yeniden düzenlenecek, toplantı ve gösteri hakkının kamu düzenini bozacak ya da günlük yaşamı felce uğratması önlenecektir. - Polis Görev ve Yetkileri Yasası değiştirilecektir. - Adli yargılama yetkisi ile yasaların yürütmeye verdiği yetkilerin kullanılması sağlanacaktır. Hükümetin Ekonomik Düzenle İlgili Yaklaşımları ise, şöyle sıralanmaktadır: - Üretim ve yatırımın aradığı güven ortamı yeniden oluşturulacaktır. -  Yurttaşın girişim hakkına son veren ve çalışma alanını daraltan işlerden Devlet çekilecektir. - Emeğin sermayeyi, sermayenin emeği baskılama yerine, ha temelli ölçüler içinde uzlaşması sağlanacaktır. - Ekonomik yaşamı çökertmeyecek, büyümeyi durdurmayacak, devletin bütçesini ve öteki giderlerini sağlam kaynaklardan finanse edecek, doğru ekonomik ve mali politikaları da içine alan bir Kararlılık Programı, ciddiyet ve içtenlikle uygulanacaktır. - Eğitim; beynelmilelci ve Marksist etkilerden kurtarılacak, yönetimde, mevzuatta, ders prograları ve kitaplarında, kültürel uğraşlar ve yayınlarda, eğitimin ulusalcılığı temel ilke olarak korunacak ve saygınlık görecektir. - Diyanet İşleri Başkanlığı, görevini ülkemizin karşı karşıya bulunduğu toplumsal bunalımlar ve anarşik ortam içerisinde, geçmişten daha hızlı ve etkili bir tarzda yürütecektir. - Din öğretiminin kaynağını oluşturan Kuran-ı Kerim öğrenimi üzerinde titizlilikle durulacak, Kuran Kurslarının bina, araç, gereç ve kadro yönünden noksanlıkları giderilecektir. - Cami bulunmayan köylere cami yapımı hızlandırılacaktır. - Din ve Ahlak Dersleri içeriği yeniden düzenlenecektir.   (Sürecek)
Ekleme Tarihi: 04 Mart 2025 - Salı

24 OCAK 1980’DEN, 24 OCAK 2025’E (4)

1979 Kasım’ında yapılan ara seçim üzerine görevi Ecevit’ten devralan Demirel Hükümeti, IMF-DB patentli yeni bir ekonomik kararlılık programını hazırlama görevini, MESS ve Sabancı Holding’in yöneticisi olarak sermaye çevrelerinin ve Dünya Bankası (DB) bağlantıları ile uluslararası sermayenin güvenini kazanmış özelliklere sahip olan T. Özal’a (sonrasında Kemal Derviş, Ali Babacan, Mehmet Şimşek gibi) vermiştir. Özal, bu özellikleri ile, önce Başbakanlık Müsteşarı olarak sonra Başbakan Yardımcısı ve 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbesi’nden sonra, sonra kurucusu olacağı ANAP Genel Başkanı ve Başbakan olarak ve 09/Kasım/1989-17/Nisan/1993 döneminde Cumhurbaşkanı olarak ekonomi politikalarının belirlenmesinde, topluma mal edilmesinde, uygulama bulmasında baş oyuncu görevini üstlenmiştir.

T. Özal’ın Başbakan Demirel’e, 1979’un son günlerinde sunduğu bir raporda ortaya koyduğu ve savunduğu görüşlere bakmak, 24 Ocak ile 12 Eylül’ün nasıl birbirini tamamlar olduğunu anlamamız için çok öğreticidir: “Türkiye’nin bu derece yüksek ücretlerle dışsatımda bulunamayacağını, bu nedenle ayakta duramayıp batacağı görüşünü savunarak, ücretleri disiplin altına alacak yöntemlerin kesinlikle bulunmasını önermekte idi”. Özal’ın bu önerisi ile, sermaye çevrelerinin istemlerinin bu denli üst-üste çakışması, 12 Eylül’ün asıl nedenlerinin siyasal olmayıp, ekonomik olduğunu ortaya koymaktadır. 12 Mart Muhtırası’nın imzacılardan Genel Kurmay Başkanı Mehduh Tağmaç’ın “ekonomik önüne geçen toplumsal uyanışın dizginlenmesi”nde eksikliğin,” 24 Ocak Ekonomik Kararlılık Programı” ile giderilmesi öne çıkmıştır.

12 Eylül 1980 Darbesinin gerçek nedeni olan ve kalıcı kılınmaya çalışılan 24 Ocak Programı, “şok önlemlerin ötesinde, uluslararası sermayenin, özellikle DB’nın aracılığı ile pazarladığı” ve “içte ve dışa karşı piyasa serbestisi ile uluslararası ve yerli sermayenin emeğe karşı güçlendirilmesi” gibi iki stratejik hedef çevresinde oluşan bir “yapısal uyum-yeniden yapılanma” görüngesi/perspektifi taşımakta idi.

Demirel Hükümeti’nin bu türden bir programı, sistemli ve sürekli olarak, “emek karşıtı” bir doğrultuda uygulama ve geliştirme araçlarından yoksun bulunduğundan, 12 Eylül Faşist Askeri Darbeye gereksinim vardı ve 12 Eylül bu nedenle kaçınılmaz idi.

12 Eylül’ün,24 Ocak Programının kaçınılmaz bir sonucu olduğunun kanıtını, 12 Eylül öncesinin son Hükümeti olan 6.Demirel Hükümeti ile, 12 Eylül Darbesi sonrasının ilk hükümeti olan Ulusu Hükümeti Programı’ndan da izleyebiliriz. “Bana sağcılar cinayet işliyorlar dedirtemezsiniz” diyen Demirel, Hükümet Programı’nda, Kasım 1979’daki ülke görünümünü şu biçimde çizmektedir:

- Yurttaş can derdine düşmüştür.

- Ülkede güven duygusu zedelenmiştir.

- Ülke geçim derdine düşmüştür.

- Yurttaş gelecek endişesine düşmüştür.

- Türkiye’de devlet kapıları yurttaşın yüzüne kapanmış, haksızlık, adaletsizlik yüzünden pek çok yurttaş haksızlığa uğramış ya da ekmeğinden olmuştur.

- Türkiye’de eğitim ulusallık temelinden kaydırılmış durumdadır.

- Devletin radyo ve televizyonu Anayasa ve yasaların emrettiği tarafsızlık çizgisinden uzaklaşmış, rejim ve devlet karşıtlığının, partizanlığın aracına dönüştürülmüştür.

- Yolsuzluklar ayyuka çıkmıştır.

- Anarşi, terör, bölücülük, yıkıcılık, enflasyon ulusal sorunlarımızdır.

Ülkenin, Kasım 1979’da fotoğrafını bu biçimde sunan Demirel Hükümeti, bu fotoğrafı değiştirmek için alacağı önlemleri şu biçimde sıralamaktadır:

- Can ve mal güvenliği mutlaka sağlanacaktır.

- Anarşinin, terörün, bölücülüğün, yıkıcılığın etkisiz kılınabilmesi için, var olan yasalar ve olanaklar en etkili biçimde kullanılacaktır. Devletin, yargı organlarının, yönetimin ve güvenlik güçlerinin yasaları tam egemen kılacak biçimde çalışabilmesi sağlanacaktır.

- Anayasa’nın 123’üncü maddesi ile getirilen olağan üstü durumlar ile ilgili önlemlere ek olarak, bir “Olaganüstü Durumlar Yasası” çıkarılacaktır.

- Anayasanın 136’ncı maddesi ile kurulması emrolan Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasası çıkarılacaktır.

- Ceza ve usul yasaları, özellikle toplu suç v3 sorumluluk düşüncesini de öngörecek, günün gereksinimlerine ve koşullarına uyacak, adaletin hızla ortaya çıkmasını sağlayacak biçimde değiştirilecektir.

- Sendika ve Dernekler Yasalarında değişiklik yapılacaktır.

- Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri Yasası yeniden düzenlenecek, toplantı ve gösteri hakkının kamu düzenini bozacak ya da günlük yaşamı felce uğratması önlenecektir.

- Polis Görev ve Yetkileri Yasası değiştirilecektir.

- Adli yargılama yetkisi ile yasaların yürütmeye verdiği yetkilerin kullanılması sağlanacaktır.

Hükümetin Ekonomik Düzenle İlgili Yaklaşımları ise, şöyle sıralanmaktadır:

- Üretim ve yatırımın aradığı güven ortamı yeniden oluşturulacaktır.

-  Yurttaşın girişim hakkına son veren ve çalışma alanını daraltan işlerden Devlet çekilecektir.

- Emeğin sermayeyi, sermayenin emeği baskılama yerine, ha temelli ölçüler içinde uzlaşması sağlanacaktır.

- Ekonomik yaşamı çökertmeyecek, büyümeyi durdurmayacak, devletin bütçesini ve öteki giderlerini sağlam kaynaklardan finanse edecek, doğru ekonomik ve mali politikaları da içine alan bir Kararlılık Programı, ciddiyet ve içtenlikle uygulanacaktır.

- Eğitim; beynelmilelci ve Marksist etkilerden kurtarılacak, yönetimde, mevzuatta, ders prograları ve kitaplarında, kültürel uğraşlar ve yayınlarda, eğitimin ulusalcılığı temel ilke olarak korunacak ve saygınlık görecektir.

- Diyanet İşleri Başkanlığı, görevini ülkemizin karşı karşıya bulunduğu toplumsal bunalımlar ve anarşik ortam içerisinde, geçmişten daha hızlı ve etkili bir tarzda yürütecektir.

- Din öğretiminin kaynağını oluşturan Kuran-ı Kerim öğrenimi üzerinde titizlilikle durulacak, Kuran Kurslarının bina, araç, gereç ve kadro yönünden noksanlıkları giderilecektir.

- Cami bulunmayan köylere cami yapımı hızlandırılacaktır.

- Din ve Ahlak Dersleri içeriği yeniden düzenlenecektir.

 

(Sürecek)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Oğuz Gemalmaz
(04.03.2025 10:21 - #2650)
Emeğinize sağlık Hocam, saygılar...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.