Dünyada ve en çok da Türkiye’de ekonomik sorunun had safhaya ulaştığı şu günlerde, minimalist yaşam üzerine iki satır yazmak istedim.
Bilindiği gibi minimalizm son yıllardaki, teknolojik gelişmeye karşın zorlaşan hayat nedeniyle popülaritesi giderek arttıran bir felsefi akımdır. Bu bağlamda, minimalist yaklaşım da, hayat için gerekli olanları hedefleyerek sonu gelmez isteklerimizi en aza indirgemektir.
Minimalist düşünce olabildiğince az şeyden olabildiğince fazla faydayı almayı ve bunu yaparken de sadeliği korumayı amaçlar. Minimalist düşüncenin yaşam tarzına etkileri de daha az şeye sahip olmak ve sahip olduklarımızda sadeliği aramaktır. Günümüzde kapitalizmin yarattığı tüketim çağının bizlere dayattığı fikirlerin tam zıttı olan bu düşünce, insanlara tüketme ve satın alma konusundaki tuzaklardan korunulması gerektiği noktasında da telkinlerde bulunmakta, ihtiyaç dışı şeyleri satın almaktan kaçınıp daha fazla fayda sağlayacak ürünleri satın almayı ve tüketmeyi önermektedir. Bu alışkanlıkları hayatının her anına uygulamakla minimalist bir yaşama sahip olunabilir. Yani bu demek oluyor ki minimalist bir yaşam sürmek, insan yaşamının her aşamasında minimalist felsefenin öğretilerini göz önüne almakla mümkün olacaktır. Bütün bunları yapmak için zihinsel olarak da minimalist felsefeyi benimsemenin ve yeri geldiğinde “hayır” diyebilmenin çok önemli olduğu açıktır. Aksi halde tüketim ve satın alma tuzaklarına düşmek çok kolay olacak ve süreç belki de minimalist yaşam tarzından uzaklaşmakla, hatta hayatı mahvetmekle son bulacaktır. Minimalist felsefeye göre bu düşünce tarzını hayatın her anına uygulamak yaşam amacımızı keşfedip tutkularımızın peşinden gitmememizi, zamanımızı daha verimli kullanarak kendi gelişimimizi sürdürmemizi, gereksiz ihtiyaç kalabalığının üzerimize bindirdiği yükten kurtulmamızı ve tüm bunları yaparak gerçek özgürlüğü deneyimlememizi sağlayacaktır.
Bir yerde insanlığın düşmanı sayılabilecek tüketim kültürünün en büyük destekleyicisi reklamlar tüketimin üretime sıfıra yakın olmasını ister. Yeni pazarlama yöntemleri daha siz farkında değilken sizin neyi arzuladığınızı öğrenir, dürtünüzü tetikler ve ihtiyacınız olmayan şeyleri bile satın almayı teşvik eder.
Bunun karşıtı minimalizm de daha sade, özgür ve sağlıklı bir hayat tarzını bizlere öğütler. Özetle, minimalizm, doyumsuzluğumuzu, tatminsizliğimizi önlememize, içinde bulunduğumuz anda yaşamamıza, tutkularımızın peşinde gitmememize, yaşam amacımızı keşfetmemize, gerçek özgürlüğü keşfetmemize, her şeyden önemli sağlığımıza odaklanmamıza, yardımcı olur.
Türkçeye sadeleşmek olarak geçen minimalizm, köken olarak Fransızca minimum kelimesinden türemiştir. Minimalizm, çeşitli kültür, gelenek ve dinlerde her zaman var olmuştur. İslamiyet, Hıristiyanlık, Budizm gibi çeşitli din ve inançların büyük temsilcilerinin sade bir hayat yaşadıkları ve insanlığa tavsiye ettikleri bilinmektedir. İslam’ın, israfı haram kılan ve iktisadı tavsiye eden yönü ile de uyumlu bir düşüncedir minimalizm.
Platon, “Önemli olan hayatta çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.” demiştir. Diyojen, erdemli bir insanın sade bir hayatı olması gerektiğini vurgular. Descartes “Karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek, insanların ortak yanlışıdır” sözünü etmiştir.
Teknoloji hayatımızı kolaylaştıracağına bizi esir ediyor. Adeta üzerimize yeni sorumluluklar yüklüyor. Daha fazlaya sahip olmamıza odaklıyor bizi. Sahip olduklarımız giderek bizim sahibimiz oluyor, benliğimiz, özgürlüğümüz ortadan kalkıyor. Daha fazla çalışıyoruz, daha fazla üretiyor, daha fazla tüketiyoruz. Kendimize vakit ayıramıyoruz. İnsan olarak daha fazla bireyselleşiyoruz.
O kadar uğraş içindeyiz ki, hayatın anlamını kavrayamıyor, yaşamın ahengini, tadını, müziğini fark edemiyoruz.
Ekonomistler, hayat pahallılığını, enflasyonu nasıl önleneceğini, zenginliğin nasıl giderek arttığını, fakirlerin nasıl giderek yoksullaştığını anlamak şöyle dursun, bu sıkıntıları daha da pompalıyorlar.
Hayat sadelikle daha güzeldir, bunu unutm
