Birkaç yıl oldu. Çevremdeki bazı aksaklıkları ve düzensizlikleri şikayet etmek ve düzeltilmesini istemek için resmi kurumlara başvurmuştum. Her bir kurum sözkonusu edilen konunun kendilerini ilgilendirmediğini, ilgilenen kurumlara isteğimizi aktardıklarını bildirdi. Bu böyle devam etti. İkinci kurum üçüncüye, üçüncü kurum dördüncüye havale etti işi. Olmadı olmadı, bir netice alamadım.
Ümidimi kaybetnedim. Derdimi bir daha anlatayım dedim. Derdimle ilgili kurumu aradım. Kurumun resmi internet sayfasındaki numarayı aradım. Gayet kibar bir hanım sesi, tatlı tatlı neresi olduüunu anlattıktan sonra, “şu bölüm için 1 numarayı falanca bölüm için 2 numarayı, müdür için 3 numarayı dokunun dedi. Ben de kendime bir paye vererek ve uzayan işimin halli ümüdiyle, daha bir yetkili olur diye müdüre ait 3 numarayı çevirdim. Çok sert bir ses “3 numara aranamaz” dedi. Merak ettim, 3 numara ile niye konuşulamaz olduğunu öğrenmek istedim. Müdürün kalemini aradım. Derdimi bir daha anlattım, belki çare olur diye müdürü aramak gafletinde bulundum dedim.
Oradan da bir zılgıt yiyerek, derdime çare bulamamış halde telefonu kapadım.
42 yıllık devlet memuriyetimde Devletin önemli birkaç kurumunda görev yaptım. 2002 yılında emekli oldum ama hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Vatandaş artık devletle muhatap olamıyor demek ki artık.
Derdimle başbaşa, beni ve kuvvetle muhtemel diğer insanları da rahatsız eden etrafımdaki çevre sorunları, gürültü, pislik ve kirli hava sorunlarıyla başbaşa kaldım.
Oturup merhum Abdürrahim Karakoç’un “İsyanlı Sükut” şiirinde teselli aradım.
***
“İsyanlı Sükut”
Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evime döktüler ateş
Sordum: 'memleketin neresi gardaş? '
'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini.. vazgeçti birden,
'Oyyy' dedi, yutkundu, eğdi başını.”
