Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Entelijensiya

Genellikle kültürel ve siyasal etkinliğe sahip entelektüel topluluk anlamında kullanılır. Rusça kökenli bir terim olan entelijansiya, sosyal bilimciler tarafından Rusya'da, özellikle 19. yüzyılda ayrı bir sınıf veya sosyal tabaka olarak aydınlar topluluğunu tanımlamakta kullanılmıştır. Entelijensiyayı aydınlar oluşturduğuna göre entelektüelin yani aydının, her şeyden önce  zamanın irfanına sahip olması gerekir. Ülkesinin dilini, edebiyatını, tarihini bilecek, dünyadaki belli başlı düşünce akımlarıma vakıf olacaktır. Peşin hükümlere iltifat etmeyerek olayları kendi kafasıyla inceleyip değerlendirecektir. Aristo “kötülük bilgi noksanlığıdır” der. Entellektüelizme, kültüre, zekaya, bilgiye, mantığa, akla yeterince sahip olmayan birey de toplum da hüsrana mahkumdur. Cemil Meriç’e göre de entelektüel kavramının çıkış noktası meşhur Dreyfus olayıdır. Emile Zola ve arkadaşlarının Dreyfus davasında takındıkları tutum ve sergiledikleri mücadele, entellektüelliğin doğuşu anlamına gelir. Meriç’in, entellektüelin asli görevinin eleştiri ve hak savunuculuğu olduğunu gayet güzel ispatlayan Dreyfus davasını entelijensiyanın başlangıcı olarak nitelemesi çok yerindedir. Toplum içinde sahip olduğu akli ve düşünsel nitelikleri nedeniyle entellektüelin ve onun oluşturduğu “aydınlar zümresinin” görevi, içinde bulunduğu toplumu akıla, mantığa ve düşünceye yönlendirmesidir. Bu entelijensiyanın toplumsal işlevidir. Bu işlevin temel unsuru da eleştiri yapmaktır. Eleştiri yönlendirme özelliği nedeniyle önemlidir. Eleştiri yapmayan ya da yapamayan entelektüel toplumsal işlevini yerine getirmemiş ve entelektüel vasfını yitirmiş demektir.   Eleştiri yapması gereken entelijensiyanın ise görece özerkliği onun olmazsa olmazıdır. Tarih göstermiştir ki, bütün ülkelerde hakim sistemler, sol veya sağ farketmez, toplumun bilgi birikimini temsil eden entelijensiyanın görece özerkliğini hemen hemen her zaman reddetmiştir. Bilindiği gibi hakim sistemler Althusser’in yaklaşımıyla, aile, eğitim ve din gibi toplumun tabii örgütlerinden biri sayılan entelijensiyayı da “devletin ideolojik aygıtı” olarak saymış ve algı ve icra aracı olarak kullanmıştır. Hatta hakim sistemler entelijensiya kesimini devletin ideolojik aygıtlarının en önemli unsuru olarak görmüş ve özerk hareket etmesini önlemek için elinden geleni yapmıştır ve yapmaktadır. İran’ın önde gelen felsefecilerinden Daryush Shayegan, görece özgür olmadıkları ve hakim sistemce ideolojik aygıt olarak kullanıldıkları için, üşkesindeki entellektüelleri, ideologları, teknokratları ve “Tanrı Stratejisi Uzmanları” olarak nitelendirdiği ulema sınıfını “toplumsal zeminin çatlakları” olarak adlandırır. Shayegan ayrıca sistemce ideolojik aygıt olarak kullanılan ve göreceli özgürlüğe sahip olamayanentellektüelleri toplumun “mutsuz bilinci” olarak da sıfatlandırır. İranlı filozof bu nitelemesinde haklıdır. Bu denli nitelikli toplum fertlerinin ülke ve ülkeyi oluşturan bireylere hizmet sunamamaktan mutsuz oldukları kesindir. Türk entelijensiyası, düşünce bakımından farklı kültürler etkisinde olmasına rağmen tabi ki mevcuttur. Ancak ülkede yaşanan zamanın gerçekliğini kavrayıp gelecek düşüncesini buna göre kurabilen, toplumun farklı kesimlerini birleştirecek kıvama sahip değildir düşüncesindeyim. Kıvama sahip olamama bir yana entelijensiyamız özgür de değildir. Yaşamakta olduğumuz siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel farklılıkları giderecek düşünce ve akıl birlikteliğini sağlayamamaktayız. Bu durum bir bakıma gelişme düzeyimizle ilgili olduğu kadar, yazar, çizer, ideolog, teknokrat ve Shayegan’ın betimlemesi ile “Tanrı Stratejisi Uzmanları”nın sistem tarafından kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2025 -Cuma

Entelijensiya

Genellikle kültürel ve siyasal etkinliğe sahip entelektüel topluluk anlamında kullanılır. Rusça kökenli bir terim olan entelijansiya, sosyal bilimciler tarafından Rusya'da, özellikle 19. yüzyılda ayrı bir sınıf veya sosyal tabaka olarak aydınlar topluluğunu tanımlamakta kullanılmıştır.

Entelijensiyayı aydınlar oluşturduğuna göre entelektüelin yani aydının, her şeyden önce  zamanın irfanına sahip olması gerekir. Ülkesinin dilini, edebiyatını, tarihini bilecek, dünyadaki belli başlı düşünce akımlarıma vakıf olacaktır. Peşin hükümlere iltifat etmeyerek olayları kendi kafasıyla inceleyip değerlendirecektir.

Aristo “kötülük bilgi noksanlığıdır” der. Entellektüelizme, kültüre, zekaya, bilgiye, mantığa, akla yeterince sahip olmayan birey de toplum da hüsrana mahkumdur.

Cemil Meriç’e göre de entelektüel kavramının çıkış noktası meşhur Dreyfus olayıdır. Emile Zola ve arkadaşlarının Dreyfus davasında takındıkları tutum ve sergiledikleri mücadele, entellektüelliğin doğuşu anlamına gelir.

Meriç’in, entellektüelin asli görevinin eleştiri ve hak savunuculuğu olduğunu gayet güzel ispatlayan Dreyfus davasını entelijensiyanın başlangıcı olarak nitelemesi çok yerindedir.

Toplum içinde sahip olduğu akli ve düşünsel nitelikleri nedeniyle entellektüelin ve onun oluşturduğu “aydınlar zümresinin” görevi, içinde bulunduğu toplumu akıla, mantığa ve düşünceye yönlendirmesidir. Bu entelijensiyanın toplumsal işlevidir. Bu işlevin temel unsuru da eleştiri yapmaktır. Eleştiri yönlendirme özelliği nedeniyle önemlidir.

Eleştiri yapmayan ya da yapamayan entelektüel toplumsal işlevini yerine getirmemiş ve entelektüel vasfını yitirmiş demektir.  

Eleştiri yapması gereken entelijensiyanın ise görece özerkliği onun olmazsa olmazıdır.

Tarih göstermiştir ki, bütün ülkelerde hakim sistemler, sol veya sağ farketmez, toplumun bilgi birikimini temsil eden entelijensiyanın görece özerkliğini hemen hemen her zaman reddetmiştir. Bilindiği gibi hakim sistemler Althusser’in yaklaşımıyla, aile, eğitim ve din gibi toplumun tabii örgütlerinden biri sayılan entelijensiyayı da “devletin ideolojik aygıtı” olarak saymış ve algı ve icra aracı olarak kullanmıştır. Hatta hakim sistemler entelijensiya kesimini devletin ideolojik aygıtlarının en önemli unsuru olarak görmüş ve özerk hareket etmesini önlemek için elinden geleni yapmıştır ve yapmaktadır.

İran’ın önde gelen felsefecilerinden Daryush Shayegan, görece özgür olmadıkları ve hakim sistemce ideolojik aygıt olarak kullanıldıkları için, üşkesindeki entellektüelleri, ideologları, teknokratları ve “Tanrı Stratejisi Uzmanları” olarak nitelendirdiği ulema sınıfını “toplumsal zeminin çatlakları” olarak adlandırır.

Shayegan ayrıca sistemce ideolojik aygıt olarak kullanılan ve göreceli özgürlüğe sahip olamayanentellektüelleri toplumun “mutsuz bilinci” olarak da sıfatlandırır. İranlı filozof bu nitelemesinde haklıdır. Bu denli nitelikli toplum fertlerinin ülke ve ülkeyi oluşturan bireylere hizmet sunamamaktan mutsuz oldukları kesindir.

Türk entelijensiyası, düşünce bakımından farklı kültürler etkisinde olmasına rağmen tabi ki mevcuttur. Ancak ülkede yaşanan zamanın gerçekliğini kavrayıp gelecek düşüncesini buna göre kurabilen, toplumun farklı kesimlerini birleştirecek kıvama sahip değildir düşüncesindeyim. Kıvama sahip olamama bir yana entelijensiyamız özgür de değildir.

Yaşamakta olduğumuz siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel farklılıkları giderecek düşünce ve akıl birlikteliğini sağlayamamaktayız. Bu durum bir bakıma gelişme düzeyimizle ilgili olduğu kadar, yazar, çizer, ideolog, teknokrat ve Shayegan’ın betimlemesi ile “Tanrı Stratejisi Uzmanları”nın sistem tarafından kullanılmasından kaynaklanmaktadır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.