Aydın ne demek. Sözlük anlamını hepimiz biliriz. Öğrenim görmüş, çok okumuş, kültürlü,bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek nitelikte olan kimse.
Burada değerli Hocamız Prof. Dr. Fikri Akdeniz’i yad edelim.
“Aydın insan, bilimin yol göstericiliğini savunan, sorgulayan, insanların özgür ve bağımsız kimlik kazanmalarında, tüze ve türelere saygı konusunda yol gösterici, düşünce derinliği olan, tutarlı davranan, alçakgönüllü ve insanlara saygılı kişidir.Bir anlamda "düşünce namusu ve dürüstlüğü" aydın insan olma niteliğinin ilk belirleyici unsurudur. Aydın insanı bilim insanından, bilgili insandan farklı olarak ele almak gerekir. Bilgi az olabilir; fakat bireysel niteliklerin kombinasyonu onu aydın insan yapar. Eğer bir bilim insanı yalnız laboratuarda ya da odasında çalışıyor, dışarıdaki oluşumlara tepkisiz kalıyor ve sorgulamıyorsa o bir aydın değildir. O kişi yalnız bilim insanıdır. Aydın insan, dogmalardan kurtulmuş ya da kalıtsal olarak bu yapıda olmayan, yeniliklere açık olan, bir sorunun nedenini araştıran, düşüncelerini özgürce savunan, baskıcı ve çıkarcı idari sistemlere karşı uygarca ve cesurca karşı koyabilen, edindiği bilgiler ile doğru varsayımlar yapabilen, yeni bilgilerin ışığı altında elde ettiği kazanımları toplum yararına kullanabilen, başka insanların yanılgılarında hoşgörülü olabilendir. Aydın, insanlara sevgiyle yaklaşan, insani ve ahlaki değerlerin var olduğu, düşünce özgürlüğü içinde, birbirine güvenilen bir ortamda yaşamanın gerekliliğine inanan, kendisiyle barışık ve insan onurunun her şeyden üstün olduğunu bilen insandır. Aydın insan, bulunduğu toplumu, hatta dünyayı olumlu olduğuna inandığı yönde değiştirmek isteyen ve buna çaba harcayan kimsedir.”
Yukarıdaki betimlemelere göre aydın salonlarda toplantı düzenleyerek veya kendi aralarında bildiklerini birbirine doğrulatan konuşmalar düzenlemek aydın olmaya yetmiyor.
Halkı aydınlatmak. Bunun yolu da halka inmekle olur. Kahvehanelerde, köylerde, halkla buluşma olanağı olan parti toplantılarında bilgiyi paylaşmaktır. Bilinmelidir ki avam sayma cüretinde bulunduğumuz halkın içinde de yönlendirici, öğretici bilgiler vardır.
Bu nedenle bu kabil toplantılar, buluşmalar çok önemlidir.
Bu şekilde aydın yaptığı tespit ve analizlerle halkın da yardımı ile çözüm çarelerini bulacaktır.
Toplumda asabiyye şuuru ile oluşan ayrılığı, kutuplaşmayı sonlandırabilecektir. Bugünkü iktidarı ile muhalefeti ile adeta bütün topluma yayılan, siyasi ve ekonomik çıkarlara, yanlış inanç algılarına hizmet eden yanlış telakki edilen asabiyye şuuru kırılıp, toplumun birbirlerine saygı duyan, karşılıklı fikirlerini kabul eden bireyler oluşmasına hizmet edebilecektir. Sosyal hayatımıza, sporumuza hatta Atatürk’e olması gereken sevgi ve anlayışı dahi dejenere eden hatalı asabiyye şuurunu, esas hedefi olan birlik ve beraberliğe ancak aydın insan kavuşturabilecektir.
Yukarıda da belirtildiği gibi bir bilim insanı, bir aydın yalnız laboratuarda ya da kendisi gibi insanlar arasında çalışıyor, dışarıdaki oluşumlara tepkisiz kalıyor ve sorgulamıyorsa o bir aydın değildir.
Aydın insanı bilim insanından, bilgili insandan farklı olarak ele almak gerekir. Bilgi az olabilir; fakat bireysel niteliklerin kombinasyonu onu aydın insan yapar. Aydın insanın bu üstün niteliği, bilgisini halkla paylaşırsa daha da üstün ve değerli olur.
Son söz:
"Bir ülkede bilim, akıl ve sanattan çok servete değer verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş ama kafalar boşalmıştır" (Prusya Kralı Friedrich)