Yıllar önce sevdiğim işi yapmıyordum belki ama amacım zaten para kazanmak değil insanlara yardımcı olmaktı.
Huyum kurusun biraz gevezeyimdir. Bunun yanına fazla özgüven de eklenince EKG’sini çektiğim 90 yaşlarını aşkın bir hanımefendiye duruşundan ve zarafetinden etkilenerek sorumu yönelttim.
“Saadet Hanım değil mi?”
“Evet efendim”
“Sizi Köy Enstitüsü öğretmenleri mi yetiştirdi?”
Duyduğum cevap daha da heyecanımı arttırdı.
“Hayır efendim. Ben şahsen Köy Enstitülerinden mezun bir eğitimciyim”
“Ya öyle mi? Ben Köy Enstitüleri aşığı biriyim ve onlardan birini şu an kanlı canlı görmek beni ne kadar mutlu etti bilemezsiniz. Hasan Ali Yücel’i hiç gördünüz mü?”
Bana bakıp güldü. Sonra kâğıt kalem istedi ve numarasını yazdırdı.
“Bir gün sizi evimde ağırlamak isterim. Hem konuşmamızı fotoğraflarla pekiştiririz” dedi ve muayeneye geçti.
Önümdeki ilk hafta sonu aradım ve randevulaştık. Evine gittiğimde Hasan Ali Yücel’le olan fotoğraflarını çerçevede gördüm ve çok şaşırdım.
“Size İsmail diye hitap edebilir miyim yavrucuğum?” dedi.
“Elbette, siz nasıl uygun görürseniz” dedim.
Hemen yanına ilişiverdim o da anlatmaya başladı.
“Ben Köy Enstitülerinden mezun olduğumda ilk görev yerim İzmir’di. Bir doktor ile evlendim. Belli bir süre sonra çocuğumuz oldu. Çocuğumuza bakacak kimse olmadığı için eşim bana dedi ki ‘Benim maaşım ailemizi geçindirmeye yeter. En iyisi sen istifa et çocuğumuza bak.’ Ben de çaresizlikten ‘peki’ dedim. İstifa dilekçemi verdikten birkaç gün sonra Hasan Ali Yücel akşam yemeğine evimize misafir oldu. ‘Benim Saadet Öğretmenlere ihtiyacım var.’ diyerek eşimi ikna etti ve başka çözüm yolları bulduk”
O şokla “Nasıl yani Hasan Ali Yücel evinize mi geldi?” demiş bulundum
Gülümsedi ve dedi ki “Oğlum o zamanlar öğretmenler pek kıymetliydi. Gelecek nesilleri bizlerin avuçları içinde görüyorlardı. Bu ülkeyi bu şartlar altında bırakmaya gönlüm zaten el vermiyordu”
“Ben ki Hasan Ali Yücel’i gördünüz mü diye soruyorum. Siz ki evinizde ağırlamışsınız” dedim.
“Sen kibarlığından Hasan Ali Yücel’i görebilecek yaşta olacağımı düşünmedin belki ama ben Atatürk’ü bile gördüm İsmailciğim” dedi.
Daha da şaşırmıştım. O anlatmaya devam etti:
“İran Şahı Rıza Pehlevi ülkemizi ziyarete gelmiş. Ben o zamanlar ilkokul öğrencisiydim. Babam kaptan olduğu için hem eğitimime önem verirdi hem de gelirimiz iyi olduğu için kıyafetlerim de gösterişliydi. Bu yüzden Atatürk ve Rıza Pehlevi’nin okulumuza ziyarete geldiği gün beni en ön sıraya koymuşlardı. Yaşım küçük olduğu için çoğu konuşmaları hatırlayamıyorum; ama Atatürk’ün Rıza Pehlevi’ye bizi işaret ederek söylediği şu sözü unutmuyorum: ‘Cumhuriyeti ben kurdum; ama bunlar şahlandıracak’”
Tüylerim diken diken olmuştu. Evinde bir Türk kahvesi içimlik kaldım ama bir yüz yıllık bilgi ile çıktım.
Ben ona o kadar anlam yakıştırmışken Saadet Öğretmen yakıştıramadığım o anlamı tercih edip, yakın vakitte terk etti bizi.
Hasan Ali Yücel’in dediği gibi: ‘bu ülkenin Saadet Öğretmenlere ihtiyacı var’
Bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutlar, Atatürk’ün deyimi ile ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesiller yetiştirmenizi temenni ederim.
Saadet Öğretmenime de Allah’tan rahmet dilerim. İyi ki tanıdım seni. Ruhun şad, mekânın cennet olsun.
