Hüsnü MERDANOĞLU-Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
Hüsnü MERDANOĞLU-Araştırmacı Yazar
 

CUMHURİYET YÖNETİMİNE YÖNELİŞ

Cumhuriyet sözcüğü: halk, ahali, büyük kalabalık, ulus anlamına gelen “cumhur” sözcüğünden türemiş, dünyada uygulanışı, MÖ 509'da kralların devrilmesinden, MS 27'de İmparatorluğun kurulmasına, antik Roma Cumhuriyeti’ne dek eskidir. Cumhuriyet sözcüğünün, günümüzdeki sözlük anlamı ise; ulusun egemenliği kendi elinde tutması ve egemenliğini, yürürlükteki yasalara uygun yapılan seçimlerde seçilen, milletvekilleri tarafından kullanılan, devlet yönetimidir.             Böyle bir devlet yönetiminin anlamı; devleti oluşturan etkenlerden olan ulusun (halkın), diğer devlet olma etkeni egemenliği kendisinin kullanmasıdır.             İslam tarihinde 4 halife dönemi, cumhuriyet olarak değerlendirilenler var ise de, Hz. Muhammed 632’de ölünce, yerine halife olarak Ebubekir, halkın değil o dönenmede toplumda ve siyasette etkin olan bir grubun kararıyla halife olmuştur.             Cumhuriyet yönetiminin temel dayanağı halk olduğu kadar, halk bu gücünü kullanabilmesi için demokrasiye gereksinim duyulur.  Demokrasi olmadan, cumhuriyet yönetimi olsa da sadece adı “cumhuriyet” olur. Adı cumhuriyet olmakla birlikte demokratik olmayan pek çok devlet bulunmaktadır. (İran İslam Cumhuriyeti,  Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti gibi).             Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Düşüncesi Kemal Atatürk’ün sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a göre; Atatürk’ün 1902 yılında henüz Harp Akademisinin birinci sınıfında bulunduğu sırada bile,  Batılı anlamda bir devlet yönetiminin olması gerektiğini söylemiş, devrim (inkılâp) sözcüğünü dile getirmiştir. Kemal Atatürk’ün söylem ve demeçlerine yansıdığı üzere, 1906’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Selanik şubesini kurarken; *Milletin zulüm ve istibdat altında yok olduğundan, *Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve yok oluş olacağından, *Her gelişmenin ve kurtuluşun anasının özgürlük olduğundan, *Tarihin kendilerine büyük görevi yerine getirmeyi yüklediğinden, *Kendisinin, Suriye’de kurduğu dernekle (cemiyetle), baskıcı yönetime karşı uğraşa başladığından, *Köhneleşmiş olan çürük idareyi yıkmak, milleti egemen kılmak, sonuçta vatanı kurtarmak için özveri gerektiğinden söz etmiş, *Ve arkadaşlarından bu özveriyi beklediğini, Dile getirmiştir. Yine tarihi belge ve bilgilere yansıdığı üzere; Kemal Atatürk henüz yüzbaşı rütbesinde iken, yakın arkadaşlarına üst düzey görevler vereceğini, kendisinin ne olacağının sorulması üzerine de, bu görevlere tayin edecek yetkide olacağını söylemiştir. Bir başka konuşmasında da; Osmanlı Hanedanının, cumhuriyet yönetimi ile ortadan kaldırmak gerektiğini vurgulamıştır. Kemal Atatürk, kurtuluşa yönelip 19 Mayıs 1919’da Samsun’a eriştiğinin üçüncü günü, Saray’a gönderdiği iletide  (22 Mayıs 1919 tarihli raporunda); *Millet, milli egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul ettiğini belirtmiş, *Bunun için çalışacağını vurgulamıştır. Diğer yandan; Kurtuluş Savaşı’mızın tarihi belgelerinden biri olan, Amasya Genelgesi’nde; *Vatanın bütünlüğünün, milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, *Mevcut hükümetin sorumluğunu yerine getiremediğini, görevini gereği gibi yapamadığını, *Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararının kurtaracağını, Vurgulamış olmakla, cumhuriyet yönetimine yönelişin belirtileri olmuştur. Henüz Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında, Erzurum Kongresi günlerinde Mazhar Müfit’e, “cumhuriyeti” kuracağından söz etmiş, Yine Erzurum Kongresi maddeleri arasına;  Ulusal güçlerin etkin, ulusal iradenin egemen olması “Kuvayi milliyeyi âmil ve iradeyi milliyeyi hâkim kılmak” esası benimsenmiş olması da cumhuriyet yönetimine yönlenmenin belirtileri olmuştur. Kemal Atatürk’ün başkanlığında Kuvayi Milliye öncüleri Ankara’ya gelmek için, Aralık ayının soğunun etkili olduğu günlerde Sivas’tan yola çıktıklarıdır. 23 Aralık 1919 günü Hacıbektaş’a uğramışlar, ilk kez sıcak bir ortamda sıcak bir çorba içtikleri burada yakın bir ilgiyle karşılanmışlardır. O tarihte postniş olan Çelebi Cemalettin Efendi’ye, kurtuluş gerçekleşince “o mutlu güne erişince”, yönetim şeklinin cumhuriyet olacağını söylemiştir.             24 Nisan 1920 TBMM Konuşmasının Anlamı Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında, ev sahibi durumunda olduğundan kısa bir konuşma yapmakla yetinmiş, asıl konuşmasını 24 Nisan günü üç ayrı oturumda yapmıştır. Yurttaş olma bilincine sahip herkesin okuması gereken bu konuşmasında Kemal Atatürk; 19 Mayıs 1919 tarihinden, 23 Nisan 1920 tarihine dek neler yapıldığını, ne gibi engellerin aşıldığını, ne gibi hazırlıkların yapıldığını; bir devlet görevlisinden öte, bir devlet kurucusunun hazırlığı ve ciddiyetiyle oldukça inandırıcı, belge ve bilgilere dayalı olarak milletvekillerine açıklamış. Kemal Atatürk bu konuşmasında; Millet artık kendi kaderini kendi belirleyeceğini vurgulamakla; ulusal egemenlik ilkesini açıklanmış, padişahın otoritesi yerine millet iradesi geçmiş olduğunu, Halkı yalnızca TBMM temsil ettiğini belirtmiştir. Dış güçlerin veya sarayın halk adına konuşma yetkisi olmadığını, “Egemenliğin, kayıtsız koşulsuz milletin” olduğunu vurgulamakla; Cumhuriyet’in temel ilkesi olan ulusal egemenliğin önemi belirtilerek, geleceğin yönetim anlayışının, nasıl olacağı belli edilmiştir.             Kemal Atatürk’ün, 13 Eylül 1920’de Meclise sunduğu halkçılık programında, söz konusu edilen “halk egemenliği”, cumhuriyet düşüncesi ile birlikte kuracağı partinin de adı hakkında ipuçları vermiştir. **        İlerleyen süreçte, çeşitli gazetelerde “cumhuriyet” söylemi dillendirilmeye başlamış, Kemal Atatürk, 1 Nisan 1923 tarihinde “Egemenliğin millete ait olduğu” düşüncesini yinelemiş olmakla, cumhuriyet yönetimine geçişin yaklaştığını belli etmiştir. 8 Nisan 1923 tarihinde;  dokuz maddelik parti programını açıklayan Kemal Atatürk öncülüğünde, 9 Eylül 1923 tarihinde “Halk Partisi” (Fırkası) kurulmuştur. Cumhuriyet yönetimine giden süreçte önemli bir hazırlık da, 13 Ekim 1923 tarihinde “Türkiye Devleti’nin Başkenti Ankara’dır” hükmünü içeren yasanın, kabul edilmiş olmasıdır. ** Kemal Atatürk’e göre, Türk milletinin doğasına ve adaletine en uygun yönetim şekli olan Cumhuriyet yönetimine kavuşabilmek için; *İşgalci güçlerin yurttan temizlenmesi, *İnanç yoluyla aldatılanların başlattıkları ayaklanmaların bastırılması, *Düşmanla işbirliği yapan Osmanlı Hanedanının sınır dışı edilmesi, *Yüzyıllardan beri toplumu sömüren padişahlığın ve halifeliğin kaldırılması, Dahası; cumhuriyet düzenini istemeyen, ancak kurtuluşa katkı vermiş olanlara karşı ayrı bir siyasi uğraş vermek de gerekmiştir. ** Kemal Atatürk: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” vurgusuyla; egemenliğin, hiçbir kişiye, zümreye ya da soya değil, doğrudan doğruya millete ait olduğuna (olması gerektiğini) dikkatleri çekmiştir. Cumhuriyet yönetimin, “Türk milletinin doğasına ve adaletine en uygun yönetim şekli olduğunu” vurgulamakla da, Türk milleti tarihin hiçbir evresinde esaret altında yaşamadığını, öz yapısının bağımsızlık olduğunu,  cumhuriyet yönetiminin Türk milletinin adalet duygusunu dışa vuran yönetim şekli olduğunu belirtmiştir.  Cumhuriyetimizin, kurucusu Kemal Atatürk’ün hedeflediği ilkeler doğrultusunda güçlenerek varlığını sürdürebilmesi için;  Tarihimizi, dilimizi, ülkemizin coğrafi ve stratejik önemini bilen, Çağın gereklerine koşut bilgi ile donatılan, Doğru düşünen, sorgulayan, Tarikat ve cemaatlerin güdümünden uzak, bireylerin yetişmeleri, yetiştirilmeleri gerekir.
Ekleme Tarihi: 25 Ekim 2025 -Cumartesi

CUMHURİYET YÖNETİMİNE YÖNELİŞ

Cumhuriyet sözcüğü: halk, ahali, büyük kalabalık, ulus anlamına gelen “cumhur” sözcüğünden türemiş, dünyada uygulanışı, MÖ 509'da kralların devrilmesinden, MS 27'de İmparatorluğun kurulmasına, antik Roma Cumhuriyeti’ne dek eskidir.

Cumhuriyet sözcüğünün, günümüzdeki sözlük anlamı ise; ulusun egemenliği kendi elinde tutması ve egemenliğini, yürürlükteki yasalara uygun yapılan seçimlerde seçilen, milletvekilleri tarafından kullanılan, devlet yönetimidir.

            Böyle bir devlet yönetiminin anlamı; devleti oluşturan etkenlerden olan ulusun (halkın), diğer devlet olma etkeni egemenliği kendisinin kullanmasıdır.

            İslam tarihinde 4 halife dönemi, cumhuriyet olarak değerlendirilenler var ise de, Hz. Muhammed 632’de ölünce, yerine halife olarak Ebubekir, halkın değil o dönenmede toplumda ve siyasette etkin olan bir grubun kararıyla halife olmuştur.

            Cumhuriyet yönetiminin temel dayanağı halk olduğu kadar, halk bu gücünü kullanabilmesi için demokrasiye gereksinim duyulur.  Demokrasi olmadan, cumhuriyet yönetimi olsa da sadece adı “cumhuriyet” olur. Adı cumhuriyet olmakla birlikte demokratik olmayan pek çok devlet bulunmaktadır. (İran İslam Cumhuriyeti,  Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti gibi).

            Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Düşüncesi

Kemal Atatürk’ün sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a göre; Atatürk’ün 1902 yılında henüz Harp Akademisinin birinci sınıfında bulunduğu sırada bile,  Batılı anlamda bir devlet yönetiminin olması gerektiğini söylemiş, devrim (inkılâp) sözcüğünü dile getirmiştir.

Kemal Atatürk’ün söylem ve demeçlerine yansıdığı üzere, 1906’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Selanik şubesini kurarken;

*Milletin zulüm ve istibdat altında yok olduğundan,

*Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve yok oluş olacağından,

*Her gelişmenin ve kurtuluşun anasının özgürlük olduğundan,

*Tarihin kendilerine büyük görevi yerine getirmeyi yüklediğinden,

*Kendisinin, Suriye’de kurduğu dernekle (cemiyetle), baskıcı yönetime karşı uğraşa başladığından,

*Köhneleşmiş olan çürük idareyi yıkmak, milleti egemen kılmak, sonuçta vatanı kurtarmak için özveri gerektiğinden söz etmiş,

*Ve arkadaşlarından bu özveriyi beklediğini,

Dile getirmiştir.

Yine tarihi belge ve bilgilere yansıdığı üzere; Kemal Atatürk henüz yüzbaşı rütbesinde iken, yakın arkadaşlarına üst düzey görevler vereceğini, kendisinin ne olacağının sorulması üzerine de, bu görevlere tayin edecek yetkide olacağını söylemiştir.

Bir başka konuşmasında da; Osmanlı Hanedanının, cumhuriyet yönetimi ile ortadan kaldırmak gerektiğini vurgulamıştır.

Kemal Atatürk, kurtuluşa yönelip 19 Mayıs 1919’da Samsun’a eriştiğinin üçüncü günü, Saray’a gönderdiği iletide  (22 Mayıs 1919 tarihli raporunda);

*Millet, milli egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul ettiğini belirtmiş,

*Bunun için çalışacağını vurgulamıştır.

Diğer yandan; Kurtuluş Savaşı’mızın tarihi belgelerinden biri olan, Amasya Genelgesi’nde;

*Vatanın bütünlüğünün, milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu,

*Mevcut hükümetin sorumluğunu yerine getiremediğini, görevini gereği gibi yapamadığını,

*Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararının kurtaracağını,

Vurgulamış olmakla, cumhuriyet yönetimine yönelişin belirtileri olmuştur.

Henüz Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında, Erzurum Kongresi günlerinde Mazhar Müfit’e, “cumhuriyeti” kuracağından söz etmiş,

Yine Erzurum Kongresi maddeleri arasına;  Ulusal güçlerin etkin, ulusal iradenin egemen olması “Kuvayi milliyeyi âmil ve iradeyi milliyeyi hâkim kılmak” esası benimsenmiş olması da cumhuriyet yönetimine yönlenmenin belirtileri olmuştur.

Kemal Atatürk’ün başkanlığında Kuvayi Milliye öncüleri Ankara’ya gelmek için, Aralık ayının soğunun etkili olduğu günlerde Sivas’tan yola çıktıklarıdır. 23 Aralık 1919 günü Hacıbektaş’a uğramışlar, ilk kez sıcak bir ortamda sıcak bir çorba içtikleri burada yakın bir ilgiyle karşılanmışlardır. O tarihte postniş olan Çelebi Cemalettin Efendi’ye, kurtuluş gerçekleşince “o mutlu güne erişince”, yönetim şeklinin cumhuriyet olacağını söylemiştir.

            24 Nisan 1920 TBMM Konuşmasının Anlamı

Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında, ev sahibi durumunda olduğundan kısa bir konuşma yapmakla yetinmiş, asıl konuşmasını 24 Nisan günü üç ayrı oturumda yapmıştır.

Yurttaş olma bilincine sahip herkesin okuması gereken bu konuşmasında Kemal Atatürk;

19 Mayıs 1919 tarihinden, 23 Nisan 1920 tarihine dek neler yapıldığını, ne gibi engellerin aşıldığını, ne gibi hazırlıkların yapıldığını; bir devlet görevlisinden öte, bir devlet kurucusunun hazırlığı ve ciddiyetiyle oldukça inandırıcı, belge ve bilgilere dayalı olarak milletvekillerine açıklamış.

Kemal Atatürk bu konuşmasında;

Millet artık kendi kaderini kendi belirleyeceğini vurgulamakla; ulusal egemenlik ilkesini açıklanmış, padişahın otoritesi yerine millet iradesi geçmiş olduğunu,

Halkı yalnızca TBMM temsil ettiğini belirtmiştir. Dış güçlerin veya sarayın halk adına konuşma yetkisi olmadığını,

Egemenliğin, kayıtsız koşulsuz milletin” olduğunu vurgulamakla; Cumhuriyet’in temel ilkesi olan ulusal egemenliğin önemi belirtilerek, geleceğin yönetim anlayışının, nasıl olacağı belli edilmiştir.

            Kemal Atatürk’ün, 13 Eylül 1920’de Meclise sunduğu halkçılık programında, söz konusu edilen “halk egemenliği”, cumhuriyet düşüncesi ile birlikte kuracağı partinin de adı hakkında ipuçları vermiştir.

**

       İlerleyen süreçte, çeşitli gazetelerde “cumhuriyet” söylemi dillendirilmeye başlamış, Kemal Atatürk, 1 Nisan 1923 tarihinde “Egemenliğin millete ait olduğu” düşüncesini yinelemiş olmakla, cumhuriyet yönetimine geçişin yaklaştığını belli etmiştir.

8 Nisan 1923 tarihinde;  dokuz maddelik parti programını açıklayan Kemal Atatürk öncülüğünde, 9 Eylül 1923 tarihinde “Halk Partisi” (Fırkası) kurulmuştur.

Cumhuriyet yönetimine giden süreçte önemli bir hazırlık da, 13 Ekim 1923 tarihinde “Türkiye Devleti’nin Başkenti Ankara’dır” hükmünü içeren yasanın, kabul edilmiş olmasıdır.

**

Kemal Atatürk’e göre, Türk milletinin doğasına ve adaletine en uygun yönetim şekli olan Cumhuriyet yönetimine kavuşabilmek için;

*İşgalci güçlerin yurttan temizlenmesi,

*İnanç yoluyla aldatılanların başlattıkları ayaklanmaların bastırılması,

*Düşmanla işbirliği yapan Osmanlı Hanedanının sınır dışı edilmesi,

*Yüzyıllardan beri toplumu sömüren padişahlığın ve halifeliğin kaldırılması,

Dahası; cumhuriyet düzenini istemeyen, ancak kurtuluşa katkı vermiş olanlara karşı ayrı bir siyasi uğraş vermek de gerekmiştir.

**

Kemal Atatürk:

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” vurgusuyla; egemenliğin, hiçbir kişiye, zümreye ya da soya değil, doğrudan doğruya millete ait olduğuna (olması gerektiğini) dikkatleri çekmiştir.

Cumhuriyet yönetimin, “Türk milletinin doğasına ve adaletine en uygun yönetim şekli olduğunu” vurgulamakla da, Türk milleti tarihin hiçbir evresinde esaret altında yaşamadığını, öz yapısının bağımsızlık olduğunu,  cumhuriyet yönetiminin Türk milletinin adalet duygusunu dışa vuran yönetim şekli olduğunu belirtmiştir.

 Cumhuriyetimizin, kurucusu Kemal Atatürk’ün hedeflediği ilkeler doğrultusunda güçlenerek varlığını sürdürebilmesi için;

 Tarihimizi, dilimizi, ülkemizin coğrafi ve stratejik önemini bilen,

Çağın gereklerine koşut bilgi ile donatılan,

Doğru düşünen, sorgulayan,

Tarikat ve cemaatlerin güdümünden uzak, bireylerin yetişmeleri, yetiştirilmeleri gerekir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Asd
(25.10.2025 15:27 - #4018)
Harika bir yazı tebrik ediyorum gerçekler olması gerekenler düşünülmüş
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.