Elif MAT ERKMEN - Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Elif MAT ERKMEN - Araştırmacı-Yazar
 

ZENGİN KIZ, FAKİR GENÇ AŞKI

Nerede o eski Türk filmleri? Ne oluyordu o filmlerin sonunda? Türkan Şoray’lar, Cüneyt Arkın’lar. Filiz Akın’lar Ediz Hun’lar Hülya Koçyiğit’ler Kartal Tibet’ler birbirine kavuşup mutlu oluyor muydu? Yoksa Hulusi Kentmen bu aşka mâni mi oluyordu? Bugünkü konumuz Amerika’dan. John Fitzgerald’ın “Great Gatsby” romanı.  Roman kahramanı Jay Gatsby böyle zengin bir kıza âşık olmuş fakir bir genç. Üstelik Birinci Dünya Savaşı başlamış, askere yazılmış. İşte o askerdeyken bir grup gençle birlikte Daisy’nin evine bir partiye davet edilmiş. Tabii üstte üniforma olunca zengin fakir belli olmuyor, üniforma gençler arasında eşitliği sağlıyordu. Daisy’nin evi pek güzeldi, ince bir zevkle döşenmişti. Jay bu zenginliğe büyük salonlara hayran oldu. Kısa süren bir arkadaşlıktan sonra Avrupa’ya savaşmak üzere gönderildi. Askerde kendisini gösterdi başarılı oldu. Savaştan yara almadan kurtuldu. Bir müddet Oxford’a gitti. Dönünce soranlara Oxsford’lu olduğunu söylüyordu, halbuki orada okumamıştı. Yalnız o gelene kadar ümidi kesen Daisy, kendisi gibi zengin sporcu bir gençle evlenmişti. Düğünden bir gün evvel mektup gelmiş, ağlamış sızlamış ama gözyaşlarını silip gelinliği giymiş, boynuna Tom’un taktığı üç sıra inciyi takmış ve evlenmişti. O arada Jay, “bir kıza âşık olma” aşamasından, “bir kıza tamamen kafayı takma” aşamasına geçmişti. Kaçarı yok, zengin olacak, o kızı Tom’un elinden alacaktı çünkü o Daisy’nin hâlâ kendisini sevdiğine inanıyordu. Askerde başarı kazandı, “aferin” dediler ama döndüğünde hâlâ fakirdi. Baseball oyununda şike işine karışmış bir adamla tanıştı. (1919 yılında gerçekten bir şike rezaleti olmuş) Meyer Wolsheim isimli bu şikeci mafya babası önce Jay’in karnını doyurdu sonra onu işlerinde kullanmaya başladı. O sırada Amerika’da alkol yasağı olduğu için mafya için en kolay para kazanma yöntemi kaçak içki satmaktı. Bu yoldan çok zengin oldular. Jay etrafa zengin bir aileden geldiğini annesinin babasının öldüğünü söylüyordu. New York’un sayfiye yeri Long Island’da bir ev aldı. Oradan Daisy’nin evini görebiliyordu. Evi çok büyüktü her hafta sonu tanıdık tanımadık pek çok kişiyi davet edip ihtişamlı partiler veriyordu. En pahalı şampanyalar patlatılıyor, sabahlara kadar, herkes sarhoş olup kendini dağıtıp havuza atlayıncaya kadar parti devam ediyordu. Kendisinin aslında partiyle alakası yoktu bir kenarda oturup seyrediyordu. Onun ümidi günün birinde partisine Daisy’nin de gelmesiydi. Jay’in yan komşusu Nick isminde bir gençti. O da Jay gibi Chicago civarından gelmiş, askere gitmişti. İkisi birbirini ordudan hatırladılar. Dahası Nick Daisy’nin uzaktan akrabası oluyordu. Jay durumu anlayınca Nick’ten Daisy’yi ven kendisini çaya davet etmesini istedi. Daisy’nin kocası Tom kaba saba bir adamdı evli bir kadınla ilişkisi vardı. Bir kadınla ilişkisi bitse bir müddet sonra başka bir kadınla Daisy’yi aldatıyor, hatta kadınlar eve telefon ediyorlardı. Daisy mutsuzdu. Nick’in evinde Jay’i görünce birden şaşırdı, ağladı. Aradan tam beş sene geçmişti. Nick bir ara bahçeye çıkıp onları yalnız bıraktı. Yarım saat sonra geldiğinde artık birbirleriyle eskisi gibi samimi konuşmaya başlamışlardı. Bu durum Jay’i umutlandırdı. Bir gün hep beraber otururken Jay Tom’a durumu açıkladı. “Daisy seni sevmiyor beni seviyor” dedi. Daisy’yi de “Sen Tom’a onu sevmediğini, beni sevdiğini, benimle evleneceğini söyle” dedi. Biraz bağırıp çağırmadan sonra hep birlikte şehre gidip biraz eğlenmeye, yiyip içmeye karar verdiler. (Nasıl bir akıl yürütmeyse artık) Long Island ve New York arasında bir sanayi bölgesi vardı. Amerika’yı zenginleştiren o sınai atılımların kirli yüzü oradaydı. Kimyevi artıklardan orası kül rengi pis bir yerdi. Yolda bir araba tamircisi vardı. Tamircinin eşi de Tom’un sevgilisiydi. Onunla gizli gizli buluşuyordu. Dükkân sahibi olan tamircinin yakın zamana kadar bu işten haberi yoktu ama geçende Tom, Myrtle’ı dövünce ağzı gözü şiş eve gelmek zorunda kalan genç kadının hali kocasını şüpheye sevk etmişti. Adam şimdi dükkânı kapatıp başka bir yere gitmek derdindeydi. Karısıyla bu yüzden kavga ediyorlardı. Tom ve Jay Gatsby, Daisy konusunda kavga ettikten sonra sıra şehre giderken hangi arabaya binileceği konusuna gelmişti. Sonunda arabaları değiştirdiler. Daisy ve Jay Tom’un arabasına, Tom, Nick ve Nick’in kız arkadaşı Jordan Jay’in arabasına bindiler. Bu düzenlemeyle sanki Tom, “Ben karıma güveniyorum, seninle evlenmeyecek” demek istiyordu. Gittikleri yerde de huzur bulamayıp, aynı şekilde farklı arabalarla geri döndüler. Geri dönüş yolunda olanlar oldu.  Arabayı sarhoş halde Daisy kullanıyordu. Uzaktan Tom’un arabasını görüp de arabanın içinde Tom’un olduğunu sanan Mirtle kendisini arabanın önüne attı. Daisy bilmeden kocasının metresini ezdi öldürdü, Jay arabayı durdurmasını söylediyse de korkusundan durmadan tam gaz devam etti. Arkadan gelen Tom orada bir kaza olduğunu görüp durdu. Metresinin öldüğünü görünce ağlamaya başladı. Daisy’yi evine bırakan Jay kendi evine gidip arabayı garajına sakladı. Evde çalışanlara da arabanın yanına gitmemelerini söyledi. Sonra tekrar Daisy’nin evine gelip bahçede saklanarak evi gözlemeye başladı. Tom eve gelince ne olacağını bilmiyordu ve Daisy’e bir kötülük yapmasından korkuyordu. Bir kavga gürültü olursa içeri girip Daisy’yi kurtaracaktı. Nick onu gördü ikisi konuşurken arabayı kullananın Daisy olduğunu anladı. “Sen en iyisi önce evine git sonra buralardan kaç” dedi. Jay kalacaktı ve gerekirse suçu üstlenip arabayı kullananın kendisi olduğunu söyleyecekti. Daisy’yi öylesine seviyordu… Nick gidip gizlice camdan baktı. Evde kavga gürültü yoktu. Karı koca mutfakta oturmuş, baş başa vermiş konuşuyorlardı. Onların bir şey planladığını anladı. Jay sabaha kadar bekledikten sonra evine gitti. Havuza girmeye karar verdi. O sırada Myrtle’ın kocası, Tom’dan hesap sormaya geldi. Tom ona karısını öldürenin Jay olduğunu söyledi. Adam gidip önce Jay2i sonra kendisini öldürdü. Konu kapandı. Jay o kadar meşhur olmuş yaz boyu evi partilerle dolup taşmıştı. Ancak kimse artık mafya olduğu anlaşılan Jay’in evine gelip başsağlığı dilemedi, cenazeye gelmedi Sadece babası geldi. Cenazeyi babası ve Nick kaldırdı. İş ortağı Meyer Wolsheim da gelmemişti. Tom ve Daisy toparlanıp gittiler. Nick’e telefon eden arayan soran olmadı. Halbuki o arkadaşı için hiç olmazsa düzgün bir cenaze töreni düzenlemek istemişti. O ümitsiz aşk Jay’in sonunu getirmişti. Nick bu iki yüzlü New Yorkluları artık görmek istemiyorum diyerek, geri memleketine döndü. Bir ara arkadaşlık yaptığı Jordan da onlardan biriydi. Bu kargaşa da onun da duygusuz biri olduğunu anlayıp ondan da ayrılmıştı… Amerika ve Kanada’da liselerde okutulan Great Gatsby romanını gençler çok seviyor. 2021 de üzerindeki telif hakkının da son bulmasıyla beraber kitap yeniden popüler oldu. 1920 lerin üzerinden yüz yıl geçti. Yazarı “kitabı kimse anlamadı” demiş. Ben son zamanlarda okudum ve sevdim. Konusundan çok yazma tarzı, yalın anlatımı hoşuma gitti. Sene sonu yazılarımda bu sene okuduğum kitaplara yer vermek istiyorum. Günümüz de kitap okuma oranları giderek azalıyormuş halbuki dikkatimizin sosyal medya ile, telefonla, yapay zekâ vs. ile sürekli olarak çalındığı bugünlerde kitap okumaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var diye düşünüyorum.  
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2025 -Cuma

ZENGİN KIZ, FAKİR GENÇ AŞKI

Nerede o eski Türk filmleri? Ne oluyordu o filmlerin sonunda? Türkan Şoray’lar, Cüneyt Arkın’lar. Filiz Akın’lar Ediz Hun’lar Hülya Koçyiğit’ler Kartal Tibet’ler birbirine kavuşup mutlu oluyor muydu? Yoksa Hulusi Kentmen bu aşka mâni mi oluyordu?

Bugünkü konumuz Amerika’dan. John Fitzgerald’ın “Great Gatsby” romanı.  Roman kahramanı Jay Gatsby böyle zengin bir kıza âşık olmuş fakir bir genç. Üstelik Birinci Dünya Savaşı başlamış, askere yazılmış. İşte o askerdeyken bir grup gençle birlikte Daisy’nin evine bir partiye davet edilmiş. Tabii üstte üniforma olunca zengin fakir belli olmuyor, üniforma gençler arasında eşitliği sağlıyordu.

Daisy’nin evi pek güzeldi, ince bir zevkle döşenmişti. Jay bu zenginliğe büyük salonlara hayran oldu. Kısa süren bir arkadaşlıktan sonra Avrupa’ya savaşmak üzere gönderildi. Askerde kendisini gösterdi başarılı oldu. Savaştan yara almadan kurtuldu. Bir müddet Oxford’a gitti. Dönünce soranlara Oxsford’lu olduğunu söylüyordu, halbuki orada okumamıştı.

Yalnız o gelene kadar ümidi kesen Daisy, kendisi gibi zengin sporcu bir gençle evlenmişti. Düğünden bir gün evvel mektup gelmiş, ağlamış sızlamış ama gözyaşlarını silip gelinliği giymiş, boynuna Tom’un taktığı üç sıra inciyi takmış ve evlenmişti.

O arada Jay, “bir kıza âşık olma” aşamasından, “bir kıza tamamen kafayı takma” aşamasına geçmişti. Kaçarı yok, zengin olacak, o kızı Tom’un elinden alacaktı çünkü o Daisy’nin hâlâ kendisini sevdiğine inanıyordu.

Askerde başarı kazandı, “aferin” dediler ama döndüğünde hâlâ fakirdi. Baseball oyununda şike işine karışmış bir adamla tanıştı. (1919 yılında gerçekten bir şike rezaleti olmuş) Meyer Wolsheim isimli bu şikeci mafya babası önce Jay’in karnını doyurdu sonra onu işlerinde kullanmaya başladı. O sırada Amerika’da alkol yasağı olduğu için mafya için en kolay para kazanma yöntemi kaçak içki satmaktı. Bu yoldan çok zengin oldular. Jay etrafa zengin bir aileden geldiğini annesinin babasının öldüğünü söylüyordu.

New York’un sayfiye yeri Long Island’da bir ev aldı. Oradan Daisy’nin evini görebiliyordu. Evi çok büyüktü her hafta sonu tanıdık tanımadık pek çok kişiyi davet edip ihtişamlı partiler veriyordu. En pahalı şampanyalar patlatılıyor, sabahlara kadar, herkes sarhoş olup kendini dağıtıp havuza atlayıncaya kadar parti devam ediyordu. Kendisinin aslında partiyle alakası yoktu bir kenarda oturup seyrediyordu. Onun ümidi günün birinde partisine Daisy’nin de gelmesiydi.

Jay’in yan komşusu Nick isminde bir gençti. O da Jay gibi Chicago civarından gelmiş, askere gitmişti. İkisi birbirini ordudan hatırladılar. Dahası Nick Daisy’nin uzaktan akrabası oluyordu. Jay durumu anlayınca Nick’ten Daisy’yi ven kendisini çaya davet etmesini istedi.

Daisy’nin kocası Tom kaba saba bir adamdı evli bir kadınla ilişkisi vardı. Bir kadınla ilişkisi bitse bir müddet sonra başka bir kadınla Daisy’yi aldatıyor, hatta kadınlar eve telefon ediyorlardı. Daisy mutsuzdu.

Nick’in evinde Jay’i görünce birden şaşırdı, ağladı. Aradan tam beş sene geçmişti. Nick bir ara bahçeye çıkıp onları yalnız bıraktı. Yarım saat sonra geldiğinde artık birbirleriyle eskisi gibi samimi konuşmaya başlamışlardı. Bu durum Jay’i umutlandırdı.

Bir gün hep beraber otururken Jay Tom’a durumu açıkladı. “Daisy seni sevmiyor beni seviyor” dedi. Daisy’yi de “Sen Tom’a onu sevmediğini, beni sevdiğini, benimle evleneceğini söyle” dedi. Biraz bağırıp çağırmadan sonra hep birlikte şehre gidip biraz eğlenmeye, yiyip içmeye karar verdiler. (Nasıl bir akıl yürütmeyse artık)

Long Island ve New York arasında bir sanayi bölgesi vardı. Amerika’yı zenginleştiren o sınai atılımların kirli yüzü oradaydı. Kimyevi artıklardan orası kül rengi pis bir yerdi. Yolda bir araba tamircisi vardı. Tamircinin eşi de Tom’un sevgilisiydi. Onunla gizli gizli buluşuyordu. Dükkân sahibi olan tamircinin yakın zamana kadar bu işten haberi yoktu ama geçende Tom, Myrtle’ı dövünce ağzı gözü şiş eve gelmek zorunda kalan genç kadının hali kocasını şüpheye sevk etmişti. Adam şimdi dükkânı kapatıp başka bir yere gitmek derdindeydi. Karısıyla bu yüzden kavga ediyorlardı.

Tom ve Jay Gatsby, Daisy konusunda kavga ettikten sonra sıra şehre giderken hangi arabaya binileceği konusuna gelmişti. Sonunda arabaları değiştirdiler. Daisy ve Jay Tom’un arabasına, Tom, Nick ve Nick’in kız arkadaşı Jordan Jay’in arabasına bindiler.

Bu düzenlemeyle sanki Tom, “Ben karıma güveniyorum, seninle evlenmeyecek” demek istiyordu. Gittikleri yerde de huzur bulamayıp, aynı şekilde farklı arabalarla geri döndüler.

Geri dönüş yolunda olanlar oldu.  Arabayı sarhoş halde Daisy kullanıyordu. Uzaktan Tom’un arabasını görüp de arabanın içinde Tom’un olduğunu sanan Mirtle kendisini arabanın önüne attı. Daisy bilmeden kocasının metresini ezdi öldürdü, Jay arabayı durdurmasını söylediyse de korkusundan durmadan tam gaz devam etti.

Arkadan gelen Tom orada bir kaza olduğunu görüp durdu. Metresinin öldüğünü görünce ağlamaya başladı.

Daisy’yi evine bırakan Jay kendi evine gidip arabayı garajına sakladı. Evde çalışanlara da arabanın yanına gitmemelerini söyledi. Sonra tekrar Daisy’nin evine gelip bahçede saklanarak evi gözlemeye başladı. Tom eve gelince ne olacağını bilmiyordu ve Daisy’e bir kötülük yapmasından korkuyordu. Bir kavga gürültü olursa içeri girip Daisy’yi kurtaracaktı.

Nick onu gördü ikisi konuşurken arabayı kullananın Daisy olduğunu anladı. “Sen en iyisi önce evine git sonra buralardan kaç” dedi. Jay kalacaktı ve gerekirse suçu üstlenip arabayı kullananın kendisi olduğunu söyleyecekti. Daisy’yi öylesine seviyordu…

Nick gidip gizlice camdan baktı. Evde kavga gürültü yoktu. Karı koca mutfakta oturmuş, baş başa vermiş konuşuyorlardı. Onların bir şey planladığını anladı.

Jay sabaha kadar bekledikten sonra evine gitti. Havuza girmeye karar verdi. O sırada Myrtle’ın kocası, Tom’dan hesap sormaya geldi. Tom ona karısını öldürenin Jay olduğunu söyledi. Adam gidip önce Jay2i sonra kendisini öldürdü.

Konu kapandı. Jay o kadar meşhur olmuş yaz boyu evi partilerle dolup taşmıştı. Ancak kimse artık mafya olduğu anlaşılan Jay’in evine gelip başsağlığı dilemedi, cenazeye gelmedi Sadece babası geldi. Cenazeyi babası ve Nick kaldırdı. İş ortağı Meyer Wolsheim da gelmemişti.

Tom ve Daisy toparlanıp gittiler. Nick’e telefon eden arayan soran olmadı. Halbuki o arkadaşı için hiç olmazsa düzgün bir cenaze töreni düzenlemek istemişti.

O ümitsiz aşk Jay’in sonunu getirmişti. Nick bu iki yüzlü New Yorkluları artık görmek istemiyorum diyerek, geri memleketine döndü. Bir ara arkadaşlık yaptığı Jordan da onlardan biriydi. Bu kargaşa da onun da duygusuz biri olduğunu anlayıp ondan da ayrılmıştı…

Amerika ve Kanada’da liselerde okutulan Great Gatsby romanını gençler çok seviyor. 2021 de üzerindeki telif hakkının da son bulmasıyla beraber kitap yeniden popüler oldu. 1920 lerin üzerinden yüz yıl geçti.

Yazarı “kitabı kimse anlamadı” demiş. Ben son zamanlarda okudum ve sevdim. Konusundan çok yazma tarzı, yalın anlatımı hoşuma gitti.

Sene sonu yazılarımda bu sene okuduğum kitaplara yer vermek istiyorum. Günümüz de kitap okuma oranları giderek azalıyormuş halbuki dikkatimizin sosyal medya ile, telefonla, yapay zekâ vs. ile sürekli olarak çalındığı bugünlerde kitap okumaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var diye düşünüyorum.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.