Elif MAT ERKMEN - Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Elif MAT ERKMEN - Araştırmacı-Yazar
 

MERHAMET VE ZULUM

Selahaddin Eyyubi peş peşe başarılar kazanmış, hem Mısır hem de Suriye Sultanı olmuş, Müslümanları birleştirerek ümitlendirmiş, sonunda Hıttın Muharebesini kazanarak Kudüs’ü haçlılardan geri almıştı. Bu savaşlarda insanlara merhametli davranması kendi çevresinde bazen yadırganıyordu çünkü onu çok takdir edenler olduğu gibi düşmanların bazılarını öldürmeyip serbest bırakmasını istemeyenler de vardı.  Öldürülmeyen savaşçılar Hristiyanların elindeki Sur şehrine gidip o kaleye sığınıyordu. Bazı askerler “İleride bu şövalyeler bize karşı birlik olup savaşacaklar” diye endişe ediyorlardı. Bugün Lübnan’da bulunan Sur şehri aslında eskiden bir adaymış. Büyük İskender dünyada pek çok yeri fetih ettiği gibi burayı da almak istemiş ama zorluk çekmiş, çareyi denizi doldurup karadan yol yapmakta bulmuş, zamanla o yol genişletilmiş artık Sur ada olmaktan çıkıp yarımada olmuş. Ancak yine de savunması güçlü surlarla desteklendiği için alınması zormuş. Dolayısıyla burası haçlılar için önemli bir merkez olmuş. Denizden de yeni gelen kuvvetlerle destekleniyormuş. Selahaddin Eyyubi Sur şehrini almak istediyse de alamamış. Böylece Sur, Trablusşam ve Antakya dışında kalan tüm sahil şeridi Müslümanların eline geçmiş bu bahsedilen üç şehrin de önemi haçlılarca artmış. O dönemleri yaşayanlar için her zaman yeni bir tehlike, haçlıların yeni kuvvetlerle gelip, sahil şeridini ele geçirme ihtimali varmış. Buna rağmen Amalrik’in ölümünden sonra Kudüs kralı olan Guy Lusignan’ı bir savaş sonrası esir aldığı halde, “Müslümanlara bir daha saldırmayacağı” sözünü alarak serbest bırakmış. Guy Lusignan sözünde durmayarak 1189 yılının ağustos ayında Akka kalesini kuşatmış, bu kuşatma iki yıl sürmüştü. Bu arada Üçüncü Haçlı Seferi ilan edilmiş, ordular Avrupa’dan yola çıkmışlardı. Alman ordusu kara yolunu takip ederek önce Edirne’ye gelmiş oradan Çanakkale Boğazını geçerek Akşehir’e varmış, orada kendisiyle çarpışan Türkmenleri yenmişti. Aslında Selçuklular ile aralarındaki anlaşmaya göre iki tarafta birbirine saldırmayacaktı ama bazı Türkmen kuvvetleri bu anlaşmaya uymuyordu. Akşehir’den sonra Almanlar Konya’ya gelerek şehri yağmaladılar. Oradan sonraki hedefleri Antakya Prensliği idi. Bu haberler endişe yaratıyordu. Ancak Allah yardım etti, Alman Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru olan Frederict Barborossa Göksu’yu geçerken Silifke Kalesi civarında boğuldu. “Deniz yoluyla gitmeyelim zor olur” derken bel hizasındaki suda boğulmuştu. Kimisine göre attan düşmüş üzerindeki zırhın ağırlığıyla, kimisine göre ordu mola verince sıcak bir Haziran günü serinlemek için suya girdiğinde boğulmuştu. İhtimal 70 yaşına gelmiş olan kral onca savaş ve onca yoldan sonra yorgun düşmüş, bir kalp krizi geçirmişti. Bunun üzerine ordusunda panik çıktı bazısı kara yolu bazısı da deniz yoluyla geri döndü. Bir kısmı Antakya kalesine devam etti. İmparatorun bedeni sirkeye konmuş yanlarında götürülüyordu. İstedikleri Kudüs’e gidip orada gömmekti. Bu isteklerinin olmayacağı anlaşılınca Antakya’da Aziz Peter Katedraline gömdüler. Sonra kemikleri Sur ’daki Katedrale götürüldü, iç organları da Tarsus da Aziz Paul Kilisesine gömüldü. Ordusunun kalan kısmı Antakya’da çıkan bir salgında öldü. Az bir kısmı da yola devam etti. Alman ordusunun büyük ölçüde ortadan kalkması Müslümanları sevindirdi. Ordunun başında Avusturya Dükü Leopold kalmıştı. İngiltere Kralı Richard ise daha önce gördüğümüz gibi Kıbrıs’ı aldıktan sonra Akka önlerine ordusuyla geldi. Derhal komutayı ele alarak Guy de Lusignan’ ın başlattığı kuşatmaya destek verdi. Kalede kuşatma altında bulunan Müslümanlar açlık çekiyor, Selahattin’in ordusu duruma müdahale etmeye çalışıyordu. En sonunda iki yıl süren kuşatma Richard’ın komutasında zaferle sonuçlandı. Richard, şehirde bulunan saraya yeni evlendiği Navarre Prensesi Berengaria ve kendi kız kardeşi Joanna ile yerleşti. Kaleye Richard’ın ve onunla birlikte gelen Fransız Kralı’nın bayrakları asıldı. Avusturya Dükü Leopold kendi bayrağını da asınca, Richard sinirlendi. “Sen bizim eşitimiz değilsin” dedi bayrağı hendeğe çamurun içine attı. Bunun üzerine Leopold sinirlenip, “bu kadar Haçlı Seferi bize sinirlenip, bu deyip gitti. Geriye Fransa Kralı Philip ve İngiltere Kralı Richard kalmıştı. Ama bu ikisi de birbirleriyle zaten kavgalıydı. Philip’in kız kardeşi Alice yirmi sene evvel Richard ile evlendirilmek üzere İngiltere’ye götürülmüş ama Richard ömrünü Aquitain’de geçirmiş, bu kızla evlenmek üzere bir girişimde bulunmamıştı. En sonunda onunla evlenmeyip Berengaria ile evlenmişti. Sebebi sorulduğunda aslında Alice ile babası İkinci Henri’nin yasak bir ilişki yaşadığı hatta varlığı saklanan bir de çocukları olduğunu söylemişti. Bu sebeple hiçbir zaman Alice ile evlenmeyecekti. Bunu Philip’e Sicilya’da söylediğinde araları bozulmuştu. Üstelik İngiltere Sarayı hem Alice’i hem de Alice’in çeyizi olarak kendilerine verilmiş bazı toprakları ellerinde tutmaya devam ediyordu.  Bu büyük bir skandal ve gurur meselesi olmuştu. Elanor oğlunu Berangaria ile evlendirmek için Navarre ’ye gelmiş, kızı istemiş, kendi eliyle Sicilya’ya getirip, Richard’a teslim etmişti. 14 senedir görmediği Joanna’yı da birkaç gün görüp, hemen Rouen’e dönmüştü çünkü Richard kendi yokluğunda ülkesini annesinin idare etmesini istemiş, onun “her sözünün emir” olacağını söylemişti. Richard Berangaria ile Kıbrıs’ta evlenip Akka’ daki saraya yerleşmişti ama Berangaria’ da fazla gözü yoktu. Eşiyle birlikte olmadığı için çocuk da olmuyor, soylular ve dini çevreler bir an önce tahta varis gelmesi gerektiğini söylüyor kendisine nasihatler ediyordu. Richard daha önce ölen ağabeyi Geoffrey’nin oğlu Arthur’u varis ilan etti. Halbuki İngiltere’de kalan kardeşi John’da kendisi kral olmak istiyor, “Richard nasıl olsa bu Haçlı Seferinden sağ salim dönemez, ben kral olurum” diye hazırlık yapıyordu. Elanor Richard’ın topraklarını koruma mücadelesi veriyor, Fransa Kralı Philip bir bahaneyle Akka’dan geri dönüp kendi memleketinin işlerine bakmayı ve Richard’ın yokluğunda onun topraklarına saldırmayı planlıyordu. Sonunda bir hastalığı bahane edip geri döndü. Richard Akka’ da yalnız kalmıştı. İstediği sahil şeridini ele geçirmekti Kalede üç bine yakın Müslüman esir düşmüştü. Selahattin bunları fidye ödeyip kurtarmak istiyordu. Ancak yaptıkları ödeme planı gerçekleştirilemedi, Richard Müslümanların kendisini oyaladığını zannetti ve bir gün Müslümanlara karşı bir katliam yapıldı. Richard’ın zalimliği zaten biliniyordu, bir kez daha gözler önüne serildi. Bu katliamdan sonra Richard sahil boyu Güney’e doğru ilerledi, Selahattin’in ordusu da onu daha iç taraftan takip ediyordu. Bütün isteği Kudüs yolunu haçlılara kapatmaktı. Richard Arsuf Muharebesini kazandı Yafa ’yı aldı. Sahili ele geçiriyordu. Bu başarılarından sonra Kudüs’ü almak için anlaşma yapmak istedi. Selahattin’in kardeşi Adil ile görüştü. Müslümanlar Kudüs’ü vermeyeceklerini söylediler. Bunun üzerine bir başka yol denedi. Adil ile kız kardeşi Joanna’yı evlendirmek istedi.  Selahattin bunun tuzak olduğunu anladı çünkü Adil bu evliliği istiyordu. Richard’ a göre Adil Joanna ile evlenirse Kudüs Kralı olacaktı. Kudüs Adil ve Joanna ’nın malı olacaktı. (Belki de sonradan gelir Adil’i öldürüp Kudüs’e sahip çıkarım, diye düşündü. Selahattin’e göre bu teklif iki kardeşin arasını açmak için yapılmıştı. Richard’a bu fırsatı vermemek için teklife “evet” dedi. Halbuki Joanna “Ben Müslümanla evlenmem” diyerek Avrupa’ya geri dönmek istiyordu.  Richard bu sefer yeğenini evlendirmeyi teklif etti Adil ile. Ancak Papa “Hristiyan kızları Müslümanlarla evlendiremezsiniz” diyerek bu planları bozdu. Richard Kudüs’ü savaşarak alamayacağını anlamıştı. Askalon kalesini almaya karar verdi. (Bugün Gazze’de bulunan bu kale Mısır’ı ele geçirmek için önemli bir durak olarak görünüyordu) Bu kaleyi alıp kuvvetlendirdi. Kudüs’ü alamazsa Mısır’a saldırıp Selahattin’in kuvvetini ezmeyi düşünüyordu. O sırada Selahattin ordusunu dinlendiriyordu. Bir şey yapmayıp bekledi. Richard hastalanmıştı, haçlıların arasında kendi iç sorunları vardı, para ve yiyecek azalmıştı artık dönme vakti gelmişti. Barış görüşmeleri yapıldı. Selahattin Richard’ dan yeniden inşa ettiği Askalon kalesinin taşlarını tek tek sökmesini istedi. Richard Selahattin’i “Bir kış daha orada kalmakla” tehdit etti. Selahattin, “Biz yazda buradayız kış da. Burası bizim memleketimiz kalırız ama senin kendi memleketine dönmen lazım” dedi. Richard bunun doğru olduğunu biliyordu zira kardeşi John Fransa Kralı Philip ile birlik olmuş, Richard’ın topraklarını almaya çalışıyordu. Çaresiz Barış anlaşması yapıp memleketine dönmek için hazırlık yaptı.  Bazıları “buraya kadar gelmişken Kudüs’ü ziyaret etmeden gitmeyelim” dedi, onlara izin verildi ancak Richard “Ben fethedemediğim Kudüs’e hacı olarak gitmem” diyerek Kudüs’ü görmeden geri dönmeyi tercih etti. Richard, Askalon’u geri verdi, yaptırdığı kaleyi Selahattin’in istediği gibi yıktı. Sur’dan Yafa’ya kadar sahil şeridini elinde tuttu. (Yafa bugünkü Tel Aviv) Ama Kudüs’ü alamadan dönmek zorunda kalmıştı. Hem Alman Kralının ölmesi, diğer müttefiklerinin Avrupa’ya geri dönmesi, hem de Kudüs’te soğuk yağmurlu hava, yolların çamur olması, ordunun geçişine müsaade etmeyişi hem de Müslümanların azmi sayesinde Kudüs kurtulmuştu. 2 Eylül 1192 de Barış Anlaşması imzalanmış, buna göre Hristiyanların hac ziyareti için Kudüs’e gelebileceği kabul edilmişti. 29 Eylül’de Berengaria ve Joanna, 9 Ekim’de Richard, geri dönüş için yola çıktı.  Selahattin daha 55 yaşında ve nispeten genç olmasına karşın artık vücudu yorgun düşmüştü. Başucunda Kuran okunurken 2 Mart 1193’de Hakk’ın Rahmetine kavuştu. Geride 17 erkek, bir kız evlat bıraktı. (Acaba doğru mu, belki de kızlar sayılmamıştır) Bir de 1 dinar 47 dirhem… Hepsi bu kadar. “Kendi kesesini doldurmak” gibi bir düşüncesi hiç olmamıştı. Parasını hep cihat ve iyilik için harcamıştı… Mezarı Şam’dadır. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.  
Ekleme Tarihi: 13 Temmuz 2025 -Pazar

MERHAMET VE ZULUM

Selahaddin Eyyubi peş peşe başarılar kazanmış, hem Mısır hem de Suriye Sultanı olmuş, Müslümanları birleştirerek ümitlendirmiş, sonunda Hıttın Muharebesini kazanarak Kudüs’ü haçlılardan geri almıştı.

Bu savaşlarda insanlara merhametli davranması kendi çevresinde bazen yadırganıyordu çünkü onu çok takdir edenler olduğu gibi düşmanların bazılarını öldürmeyip serbest bırakmasını istemeyenler de vardı.  Öldürülmeyen savaşçılar Hristiyanların elindeki Sur şehrine gidip o kaleye sığınıyordu. Bazı askerler “İleride bu şövalyeler bize karşı birlik olup savaşacaklar” diye endişe ediyorlardı.

Bugün Lübnan’da bulunan Sur şehri aslında eskiden bir adaymış. Büyük İskender dünyada pek çok yeri fetih ettiği gibi burayı da almak istemiş ama zorluk çekmiş, çareyi denizi doldurup karadan yol yapmakta bulmuş, zamanla o yol genişletilmiş artık Sur ada olmaktan çıkıp yarımada olmuş. Ancak yine de savunması güçlü surlarla desteklendiği için alınması zormuş. Dolayısıyla burası haçlılar için önemli bir merkez olmuş. Denizden de yeni gelen kuvvetlerle destekleniyormuş.

Selahaddin Eyyubi Sur şehrini almak istediyse de alamamış. Böylece Sur, Trablusşam ve Antakya dışında kalan tüm sahil şeridi Müslümanların eline geçmiş bu bahsedilen üç şehrin de önemi haçlılarca artmış.

O dönemleri yaşayanlar için her zaman yeni bir tehlike, haçlıların yeni kuvvetlerle gelip, sahil şeridini ele geçirme ihtimali varmış. Buna rağmen Amalrik’in ölümünden sonra Kudüs kralı olan Guy Lusignan’ı bir savaş sonrası esir aldığı halde, “Müslümanlara bir daha saldırmayacağı” sözünü alarak serbest bırakmış.

Guy Lusignan sözünde durmayarak 1189 yılının ağustos ayında Akka kalesini kuşatmış, bu kuşatma iki yıl sürmüştü.

Bu arada Üçüncü Haçlı Seferi ilan edilmiş, ordular Avrupa’dan yola çıkmışlardı. Alman ordusu kara yolunu takip ederek önce Edirne’ye gelmiş oradan Çanakkale Boğazını geçerek Akşehir’e varmış, orada kendisiyle çarpışan Türkmenleri yenmişti. Aslında Selçuklular ile aralarındaki anlaşmaya göre iki tarafta birbirine saldırmayacaktı ama bazı Türkmen kuvvetleri bu anlaşmaya uymuyordu. Akşehir’den sonra Almanlar Konya’ya gelerek şehri yağmaladılar. Oradan sonraki hedefleri Antakya Prensliği idi. Bu haberler endişe yaratıyordu. Ancak Allah yardım etti, Alman Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru olan Frederict Barborossa Göksu’yu geçerken Silifke Kalesi civarında boğuldu. “Deniz yoluyla gitmeyelim zor olur” derken bel hizasındaki suda boğulmuştu. Kimisine göre attan düşmüş üzerindeki zırhın ağırlığıyla, kimisine göre ordu mola verince sıcak bir Haziran günü serinlemek için suya girdiğinde boğulmuştu. İhtimal 70 yaşına gelmiş olan kral onca savaş ve onca yoldan sonra yorgun düşmüş, bir kalp krizi geçirmişti.

Bunun üzerine ordusunda panik çıktı bazısı kara yolu bazısı da deniz yoluyla geri döndü. Bir kısmı Antakya kalesine devam etti. İmparatorun bedeni sirkeye konmuş yanlarında götürülüyordu. İstedikleri Kudüs’e gidip orada gömmekti. Bu isteklerinin olmayacağı anlaşılınca Antakya’da Aziz Peter Katedraline gömdüler. Sonra kemikleri Sur ’daki Katedrale götürüldü, iç organları da Tarsus da Aziz Paul Kilisesine gömüldü.

Ordusunun kalan kısmı Antakya’da çıkan bir salgında öldü. Az bir kısmı da yola devam etti. Alman ordusunun büyük ölçüde ortadan kalkması Müslümanları sevindirdi. Ordunun başında Avusturya Dükü Leopold kalmıştı.

İngiltere Kralı Richard ise daha önce gördüğümüz gibi Kıbrıs’ı aldıktan sonra Akka önlerine ordusuyla geldi. Derhal komutayı ele alarak Guy de Lusignan’ ın başlattığı kuşatmaya destek verdi. Kalede kuşatma altında bulunan Müslümanlar açlık çekiyor, Selahattin’in ordusu duruma müdahale etmeye çalışıyordu. En sonunda iki yıl süren kuşatma Richard’ın komutasında zaferle sonuçlandı.

Richard, şehirde bulunan saraya yeni evlendiği Navarre Prensesi Berengaria ve kendi kız kardeşi Joanna ile yerleşti. Kaleye Richard’ın ve onunla birlikte gelen Fransız Kralı’nın bayrakları asıldı. Avusturya Dükü Leopold kendi bayrağını da asınca, Richard sinirlendi. “Sen bizim eşitimiz değilsin” dedi bayrağı hendeğe çamurun içine attı.

Bunun üzerine Leopold sinirlenip, “bu kadar Haçlı Seferi bize sinirlenip, bu deyip gitti. Geriye Fransa Kralı Philip ve İngiltere Kralı Richard kalmıştı. Ama bu ikisi de birbirleriyle zaten kavgalıydı. Philip’in kız kardeşi Alice yirmi sene evvel Richard ile evlendirilmek üzere İngiltere’ye götürülmüş ama Richard ömrünü Aquitain’de geçirmiş, bu kızla evlenmek üzere bir girişimde bulunmamıştı. En sonunda onunla evlenmeyip Berengaria ile evlenmişti. Sebebi sorulduğunda aslında Alice ile babası İkinci Henri’nin yasak bir ilişki yaşadığı hatta varlığı saklanan bir de çocukları olduğunu söylemişti. Bu sebeple hiçbir zaman Alice ile evlenmeyecekti. Bunu Philip’e Sicilya’da söylediğinde araları bozulmuştu. Üstelik İngiltere Sarayı hem Alice’i hem de Alice’in çeyizi olarak kendilerine verilmiş bazı toprakları ellerinde tutmaya devam ediyordu.  Bu büyük bir skandal ve gurur meselesi olmuştu.

Elanor oğlunu Berangaria ile evlendirmek için Navarre ’ye gelmiş, kızı istemiş, kendi eliyle Sicilya’ya getirip, Richard’a teslim etmişti. 14 senedir görmediği Joanna’yı da birkaç gün görüp, hemen Rouen’e dönmüştü çünkü Richard kendi yokluğunda ülkesini annesinin idare etmesini istemiş, onun “her sözünün emir” olacağını söylemişti.

Richard Berangaria ile Kıbrıs’ta evlenip Akka’ daki saraya yerleşmişti ama Berangaria’ da fazla gözü yoktu. Eşiyle birlikte olmadığı için çocuk da olmuyor, soylular ve dini çevreler bir an önce tahta varis gelmesi gerektiğini söylüyor kendisine nasihatler ediyordu.

Richard daha önce ölen ağabeyi Geoffrey’nin oğlu Arthur’u varis ilan etti. Halbuki İngiltere’de kalan kardeşi John’da kendisi kral olmak istiyor, “Richard nasıl olsa bu Haçlı Seferinden sağ salim dönemez, ben kral olurum” diye hazırlık yapıyordu.

Elanor Richard’ın topraklarını koruma mücadelesi veriyor, Fransa Kralı Philip bir bahaneyle Akka’dan geri dönüp kendi memleketinin işlerine bakmayı ve Richard’ın yokluğunda onun topraklarına saldırmayı planlıyordu. Sonunda bir hastalığı bahane edip geri döndü.

Richard Akka’ da yalnız kalmıştı. İstediği sahil şeridini ele geçirmekti Kalede üç bine yakın Müslüman esir düşmüştü. Selahattin bunları fidye ödeyip kurtarmak istiyordu. Ancak yaptıkları ödeme planı gerçekleştirilemedi, Richard Müslümanların kendisini oyaladığını zannetti ve bir gün Müslümanlara karşı bir katliam yapıldı. Richard’ın zalimliği zaten biliniyordu, bir kez daha gözler önüne serildi.

Bu katliamdan sonra Richard sahil boyu Güney’e doğru ilerledi, Selahattin’in ordusu da onu daha iç taraftan takip ediyordu. Bütün isteği Kudüs yolunu haçlılara kapatmaktı.

Richard Arsuf Muharebesini kazandı Yafa ’yı aldı. Sahili ele geçiriyordu. Bu başarılarından sonra Kudüs’ü almak için anlaşma yapmak istedi. Selahattin’in kardeşi Adil ile görüştü. Müslümanlar Kudüs’ü vermeyeceklerini söylediler.

Bunun üzerine bir başka yol denedi. Adil ile kız kardeşi Joanna’yı evlendirmek istedi.  Selahattin bunun tuzak olduğunu anladı çünkü Adil bu evliliği istiyordu. Richard’ a göre Adil Joanna ile evlenirse Kudüs Kralı olacaktı. Kudüs Adil ve Joanna ’nın malı olacaktı. (Belki de sonradan gelir Adil’i öldürüp Kudüs’e sahip çıkarım, diye düşündü.

Selahattin’e göre bu teklif iki kardeşin arasını açmak için yapılmıştı. Richard’a bu fırsatı vermemek için teklife “evet” dedi. Halbuki Joanna “Ben Müslümanla evlenmem” diyerek Avrupa’ya geri dönmek istiyordu.  Richard bu sefer yeğenini evlendirmeyi teklif etti Adil ile. Ancak Papa “Hristiyan kızları Müslümanlarla evlendiremezsiniz” diyerek bu planları bozdu.

Richard Kudüs’ü savaşarak alamayacağını anlamıştı. Askalon kalesini almaya karar verdi. (Bugün Gazze’de bulunan bu kale Mısır’ı ele geçirmek için önemli bir durak olarak görünüyordu) Bu kaleyi alıp kuvvetlendirdi. Kudüs’ü alamazsa Mısır’a saldırıp Selahattin’in kuvvetini ezmeyi düşünüyordu.

O sırada Selahattin ordusunu dinlendiriyordu. Bir şey yapmayıp bekledi. Richard hastalanmıştı, haçlıların arasında kendi iç sorunları vardı, para ve yiyecek azalmıştı artık dönme vakti gelmişti.

Barış görüşmeleri yapıldı. Selahattin Richard’ dan yeniden inşa ettiği Askalon kalesinin taşlarını tek tek sökmesini istedi.

Richard Selahattin’i “Bir kış daha orada kalmakla” tehdit etti. Selahattin, “Biz yazda buradayız kış da. Burası bizim memleketimiz kalırız ama senin kendi memleketine dönmen lazım” dedi.

Richard bunun doğru olduğunu biliyordu zira kardeşi John Fransa Kralı Philip ile birlik olmuş, Richard’ın topraklarını almaya çalışıyordu. Çaresiz Barış anlaşması yapıp memleketine dönmek için hazırlık yaptı.

 Bazıları “buraya kadar gelmişken Kudüs’ü ziyaret etmeden gitmeyelim” dedi, onlara izin verildi ancak Richard “Ben fethedemediğim Kudüs’e hacı olarak gitmem” diyerek Kudüs’ü görmeden geri dönmeyi tercih etti.

Richard, Askalon’u geri verdi, yaptırdığı kaleyi Selahattin’in istediği gibi yıktı. Sur’dan Yafa’ya kadar sahil şeridini elinde tuttu. (Yafa bugünkü Tel Aviv) Ama Kudüs’ü alamadan dönmek zorunda kalmıştı. Hem Alman Kralının ölmesi, diğer müttefiklerinin Avrupa’ya geri dönmesi, hem de Kudüs’te soğuk yağmurlu hava, yolların çamur olması, ordunun geçişine müsaade etmeyişi hem de Müslümanların azmi sayesinde Kudüs kurtulmuştu.

2 Eylül 1192 de Barış Anlaşması imzalanmış, buna göre Hristiyanların hac ziyareti için Kudüs’e gelebileceği kabul edilmişti. 29 Eylül’de Berengaria ve Joanna, 9 Ekim’de Richard, geri dönüş için yola çıktı.

 Selahattin daha 55 yaşında ve nispeten genç olmasına karşın artık vücudu yorgun düşmüştü. Başucunda Kuran okunurken 2 Mart 1193’de Hakk’ın Rahmetine kavuştu.

Geride 17 erkek, bir kız evlat bıraktı. (Acaba doğru mu, belki de kızlar sayılmamıştır)

Bir de 1 dinar 47 dirhem…

Hepsi bu kadar. “Kendi kesesini doldurmak” gibi bir düşüncesi hiç olmamıştı. Parasını hep cihat ve iyilik için harcamıştı…

Mezarı Şam’dadır. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.