Theodosius İspanya’nın Kuzey Batı’sında Galiçya bölgesinde 347 yılında doğdu. Babası da kendisi gibi asker ve aynı ismi taşıyordu. Genç yaşında asker olup gerek İngiltere, gerekse Balkanlarda savaştı.
Batı’daki imparator, Valentinian 375 yılında ölmüş yerine oğulları Gratian ve 2. Valentinian gelmişti. Doğu’da henüz kardeşi Valens hükümdardı ve hem Sasaniler’e hem de Vizigotlar’a karşı sınırları korumaya çalışıyordu.
Hunlardan kaçan kavimler Tuna nehrini aşıp imparatorluk topraklarına giriyor, durum kontrol altında tutulamıyordu. Gratian da Valens gibi sınırlarda savaşıyordu. Küçük kardeş 2. Valentinian ise daha dört yaşındaydı ve onun hükümdarlığı sembolikti.
O karışık ortamda devlet görevlileri ve komutanlar arasında rekabet vardı. Nasıl olduysa baba Theodosius gözden düştü ve idam edildi. 376 yılında oğul Theodosius ise görevden alındı, emekliye sevk edildi ve İspanya’ya kendi memleketine döndü.
EDİRNE SAVAŞI SONRASI
378 yılında Roma, Vizigotlar’a karşı Edirne Savaşı’nda fena bir yenilgiye uğradığında İmparator Valens ölmüş, cesedi bile bulunamamıştı. Bu 260 yılında Sasanilere karşı Urfa muharebesinden sonra Romalıların karşılaştığı en büyük yenilgiydi.
Bu durumda İmparator Gratian, Balkan Bölgesini iyi bilen Theodosius’u yeniden göreve davet etti. Savaşı kazanan Germen kavimleri (Vizigotlar ve diğerleri) saldıracak, talan edecek ve yerleşecek yer arıyorlardı.
Theodosius yararlılık gösterince, 379 yılında Gratian onu da İmparator yaptı. Tek başına koskoca imparatorluğu yönetmesi imkansızdı. Theodosius’un kaderinde emeklilik değil İmparatorluk varmış.
İmparatorluğunun başlangıcında Theodosius, Selanik’te kalarak, orduyu güçlendirdi. Sayıları arttırmak için Germen kavimlerinden de asker ve yönetici aldı. Edirne yenilgisinden sonra Romalılar için mültecilere yer gösterip, onların yerleşmesi ve topluma katılmasını kabul etmekten başka çare kalmamıştı. Teodosius bu kavimlerin lideri Athanaric ile anlaşma yaptı. Mülteciler Tuna boylarına ve Balkan dağlarına yerleşti. Roma sınırları içinde otonomilerini koruyarak yaşayacaklardı.
İmparatorlukta halen paganlar ve Hristiyanlar arasında da Arian inancını benimseyenler vardı. Teodosius, İznik İtikadına inanıyordu. İznik Konsülü 325 yılında toplanmıştı. Bu inancı sağlamlaştırmak için ikinci toplantı İstanbul’da 381 yılında yapıldı.
THEODOSİUS FORUMU
İmparator, 380- 387 yılları arasında İstanbul’da kaldı. Bugün Beyazıt Meydanı olarak bildiğimiz meydanda Konstantin’in yaptırdığı Forum Tauri’yi (Boğa Meydanı) büyüttü etrafına kilise ve devlet binaları yaptırdı. Bu alan artık Forum Teodosius olarak anılmaya başlandı. Roma’daki Forum Trajan’ı örnek alarak yaptırdığı bu meydan antik dönemin en büyük meydanı oldu.
395 yılında oğlu Arcadius babası için Theodosius sütununu inşa ettirdi. O zaman sütunun üzerinde bir de gümüş heykel varmış. İçindeki merdivenden yukarı çıkılıp manzaraya bakılabiliyormuş. 478 yılında meydana gelen bir depremde bu heykel yerinden düşmüş ama sütun kalmış.
MAXİMUS İSYANI
383 yılında İngiltere’de görev yapan Maximus isimli bir kumandan askerler tarafından İmparator ilan edildi. Maximus, Manş Denizi’ni geçip Fransa’dan toprak ele geçirmeye başladı. Gratian ordusuyla beraber Paris’e hareket etti ancak askerleri kendisini terk edip karşı tarafa geçti. Nedense Gratian’ı sevmiyorlardı. Çaresiz Lyon şehrine çekildi ve orada öldürüldü. Maximus Trier şehrinde hükümdarlık yapmaya başladı.
Gratian’ ın kardeşi 2. Valentinian annesiyle birlikte Milano’da bulunuyordu, Maximus’un İtalya’yı işgal etmek üzere gelmekte olduğunu öğrenince Selanik’e kaçtılar. Burada Teodosius’ la görüştüler. Teodosius onları korumasına aldı ve Valentinian’ın kız kardeşi Galla ile 387 yılında evlendi. (İlk eşi ölmüştü) Hanedan evliliği yaparak kendi durumunu da daha sağlamlaştırmak istiyordu.
388 yılında Maximus’u yenerek, Batı’da da duruma hâkim oldu. Valentinian gene görünürde Batı’nın imparatoru idi ama onun yanına güvendiği bir general olan Arbogast’ı danışman olarak gönderdi.
389 yılında oğluyla birlikte Roma’yı ziyaret etti ve 391 yılına kadar Milano’da kaldı. Esas kuvvet kendisindeydi ve kendisinden sonra iki oğlu arasında imparatorluğu bölüştürmek istiyordu. Milano’da kalarak bunu gösterdi.
Diocletian zamanından beri Milano Batı’nın başkenti yapılmış, Roma’nın, Senato’nun ve Roma’nın güçlü eski ailelerinin gücü özellikle azaltılmıştı ama “sen- ben kavgası” bitecek gibi değildi.
PİSKOPOS AMBROSE (339-397)
Milano’da daha önce Vali olarak Ambrose bulunuyordu. Ambrose çok iyi eğitim görmüş entelektüel bir kişi ve iyi bir yöneticiydi. Halkın çoğu İznik İtikadından olmasına rağmen mevcut piskopos Arian inancındaydı. Valentinian’ın annesi İmparatoriçe Justina ve saraydan bazı kişilerde Arian inancına sahipti. Bu piskopos 374 yılında ölünce kimin seçileceği konusunda kargaşa çıktı. Ambrose toplantıya başkanlık yapmak için kiliseye gitti. Halk tarafından sevilen bir kişi olduğu için din adamı olmamasına karşın orada bulunan topluluk kendisin piskopos seçmek istedi. Önce reddetti ama ısrar üzerine valilik görevini bırakıp Milano piskoposu oldu.
Ambrose ile İmparatoriçe Justina arasında din adamlarının atanması ve Arianların gideceği bir iki kilise bırakılması konusunda anlaşmazlık çıkıyordu.
Theodosius da Konstantin gibi tek din taraftarıydı. Bölünme istemiyordu. Milano’da bulunduğu sırada Ambrose ile dost oldu.
Onun devrinde Roma senatosunda bulunan Zafer Tanrıçası heykeli ve sunağı kaldırıldı. Bu İmparator Augustus tarafından oraya konmuştu ve kaldırılırsa Roma şehrinin de senatonun da sonunun geleceğine inanılıyordu.
Pagan tapınaklarına giden paralar geri alındı, devlete gelir yazıldı.
Bu tapınaklarda görevli rahibelere (Vestal Virgins) verilen ayrıcalıklar kaldırıldı.
Bazı pagan senatörler bu uygulamalara itiraz etti yapılan itirazlar dikkate alınmadı.
Hristiyanların kendinden olmayanlara pagan tapınaklarına ve Yahudilere yaptıkları saldırılar görmezden gelindi. Artık İmparatorlukta kesin olarak Hristiyanlar üstünlük kazanıyordu.
SELANİK OLAYLARI (390)
Selanik’te büyük bir hipodrom vardı. O zamanlar at arabalarıyla yarışlar yapılıyor, halk başkaca bir eğlence de olmadığı için buna büyük önem veriyordu. Bahisler oynanıyor, karşı taraf kazanamasın diye büyüler yaptırılıyor, büyük rekabet oluyordu. Şehirde paganlar Arianler ve İznik İtikadından olanlar vardı. Latince konuşan askerler, Yunaca konuşan halk ve Germen mülteci kavimleri vardı. Arada kültürel ve inanç farkları vardı. Bazıları, mültecilerin asker olmasını, orduda veya sivil idarede üst görevlere gelmesini istemiyordu. Devletin vergi toplamasında da sorunlar çıkıyordu.
Bir yarış arabası sürücüsünün başka bir adama saldırması ve hapsedilmesi üzerine karışıklık çıktı. Halk sürücünün yarışa katılmasını istiyordu. Bu yarış vesilesiyle başlayan olaylar büyüdü, bir Romalı general öldürüldü.
Milano’da bu haberi alan Theodosius çok sinirlendi ve halkın cezalandırılmasını istedi. Askerler halkı arenaya toplayıp kılıçtan geçirdiler. Büyük bir katliam yaşandı. Verdiği emrin aşırılığını anlayan Theodosius emri geri almış haberci yollamış ama haberci gelene kadar olan olmuştu.
KİLİSE VE İMPARATORLUK İLİŞKİSİ
Bu olay Kilise ve İmparator arasında ilk defa olarak Kilise’nin kuvvetlenmesine yol açtı. Belki başka bir imparator olsa papazları konuşturmazdı. Fakat Theodosius hakikaten inançlıydı.
Ambrose, Selanik olaylarından dolayı tövbe etmezse İmparator’un kiliseye giremeyeceğini, ayine katılamayacağını söyledi. Bu tövbenin de halka açık, görünür bir şekilde yapılması gerekiyordu. İmparator mecburen tövbe etti. Tabii Ambrose bunu “imparatorun ruhunun selamete ermesi” için yapıyordu!
391 yılında paganlara karşı bir adım daha attı, tapınaklara bağış yapılmasını ve tapınakların ziyaret edilmesini yasakladı ve İstanbul’a döndü.
2. VALENTİNİAN’IN ÖLÜMÜ VE YENİ RAKİP EUGENİUS
392 yılında Batı’nın Hükümdarı 2. Valentinian ölü bulundu. “İntihar etti” dediler ama buna kimse inanmadı.
Theodosius’un Valentinian’ın yanında bulunması için Milano’ya gönderdiği “güvenilir” adamı Arbogast bir gece önce Valentinian ile kavga etmiş sabahına Valentinian tavana asılı halde bulunmuştu. Arbogast imparatorun ölümünden sonra Eugenius isimli bir kişiyi Batı’da “imparator” ilan etti.
Roma’nın pagan olan aristokrat aileleri ve senatörleri Eugenius’u destekliyordu.
Artık savaş çıkacaktı. Theodosius paganlığı tamamen yasakladı. Kendi oğlu Honorius’u Agustus ilan etti. Yani kendisinden sonra oğlunun İmparator olmasını istediğini açıkça gösterdi ve ordularını İtalya’ya doğru yola çıkardı.
İki oğlunu İstanbul’da bırakmıştı.
Theodosius, Vizigotlar’dan oluşan ordusuyla birlikte İtalya sınırında Eugenius’un ordusunu 5 Eylül 394’te yendi. Eugenius ve Arbogast öldürüldü.
Bir kez daha Hristiyanların inandığı tanrı, pagan tanrılarını yenmişti. Konstantin gibi Theodosius da “Tanrı’nın gönderdiği” imparator sayıldı.
Artık tek başına hem Doğu’nun hem Batı’nın hâkimi olmuştu. Ancak bu sadece dört ay sürdü. Savaştan sonra hastalandı ve 395 yılının ocak ayında Milano’da öldü.
Ambrose’un Milano’da yaptığı cenaze töreninden sonra naaşı İstanbul’a getirildi.
Ölmeden evvel İmparatorluğun iki oğlu arasında paylaşılması için düzenlemeler yapmıştı…
