İZNİK KONSÜLÜ
Konstantin zamanında Hristiyanlar arasında iki görüş ayrılığı çıkmıştı. Birisi Donatizm diğeri Arianizm diye biliniyor.
İmparator Diocletian zamanında Hristiyanlara çok eziyet yapılmıştı. Hristiyanlığın yayılmasını önlemek için yapılan bu işkencelerden dolayı bazı rahipler Hristiyanlıktan çıkmıştı. Kartacalı bir rahip olan Donatus, dinden çıkanların bir daha dine dönemeyeceğini, rahiplerin daha evvel yaptığı ayinlerin, vaftiz törenlerinin ve başka kilise görevlerinin geçerli olamayacağını söyledi. Bu halk arasında kargaşa yarattı. Evvelce dinden dönüp sonra Konstantin zamanında tekrar Hristiyanlığa geçen rahiplerin yaptıkları vaftizler geçerli değilse, “biz günahkâr olarak mı öleceğiz” türünden korkular başladı. Kiliseler kendi aralarında anlaşamayıp bu olay uzayınca, önce yerel yöneticiler tarafından ihtar geldi. Sonra Donatistler fikirlerinden vazgeçmeyince Konstantin üzerlerine ordu gönderdi. Çünkü “kuruma olan güven esastır, bir rahip ayin yaptıysa vaftiz yaptıysa sonradan dinden çıksa da o yapılan işlemler geçerlidir” dendi.
İkinci mesele teslis anlayışıyla ilgili olarak çıktı. Teslis anlayışında Baba, Oğul, Kutsal Ruh hepsi bir arada “bir” tanrı sayılıyor. Arian isimli İskenderiyeli bir rahip, İsa Tanrı’nın oğlu ise, o zaman “var olmadığı, tanrı olmadığı” bir dönem vardı. Yani İsa başından beri Tanrı değildi” dedi.
Bu meselede kavgalara yol açtı. Bazılar Arian’ı haklı gördü. Arian iyi yetişmiş bilgili bir kişiydi, destekçileri çoktu. Fakat bu konuda Konstantin’e intikal edince, Konstantin imparatorluğun çeşitli yerlerinden gelen rahipleri İznik’te toplayıp Hristiyanlık inancının esaslarının belirlenmesini istedi. Kendisi toplantının açılış konuşmasını Latince olarak yaptı. Bu toplantıda Teslis anlayışı, Hazreti İsa’nın başlangıcından beri Tanrı özelliği taşıdığı Tanrı ile aynı özden olduğu görüşü hâkim oldu. Arian heretik sayıldı.
PONTİFEX MAXİMUS
Peki Konstantin neden dini konularla ilgileniyordu? Çünkü kendisini Romanın hem siyasi hem de dini lideri sayıyordu. Roma imparatorlarına verilen Pontifex Maximus (en yüksek dini lider) unvanını taşıyordu. Pont Latince köprü demek, Pontifex Maximus tanrılarla insanlar arasında en büyük köprüyü inşa eden anlamına geliyor.
İmparatorluk pagan dininden ayrılıp Hristiyanlığı benimsediği halde Konstantin bu unvanı kullanmaya devam etti. İmparatorların bu unvanı kullanmasına 376 yılında Gratian zamanında son verildi.
Günümüzde Papalar bu unvanı kullanmaya devam ediyor.
Konstantin tek devlet, tek imparator ve tek din istiyordu, tabii bu dine inananların da kendisini desteklemesini. Askeri bir disiplinle inanç konusunda bir sorun çıkmadan kilise görevlerinin düzgün bir şekilde yapılmasını istedi. Kilisede birlik sağlamayı amaçladı. İznik Konsülü’ nde alınan kararlar “Nicene Crede, İznik itikadı” olarak biliniyor.
KONSTANTİN SONRASI
Her ne kadar tek devlet tek imparator dese de, bu büyük imparatorluğun tek elden yönetilemeyeceğini biliyordu. Ölümünden sonrası için topraklarını idari olarak üç oğlu ve iki yeğeni arasında bölüştürmek için plan yaptı.
Konstantin 337 yılında ölünce bugün Fatih camiinin bulunduğu yerde, kendisi tarafından inşa edilen Kutsal Havariler Kilise’sinde gömüldü. Üç oğlu kendilerine rakip istemediler. Ordu Konstantin hanedanından genç erkekleri öldürdü. Osmanlının şehzadeleri öldürmesi gibi buna da Prens Katliamı dendi. Konstantin’ in idarede yer almasını istediği iki yeğeni de ortadan kaldırıldı.
Constant Latince de devamlılık, süreklilik ifade eden bir kelime. Başka isim yokmuş gibi ailede bu isme çok yer vermişler. Baba Constantius, oğul Büyük Konstantin, torunlar 2. Konstantin, 2. Constantius ve Constance.
En büyük ve en küçük oğullar Batı’yı, ortanca kardeş Doğu’yu aldı. En büyük en küçüğe saldırıp onun elinden İtalya ve Afrika topraklarını almak isterken, saldırı başarısızlıkla sonuçlandı, kendisi öldü. En küçük Batı’yı kendi idare edemedi, orduda isyan çıktı, öldürüldü.
Ortanca Kardeş 2. Constantius babası gibi tek başına İmparator oldu. O da bu işi tek başına sürdüremeyeceğini anlayınca daha evvel sürgün edilen yeğeni Julian’a görev verdi.
JULİAN THE APOSTATE (361-363 yılları arasında İmparator)
Julian 337 yılında yapılan prenslerin katliamından yaşı küçük olduğu için kurtulmuştu. Önce Kayseri civarında gözaltında yaşadı sonra Atina’ya gidip eğitim görmesine izin verildi. Hristiyan olarak yetiştirilmişti ama Atina’daki pagan hocaların etkisiyle Hristiyanlıktan çıktı paganlığa geri döndü. Constantius ölünce tek başına imparator oldu ve paganlığı geri getirmeye çalıştı. Hristiyanların öğretmenlik yapmasını istemedi. Konstantin zamanında üst görevlere gelen Hristiyanlar görevden alınıp yerlerine paganlar geldi. Julian tarihe son pagan imparator olarak geçti. Sasanilere karşı yaptığı savaşta İsfahan yakınında öldü. Tarsus’a gömülmek istiyordu, orada gömüldü ama sonradan onun da kemikleri Kutsal Havariler Kilise’sine getirildi.
Kendisinden sonra gelen Jovian zamanında tekrar Hristiyanlık önem kazandı.
Julian ve Jovian tek başına hükümdar olan son iki imparator oldular onlardan sonra imparatorluk kesin olarak Doğu ve Batı olarak ayrıldı.
*Apostate Hristiyanlık doktrinine karşı duran anlamında, dinden dönene imparator olarak biliniyor.
