Elif MAT ERKMEN - Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Elif MAT ERKMEN - Araştırmacı-Yazar
 

DÖNÜŞ YOLU

İngiliz Kralı Aslan Yürekli Richard, Kudüs’ü Müslümanlardan geri almak amacıyla Kutsal Topraklara gelmiş, kıyı şeridinde bazı yerleri geri almayı başarmış ancak hastalanmış, beraber yola çıktığı diğer krallardan Alman Hükümdarı Frederict Barbarossa’nın ölümü, Fransız Kralı 2.Philip’in ve Avusturya Dükü Leopold’un geri dönmesiyle bu amacı gerçekleştiremeyeceğini anlayıp, 2 Eylül 1192 de Selahattin Eyyubi ile barış anlaşması yapmıştı. Anlaşmaya göre Askalon kalesine yaptığı tahkimatı sökecekti çünkü Askalon Mısır’a giden yol üzerindeydi ve Hristiyanların bu kaleyi alması istenmiyordu. Üçüncü Haçlı Seferinden önce olduğu gibi yine Hristiyanların hac amacıyla Kudüs’e girmesi serbest olacaktı. Kudüs Müslümanların eline geçmişti ama Kudüs Krallığı ismen devam ediyor, merkezi Akka’da bulunuyordu. Cüzzamlı kral Baldwin ölünce yerine kız kardeşi Sybilla’nın oğlu tahta geçti. Küçük olduğu için annesi ve üvey babası Guy de Lusignan devleti idare ediyordu. Ancak önce çocuk sonra annesi öldüler. Bunun üzerine Richard’ın desteklediği Guy de Lusignan hak iddia edemedi. Sybilla’nın baba bir anne ayrı kız kardeşi olan Isabella tahta geçti. Isabella ile Conrad Monteferrat evlendi o Kudüs Kralı oldu. Onu da Almanlar destekliyor, Richard desteklemiyordu. Bir müddet sonra Conrad Haşhaşiler tarafından öldürüldü ancak Haşhaşilerin kimden emir aldığı bilinmedi. Richard Kıbrıs’ı aldıktan sonra adayı Tapınak Şövalyelerine satmıştı. Ancak halk onları istemeyip isyan edince Tapınak Şövalyeleri Kıbrıs’ı ellerinde tutamayıp geri Richard’a verdiler. Richard artık Kudüs Kralı olmayan Guy de Lusignan’ı (Luzinyanlı Guy) Kıbrıs Kralı yaptı. Guy’ ın soyundan gelenler de yaklaşık üç yüz yıl Kıbrıs’ı idare ettiler. Conrad’ın ölümünden sonra Kudüs Krallığını Isabella tek başına 1205 yılında kendi ölümüne kadar yönetti. Isabella daha evvelki Kudüs Kralı Amalrik ve Bizans Prensesi Maria Komnenos’un kızıydı. Richard Barış Anlaşması yaptıktan sonra, 29 Eylül’de eşi Berengaria, kız kardeşi Joanna ve her nedense tutuklu olarak onlarla birlikte tuttuğu, Berengaria’nın himayesine verdiği Kıbrıs’ın eski kralı İsaac Komnenos’un kızını da bir gemiye bindirip yolcu etti. Kendisi de son işlerini bitirdikten sonra, 9 Ekim’de yola çıktı. Ancak bu dönüş yolu zorlu olacaktı. Rusların bir sözü varmış, “savaşa giderken ordu kalabalık gider dönüşte asker- eğer savaştan sağ kurtulabilmişse- köyünün yolunu tek başına tutar”. Richard’ın kaderi de buna benzedi. Önce Kıbrıs’a sonra Korfu adasına uğradılar. Sık sık bazı limanlara uğrayıp yiyecek almak gerekiyordu. Ancak hava fırtınalıydı, gemi oradan oraya savruluyordu. Berengaria ve Joanna’nın gemisi yolculuğu tamamlamış, İtalya’ya varmıştı. Onlar hep beraber Roma’ya gidip, Papa’yı ziyaret etmişlerdi.  Elanor onlardan haber aldı rahatladı ama Richard’dan bir türlü haber alınamıyordu. Genç Hanımlar yola devam etmeye korktular Papa’nın himayesinde bir müddet daha Roma’da kalmaya karar verdiler. Elanor, haber çıkmayınca Fransız Sarayına casus gönderdi. Richard’ın gemisi fırtınada karaya vurmuş, İtalya’ya gidememiş, Dubrovnik tarafında bir yerde yola yayan devam etmek zorunda kalmıştı. Yanında sadece dört kişi vardı. Kral olduğunu gizledi sanki Tapınak Şövalyelerine mensup kişilermiş gibi manastırdan manastıra gidip oralarda kalarak Viyana’ya doğru gidiyorlardı. Amaçları Tuna boyundan yola devam etmekti. Ama Richard herkesle kavgalıydı. Kıbrıs’ı aldığı için Bizanslılar ona düşman, Avusturya Dükü düşman, Frederict Barbarossa’dan sonra Kutsal Roma Hükümdarı olan 6. Henry ile de Sicilya meselesinden dolayı araları bozuktu.  Fransa Kralı, Richard’ın kardeşi John ile birlik olmuş, onun topraklarına saldırıp bazı yerleri Richard’ın yokluğundan istifade ederek ele geçirmeye çalışıyordu. Kardeşi John, Richard Haçlı Seferinden sağ salim dönmesin, bir yerlerde ölsün de kendisi kral olsun diye dua ediyor, Elanor’da diğer baronları Richard’a bağlı olmaya teşvik ediyor, oğlunun krallığını korumaya çalışıyordu. İngiltere’deki baronlar ve devlet görevlileri arada kalmıştı. John’un dediğini yapsalar, Richard dönüp hesap soracaktı. Yok Richard’a bağlı kalsalar, John kral olursa yeni kralla araları bozulmuş olacaktı. Richard gemiden indiğinde herhalde parasını kurtarmıştı. Gittiği yerlerde yaptığı lüks harcamalardan ve parmağındaki yüzüklerden onun herhangi bir şövalye değil de önemli biri olduğu anlaşıldı.  Avusturya’ya geldiğinde Viyana yakınlarında, yakalanıp Dük Leopold’un huzuruna getirildi. En son Akka’da Leopold’a Avusturya bayrağını İngiliz ve Fransız Bayraklarının yanına asamayacağını, kendisinin kral olmadığını söylemiş, Leopold’un bayrağını kaleden indirip hendeğe savurmuştu. Şimdi Leopold’un karşısındaydı. Leopold “Sen misin benim bayrağımı yere çalan, sen misin akrabamız Conrad’ı öldüren?” dedi. Richard, “Yok ben dini bütün bir Hristiyan Kral’ım, Conrad’ı ben öldürmedim, hiç başka Hristiyan kralı öldürür müyüm?” dediyse de fayda etmedi. Artık Leopold’a esir düşmüştü ve Leopold yüklü bir fidye talep edecekti. Richard hapiste, “beni bıraktınız kurtarmadınız” diye şarkılar yazıyordu. Durumu haber alan Papa, “Haçlı Seferi’ne gitmiş bir kralı esir aldın” diye Leopold’u aforoz etti. Kilise kanuna göre Haçlı Seferine giden kralların topraklarına, kendilerine ve ailelerine karşı bir saldırı olamazdı. Leopold baktı ki, bu iş kendi boyunu aşacak, 23 Mart 1193’te Richard’ı Almanya’nın Speyer kentine gönderdi, Kutsal Roma İmparatoru 6. Henry’ye teslim etti. Papa İmparator’dan çekiniyordu. Fransa’ya gönderdiği casuslar tarafından Richard’ın esir düştüğü öğrenilmiş, bu haber Elanor’a da ulaşmıştı. Elanor Papa’ya peş peşe üç mektup yazıp oğlunu kurtarmasını istedi. Bu arada 6. Henry, Elanor’dan tam yüz elli bin mark fidye istemiş, Richard’ı zincirlere vurmuştu. Zincirler o kadar ağırdı ki, Richard, “atlara, katırlara vursan çekemez” dedi. Herhalde Akka’da öldürdüğü üç bin kişiyi hatırlamıştır. Bu para İngiltere’nin iki üç senelik gelirine eş değerdeydi. 1187 yılında Kudüs fetih edildiğinde, İngiltere Saladin tithe denilen özel vergi salmış üçüncü haçlı seferini finanse etmek için halkın elinde nesi varsa almıştı. Bu vergi yüzde on oranındaydı. Şimdi de yüzde yirmi beş oranında ekstra vergiler kondu İngiltere Maliyesi Exchequer’da Richard için ayrı masa kuruldu, bir yandan İngiltere’de bir yandan Fransa’ daki kraliyet topraklarında zengin- fakir demeden herkesi vergiye tabii tuttular. Kimse de para kalmadı. Zira İngiltere tahtına geçmeye çalışan John ve Fransa Kralı Philip de para topluyordu. Onlarda 80 bin markı Alman Hükümdarına, Richard’ı serbest bırakmaması karşılığında vermeyi teklif ettiler. Kral bu teklifi reddetti. Almanların Elanor’dan istekleri bununla da kalmadı. Bazı baronların çocukları Richard’a karşı Almanya’ya gönderilsin esir tutulsun dediler. Ayrıca Elanor’un ölen oğlu Breton Dükü Geoffrey’nin kızı Elanor’da Avusturya Dükü Leopold’un oğluna istendi. Kız daha on yaşındaydı. Onun erkek kardeşi Arthur’u da Richard daha önce kendi çocuğu olmadığı için varis ilan etmişti. Arthur’un ileride kral olma ihtimali ailenin önemini arttırmıştı. Elanor sonunda istenen miktarı topladı, kendisine sadık baronlarıyla birlikte zorlu bir yolculukla Almanya’ya getirdi.  Kış olmasına rağmen İngiltere’den gemiye binmiş, Kuzey Denizini geçmiş, Almanya’ya varınca Ren ırmağından tekrar tekneye binerek Speyer’e varmıştı. 4 Şubat 1194 tarihinde ana oğul kavuştu, İmparator parayı aldı, Richard serbest bırakıldı. Haber önce Fransa Kralına ulaştı, o da Richard’ın kardeşi John’a haber verip, “şeytan zincirinden kurtuldu, kolla kendini” dedi. Şimdi korkma sırası Prens John’daydı. Elanor 35 kilo gümüş getirip fidye olarak vermişti. Bu kadar büyük bir paraydı ki, Avusturya dükü kendi hissesine düşen miktarla Viyana’da darphane açmış şehrin surlarını yenilemiş ve Wiener Neustadt ve Friedberg isimli iki yeni şehir kurmuştu. Yalnız Papa’nın aforozdan nasıl kurtulacaktı? “Neyse bir dahaki haçlı seferine ben de gider, affedilirim” dedi ama kısmet olmadı. Bir turnuvada atın altında kaldı, ayağı ezildi, yara kangren oldu ve Aralık 1194’te öldü.  Avusturya Dükü’nün ölümüyle papanın da araya girmesiyle torun Elanor dükün oğluyla evlenmekten kurtulmuş oldu, memleketine döndü.   Devamı var…          
Ekleme Tarihi: 20 Temmuz 2025 -Pazar

DÖNÜŞ YOLU

İngiliz Kralı Aslan Yürekli Richard, Kudüs’ü Müslümanlardan geri almak amacıyla Kutsal Topraklara gelmiş, kıyı şeridinde bazı yerleri geri almayı başarmış ancak hastalanmış, beraber yola çıktığı diğer krallardan Alman Hükümdarı Frederict Barbarossa’nın ölümü, Fransız Kralı 2.Philip’in ve Avusturya Dükü Leopold’un geri dönmesiyle bu amacı gerçekleştiremeyeceğini anlayıp, 2 Eylül 1192 de Selahattin Eyyubi ile barış anlaşması yapmıştı.

Anlaşmaya göre Askalon kalesine yaptığı tahkimatı sökecekti çünkü Askalon Mısır’a giden yol üzerindeydi ve Hristiyanların bu kaleyi alması istenmiyordu. Üçüncü Haçlı Seferinden önce olduğu gibi yine Hristiyanların hac amacıyla Kudüs’e girmesi serbest olacaktı.

Kudüs Müslümanların eline geçmişti ama Kudüs Krallığı ismen devam ediyor, merkezi Akka’da bulunuyordu. Cüzzamlı kral Baldwin ölünce yerine kız kardeşi Sybilla’nın oğlu tahta geçti. Küçük olduğu için annesi ve üvey babası Guy de Lusignan devleti idare ediyordu. Ancak önce çocuk sonra annesi öldüler. Bunun üzerine Richard’ın desteklediği Guy de Lusignan hak iddia edemedi. Sybilla’nın baba bir anne ayrı kız kardeşi olan Isabella tahta geçti. Isabella ile Conrad Monteferrat evlendi o Kudüs Kralı oldu. Onu da Almanlar destekliyor, Richard desteklemiyordu. Bir müddet sonra Conrad Haşhaşiler tarafından öldürüldü ancak Haşhaşilerin kimden emir aldığı bilinmedi.

Richard Kıbrıs’ı aldıktan sonra adayı Tapınak Şövalyelerine satmıştı. Ancak halk onları istemeyip isyan edince Tapınak Şövalyeleri Kıbrıs’ı ellerinde tutamayıp geri Richard’a verdiler. Richard artık Kudüs Kralı olmayan Guy de Lusignan’ı (Luzinyanlı Guy) Kıbrıs Kralı yaptı. Guy’ ın soyundan gelenler de yaklaşık üç yüz yıl Kıbrıs’ı idare ettiler.

Conrad’ın ölümünden sonra Kudüs Krallığını Isabella tek başına 1205 yılında kendi ölümüne kadar yönetti. Isabella daha evvelki Kudüs Kralı Amalrik ve Bizans Prensesi Maria Komnenos’un kızıydı.

Richard Barış Anlaşması yaptıktan sonra, 29 Eylül’de eşi Berengaria, kız kardeşi Joanna ve her nedense tutuklu olarak onlarla birlikte tuttuğu, Berengaria’nın himayesine verdiği Kıbrıs’ın eski kralı İsaac Komnenos’un kızını da bir gemiye bindirip yolcu etti.

Kendisi de son işlerini bitirdikten sonra, 9 Ekim’de yola çıktı. Ancak bu dönüş yolu zorlu olacaktı. Rusların bir sözü varmış, “savaşa giderken ordu kalabalık gider dönüşte asker- eğer savaştan sağ kurtulabilmişse- köyünün yolunu tek başına tutar”.

Richard’ın kaderi de buna benzedi. Önce Kıbrıs’a sonra Korfu adasına uğradılar. Sık sık bazı limanlara uğrayıp yiyecek almak gerekiyordu. Ancak hava fırtınalıydı, gemi oradan oraya savruluyordu.

Berengaria ve Joanna’nın gemisi yolculuğu tamamlamış, İtalya’ya varmıştı. Onlar hep beraber Roma’ya gidip, Papa’yı ziyaret etmişlerdi.  Elanor onlardan haber aldı rahatladı ama Richard’dan bir türlü haber alınamıyordu.

Genç Hanımlar yola devam etmeye korktular Papa’nın himayesinde bir müddet daha Roma’da kalmaya karar verdiler.

Elanor, haber çıkmayınca Fransız Sarayına casus gönderdi.

Richard’ın gemisi fırtınada karaya vurmuş, İtalya’ya gidememiş, Dubrovnik tarafında bir yerde yola yayan devam etmek zorunda kalmıştı. Yanında sadece dört kişi vardı. Kral olduğunu gizledi sanki Tapınak Şövalyelerine mensup kişilermiş gibi manastırdan manastıra gidip oralarda kalarak Viyana’ya doğru gidiyorlardı. Amaçları Tuna boyundan yola devam etmekti. Ama Richard herkesle kavgalıydı. Kıbrıs’ı aldığı için Bizanslılar ona düşman, Avusturya Dükü düşman, Frederict Barbarossa’dan sonra Kutsal Roma Hükümdarı olan 6. Henry ile de Sicilya meselesinden dolayı araları bozuktu.

 Fransa Kralı, Richard’ın kardeşi John ile birlik olmuş, onun topraklarına saldırıp bazı yerleri Richard’ın yokluğundan istifade ederek ele geçirmeye çalışıyordu. Kardeşi John, Richard Haçlı Seferinden sağ salim dönmesin, bir yerlerde ölsün de kendisi kral olsun diye dua ediyor, Elanor’da diğer baronları Richard’a bağlı olmaya teşvik ediyor, oğlunun krallığını korumaya çalışıyordu.

İngiltere’deki baronlar ve devlet görevlileri arada kalmıştı. John’un dediğini yapsalar, Richard dönüp hesap soracaktı. Yok Richard’a bağlı kalsalar, John kral olursa yeni kralla araları bozulmuş olacaktı.

Richard gemiden indiğinde herhalde parasını kurtarmıştı. Gittiği yerlerde yaptığı lüks harcamalardan ve parmağındaki yüzüklerden onun herhangi bir şövalye değil de önemli biri olduğu anlaşıldı.  Avusturya’ya geldiğinde Viyana yakınlarında, yakalanıp Dük Leopold’un huzuruna getirildi.

En son Akka’da Leopold’a Avusturya bayrağını İngiliz ve Fransız Bayraklarının yanına asamayacağını, kendisinin kral olmadığını söylemiş, Leopold’un bayrağını kaleden indirip hendeğe savurmuştu.

Şimdi Leopold’un karşısındaydı. Leopold “Sen misin benim bayrağımı yere çalan, sen misin akrabamız Conrad’ı öldüren?” dedi.

Richard, “Yok ben dini bütün bir Hristiyan Kral’ım, Conrad’ı ben öldürmedim, hiç başka Hristiyan kralı öldürür müyüm?” dediyse de fayda etmedi. Artık Leopold’a esir düşmüştü ve Leopold yüklü bir fidye talep edecekti.

Richard hapiste, “beni bıraktınız kurtarmadınız” diye şarkılar yazıyordu. Durumu haber alan Papa, “Haçlı Seferi’ne gitmiş bir kralı esir aldın” diye Leopold’u aforoz etti. Kilise kanuna göre Haçlı Seferine giden kralların topraklarına, kendilerine ve ailelerine karşı bir saldırı olamazdı.

Leopold baktı ki, bu iş kendi boyunu aşacak, 23 Mart 1193’te Richard’ı Almanya’nın Speyer kentine gönderdi, Kutsal Roma İmparatoru 6. Henry’ye teslim etti. Papa İmparator’dan çekiniyordu.

Fransa’ya gönderdiği casuslar tarafından Richard’ın esir düştüğü öğrenilmiş, bu haber Elanor’a da ulaşmıştı.

Elanor Papa’ya peş peşe üç mektup yazıp oğlunu kurtarmasını istedi.

Bu arada 6. Henry, Elanor’dan tam yüz elli bin mark fidye istemiş, Richard’ı zincirlere vurmuştu. Zincirler o kadar ağırdı ki, Richard, “atlara, katırlara vursan çekemez” dedi. Herhalde Akka’da öldürdüğü üç bin kişiyi hatırlamıştır.

Bu para İngiltere’nin iki üç senelik gelirine eş değerdeydi. 1187 yılında Kudüs fetih edildiğinde, İngiltere Saladin tithe denilen özel vergi salmış üçüncü haçlı seferini finanse etmek için halkın elinde nesi varsa almıştı. Bu vergi yüzde on oranındaydı. Şimdi de yüzde yirmi beş oranında ekstra vergiler kondu İngiltere Maliyesi Exchequer’da Richard için ayrı masa kuruldu, bir yandan İngiltere’de bir yandan Fransa’ daki kraliyet topraklarında zengin- fakir demeden herkesi vergiye tabii tuttular.

Kimse de para kalmadı. Zira İngiltere tahtına geçmeye çalışan John ve Fransa Kralı Philip de para topluyordu. Onlarda 80 bin markı Alman Hükümdarına, Richard’ı serbest bırakmaması karşılığında vermeyi teklif ettiler. Kral bu teklifi reddetti.

Almanların Elanor’dan istekleri bununla da kalmadı. Bazı baronların çocukları Richard’a karşı Almanya’ya gönderilsin esir tutulsun dediler. Ayrıca Elanor’un ölen oğlu Breton Dükü Geoffrey’nin kızı Elanor’da Avusturya Dükü Leopold’un oğluna istendi. Kız daha on yaşındaydı. Onun erkek kardeşi Arthur’u da Richard daha önce kendi çocuğu olmadığı için varis ilan etmişti. Arthur’un ileride kral olma ihtimali ailenin önemini arttırmıştı.

Elanor sonunda istenen miktarı topladı, kendisine sadık baronlarıyla birlikte zorlu bir yolculukla Almanya’ya getirdi.  Kış olmasına rağmen İngiltere’den gemiye binmiş, Kuzey Denizini geçmiş, Almanya’ya varınca Ren ırmağından tekrar tekneye binerek Speyer’e varmıştı.

4 Şubat 1194 tarihinde ana oğul kavuştu, İmparator parayı aldı, Richard serbest bırakıldı.

Haber önce Fransa Kralına ulaştı, o da Richard’ın kardeşi John’a haber verip, “şeytan zincirinden kurtuldu, kolla kendini” dedi. Şimdi korkma sırası Prens John’daydı.

Elanor 35 kilo gümüş getirip fidye olarak vermişti. Bu kadar büyük bir paraydı ki, Avusturya dükü kendi hissesine düşen miktarla Viyana’da darphane açmış şehrin surlarını yenilemiş ve Wiener Neustadt ve Friedberg isimli iki yeni şehir kurmuştu. Yalnız Papa’nın aforozdan nasıl kurtulacaktı? “Neyse bir dahaki haçlı seferine ben de gider, affedilirim” dedi ama kısmet olmadı. Bir turnuvada atın altında kaldı, ayağı ezildi, yara kangren oldu ve Aralık 1194’te öldü.

 Avusturya Dükü’nün ölümüyle papanın da araya girmesiyle torun Elanor dükün oğluyla evlenmekten kurtulmuş oldu, memleketine döndü.

 

Devamı var…

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.