Matilda başlıklı yazımla başladığım İngiltere ve Fransa saraylarının, kraliyet ailelerinin hikayelerine devam ediyoruz. Önceki yazıları okumamış olanlar için bir hatırlatma yapayım. Matilda, İngiltere Kralı İkinci Henry’nin annesi, Aquitain Düşesi Elanor ise eşiydi.
Elanor ilk evliliğini Fransa Kralı 7. Louis ile yapmış mutlu olamamıştı. Katoliklerde boşanma yok ama üçüncü, dördüncü dereceden de olsa arada bir akrabalık bağı olduğunu ileri sürüp, evliliğin iptal ettirilmesi mümkün olabiliyordu. Papa’yı ikna etmek koşuluyla soylu aileler bu yöntemi kullanarak ayrılıyorlardı.
Elanor Louis’den ayrıldıktan sekiz hafta sonra o sırada Normandiya Dükü olan geleceğin İngiltere Kralı Henry ile evlendi. Henry’den on bir yaş büyük olmasına rağmen aralarında büyük bir aşk yaşandı ve bu evlilikten sekiz çocuğu oldu. En büyük oğlu bebekken ölünce ikinci oğlu, babasıyla aynı adı taşıyan Henry veliaht oldu.
Kralın hem İngiltere hem de Fransa’da geniş toprakları vardı ve ömrü bu toprakları korumak veya genişletmek uğruna yaptığı savaşlarla at üstünde geçiyordu. Onun yokluğunda Elanor İngiltere’de, Matilda ise Normandiya’da devlet idaresinde kralı temsilen görev yapıyorlardı.
Henry çapkın bir adamdı ve başka kadınlarla ilişkileri onlardan doğan çocukları vardı. Elanor’un en küçük oğlu John’a hamile olduğu sıralarda Henry’nin de Rosamund Clifford isimli bir hanımla ilişkisi başlamıştı. İsmi Latince Dünya’nın Gülü anlamına geliyor, güzel olduğu için The Fair Rosamund diyorlardı ona.
Elanor ile Henry’nin aşkı artık son demlerini yaşamaktaydı, John’un doğumundan sonra birbirlerini seyrek olarak görmeye başlamışlardı.
Elanor İngiltere’deki eşyalarını toplayıp Fransa’ya geçti, Aquitain’de kendi topraklarına gitti, Poitier sarayına yerleşti.
Bundan sonraki yıllarda çok değişik olaylar yaşanacaktı.
Fransa ile İlişkiler
Elanor’un ilk eşi Louis ile Henry arasında büyük bir rekabet vardı. 1165 yılında kadar Louis’nin erkek çocuğu olmamıştı. İkinci eşinden iki kızı vardı. Henry bu kızlarla kendi oğullarını evlendirip, evlilik yoluyla ileride Louis’nin topraklarını kendi topraklarına katmak istiyordu.
Louis’nin üçüncü eşinden bir oğlu doğunca Henry’nin planları bozuldu ama yine de bu evliliklerin gerçekleşmesini istiyordu.
Genç Henry’yi Louis’nin kızı Margaret ile nişanladı, o arada Bretanya Bölgesini de aynı yöntemle ele geçirmeyi aklına koydu, diğer oğlu Geoffrey’i Bretanya Dükü’nün kızıyla nişanladı ve kızın babasına da Dukalığı kızına bırakmasını telkin etti.
Louis ile araları hep bir dargın, bir barışık olarak gidiyordu. Bazan Louis’nin topraklarına saldırıyordu. Güneyde Toulouse’da Elanor hak iddia ettiği için Toulouse Kontu Raymond’la anlaştı. Adam Louis’nin kız kardeşiyle evliydi, onların ayrılmasını istedi. Raymond’ı kendi tarafına çekti.
Buna karşılık Louis, 1167 yılında Galler bölgesi, İskoçya ve Bretanya bölgelerinde Henry karşıtı olanlarla birleşip Normandiya’ya saldırdı. Artık resmen aralarında savaş başlamıştı.
Bu savaştan Oxford Üniversitesi kârlı çıktı. İngilizce eğitim yapan en eski üniversite olan Oxford, 1090 yılında eğitime başlamış ama o zamana kadar bir üniversite olarak gelişmemişti, Henry İngiliz öğrencilerin Paris üniversitesine gitmesini yasaklayınca büyüdü.
Aynı yıl, Henry’nin kral olması için senelerce uğraşmış olan, kral olduktan sonra da ona desteğini sürdüren annesi Matilda vefat etti.
Henry Louis’nin saldırısına karşılık olarak Louis’nin cephaneliğinin bulunduğu Chaumont sur Epte şehrini yaktı, Louis’yi barışa zorladı.
Bu arada kendisinden sonra imparatorluğunun nasıl bölüneceğini planladı. 1169 da oğlu Henry’yi kendisiyle birlikte sembolik olarak kral yaparak, ona İngiltere ve Normandiya’yı verdi. Geoffrey’e evlenince Bretanya Dukalığı verilecekti, Richard ise annesi Elanor’un en sevdiği oğluydu ve Elanor ona Aquitain’i bırakacaktı. Bu durumda en küçük oğulları John, açıkta kalmış oluyordu. Ona da “Landless” (Yersiz Yurtsuz John) lakabını taktı.
Bu işten ilerde sorunlar çıkacağı belliydi. Oğullarına unvanlar veriyor, toprakların nasıl bölüneceğini söylüyordu ama gerçek yetkiler vermiyordu. Bu çocuklarda babaları gibi Viking kanı taşıyor, öfkeli ve savaşa yatkındılar.
1169 yılında Louis ile Henry aralarını düzeltmek için Mitraille şehrinde toplantı yapmışlar. Çocukları Fransa’daki topraklar bakımından Louis’yi kral olarak kabul etmek durumundaydılar, ona bağlılık göstermeleri gerekiyordu. Bu konuşmalarda Richard’ı, Louis’nin en küçük kızı Alix ile nişanladı, küçük prensesi de İngiltere’ye getirdi. En küçük oğlu John’u Savoy Kontu’nun kızıyla nişanladı, kızlarını da başka asillerle evlendirerek geleceği planladı.
1170 de Becket’ in öldürülmesiyle Henry’nin aleyhine bir durum oluşmuştu. Kilisede bir cinayet işlenmesi affedilmiyordu. Her ne kadar “ben öyle bir emir vermedim” dese de kimse buna inanmıyordu. Genç Henry de bu cinayetten dolayı çok üzgündü çünkü kendisini Thomas Becket yetiştirmişti. Fransa Kralı Louis’nin kızıyla evli olduğu için babasının en büyük düşmanı Louis kayın pederi ve annesinin eski kocasıydı.
Çarklar işlemeye başladı. Kardeşler baba aleyhine birleşti. Geoffrey henüz Britanya Dükü’nün kızıyla evlenmemişti, Dük ölmüş ama kendi durumu belli değildi.
Henry en küçük oğlu John’a “yersiz yurtsuz” diye takılıyordu ama dayanamayıp Genç Henry’ye ait olan bazı şatoları küçük oğluna verdi. Genç Henry bu duruma itiraz etti.
BÜYÜK İSYAN
1173’ te aile Monteferrat’ta toplanmıştı. Bu toplantıda mal mülk kavgası başladı ve Genç Henry babasıyla arasındaki anlaşmazlık büyüyünce Paris’e kaçtı. Louis bundan böyle Genç Henry’yi İngiltere Kralı olarak tanıdığını belirtip açıkça destekledi.
Bu üzerine Büyük İsyan olarak adlandırılan olaylar başladı. Fransa Kralı, İskoçya kralı, Henry’ye bağlı olan baronlar Henry aleyhinde birleşti. Hem İngiltere hem Normandiya’da ayaklanmalar oldu. Anjou dışında her yerden isyan haberleri geliyordu. Genç Henry, Papa ile de bağlantı kurdu onu tarafına çekmek istedi.
TÖVBE
2. Henry bunalmıştı. Becket meselesi yüzünden kendisini kiliseye affettirmeye çalışıyordu. Bir çare bulması lazımdı. “Bu isyan bana Allah’ın bir cezası” diye düşündü, Canterbury’ye gidip af dilemeye karar verdi.
Henry 1174 temmuz ayında yalın ayak, ayaklarına taşlar dikenler batar vaziyette, üzerinde cildine batan keçeden yapılma gömleğiyle Canterbury Katedraline gitti, tövbe ettiğini söyleyerek, papazların kendisini kırbaçlayarak cezalandırmasını istedi.
Orta Çağda böyle şeyler oluyordu. Papazlar bu tövbeyi kabul ettiler, Henry’ye sırayla kırbaç vurdular. Henry’nin sırtı mahvoldu ama vaziyeti kurtardı. Kilise kendisini affetmişti.
Bu olaydan üç hafta sonra Henry isyanları bastırdı. Evet, Canterbury Katedraline gidip günahlarına tövbe etmekle, Thomas Becket’in mezarını ziyaret etmekle hakikaten insanın hastalıklardan kurtulması, iyileşmesi, işini gücünü yoluna koyması ve talihini döndürmesi mümkündü (!) Bu olay Becket efsanesinin daha da büyümesine yol açtı.
ELANOR’UN HAPİS HAYATI (1173-1189)
Henry isyanı bastırınca, çocuklarını affetti, barışı sağladı ancak Elanor’u affetmedi, o bu işten kolay kurtulamayacaktı. Henry “Oğullarımı isyana sen sevk ettin” diyerek Elanor’u şatolara kapattı. Artık çocuklarıyla görüşmesi alışık olduğu eski hayatı sürdürmesi çok zordu. Ne zaman nerede hangi şatoda hapis tutulduğu da bazen belli olmuyordu. Sevdiği şeyler, baharatlar, güzel kıyafetler yasaklanmıştı. Üstelik Henry ondan ayrılmanın yollarını arıyor, Louis’nin yaptığı gibi arada akrabalık olduğunu ileri sürerek evliliğin iptal edilmesini istiyordu. Ancak bu isteği Papa kabul etmedi. Bunun üzerine Elanor’a “Sen rahibe ol” demeye başladı. Elanor bunu da kabul etmedi. Kilise evliliğin devamının iyi olacağını söyledi.
GENÇ HENRY VE GEOFFREY’NİN SONU
1180 yılında Elanor’un ilk eşi Fransa Kralı Louis öldü, yerine oğlu Philip Augustus geçti. Bu yeni Kral da Henry’ye düşmandı ve yeniden karışıklıklar çıktı, 1181 de yeni bir isyan başlamıştı. Bu arada Elanor ve Henry’nin oğulları hem babaya karşı ayaklandıkları gibi kendi aralarında da çarpışıyordu. Bir yandan da derebeyleri isyan ediyordu.
Richard ile Genç Henry çarpışırken Geoffrey Genç Henry’den yana olmuştu. Bu savaşlar esnasında dizanteriye yakalanıp 1183 yılında öldü. Elanor hapis hayatı yaşarken bu haberi aldı. Zaten gece rüyasında görmüş, huzursuz olmuştu, peşine kötü haber geldi. Sonraki hayatında da hep oğullarının acısına yanacaktı.
Genç Henry isyan etmişti ama son nefesinde babasını tekrar görmek istedi. Henry bunun bir tuzak olduğunu düşünerek oğlunu görmeye gitmedi. Öldüğünü anlayınca da “Bana çok pahalıya mal oldun sağlığında, keşke yaşasaydın da gene pahalıya mal olsaydın” dedi.
Artık tahtın yeni varisi Richard olmuştu.
Geoffrey Fransa Kralı Philip Augustus ile iyi arkadaştı. Fransa sarayında görev almış, orada zaman geçiriyordu. Kendi topraklarını korumak için yaptığı çatışmaları finanse etmek için sürekli manastırları yağmalıyordu. Kilise ile arası açıktı ve hilebaz güvenilmez biri olarak görülüyordu.
1181 yılında Bretanyalı Constance ile evlenip Bretanya Dükü oldu. Ancak bu uzun sürmedi. 1186 da Paris’te düzenlenen bir jousting (mızrakla at üstünde dövüş) karşılaşmasında attan düşüp öldü. Daha 27 yaşındaydı. Notre Dame Katedraline gömüldü.
KUDÜS’ÜN GERİ ALINMASI
Avrupa’da bunlar olurken, Orta Doğu hareketlendi. Haçlıların karşısında şimdi artık Selahaddin Eyyubi vardı. 1187 Temmuz’unda Hıttın Muharebesinde kazandığı büyük zaferden sonra, 2 Ekim’de Kudüs’ü haçlıların elinden aldı. Kudüs’te 88 yıldır hüküm süren Katolik Krallığına son vermişti.
Avrupa’da zaten bir haçlı seferi hazırlığı vardı, artık şart olmuştu. Richard da, Henry de Fransa Kralı Philip’te bu sefere katılmaya hevesliydi. Bu seferi finanse etmek için İngiltere de Saladin tithe denen özel bir vergi salındı. Fransa da benzer bir uygulamaya gitti.
HENRY’NİN ÖLÜMÜ, ELANOR’UN ESARETTEN KURTULMASI
Kraliyet ailesinde baba oğul arasındaki anlaşmazlıklar ve Fransa ile İngiltere arasındaki savaşlar devam ediyordu. Bu savaşlar esnasında Henry bir mide ülserinden dolayı öldü.
Bütün ömrü at sırtında ve savaşlarda geçmişti. İngiltere ve Fransa’daki topraklarını korumak için sürekli oradan oraya gitmiş, artık tükenmişti. Belki yaptığı düzenlemelerle iyi bir kral olarak da anılabilirdi ama insan ilişkileri bakımından çok zayıftı. Gerek Becket meselesi, gerek oğulları ve eşi Elanor ile olan anlaşmazlıkları, iç savaşlar esasında çok geniş topraklara sahip olsa da iyi bir idareci olmadığını gösteriyordu.
Henry ölür ölmez Richard kral oldu ve ilk emri Elanor’un serbest bırakılması oldu. Zaten haber duyulmuş, Elanor hemen serbest bırakılmıştı.
Zor esaret yılları bitmişti. Bu yıllarda iki prensin ölümüne ilave olarak babasından kısa bir süre önce kızı Saksonya Düşesi Matilda’nın da ölüm haberini almıştı. Çocuklarıyla ve diğer sevdiği insanlarla çok az görüşebilmişti.
Şimdi artık kocasının ölümüyle esaret ve kara günler bitmiş, önünde yeni bir sayfa açılıyordu. 65 yaşındaydı ve daha çok görecek günleri, yaşanacak maceraları vardı.
Devam Edecek….
Değerli okurlarımızın Kurban Bayramı’nı kutlar, sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dilerim.