Dr. Serpil GÜRER - Yazar - Edebiyat Doktoru
Köşe Yazarı
Dr. Serpil GÜRER - Yazar - Edebiyat Doktoru
 

Hâlbuki Bir Toplumda Kadının Ölümü, Toplumun Ölümüdür

 Nazım Hikmet yıllar önce şu soruyu sormuştu: “Tarih boyunca, erkeğin kadını koruduğu söylendi. Sahi; erkek, kadını kime karşı koruyordu?” Bu soru bugün hâlâ cevap bekliyor. Çünkü kadın, yüzyıllardır “korunması gereken” varlık olarak görüldü, ama aslında en büyük tehlikeyi çoğu zaman en yakındaki erkekten gördü. Hele Ortadoğu’da yaşıyorsa… Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre İran’da yalnızca geçtiğimiz yıl 31 kadın idam edildi. Çoğu, tecavüzden korunmaya çalışırken ya da zorla evlendirildikten sonra kocalarını öldürdükleri gerekçesiyle cezalandırıldı. En son 17 Eylül 2025’te Tebriz’de 52 yaşındaki Zahra Fotouhi idam edildi. Yıllarca eski kocasının şiddetine maruz kalan Fotouhi, eski kocasını öldürmekle suçlanmış ve beş yıl boyunca idam hücresinde bekletilmişti. Onun ölümüyle birlikte 2025 yılı içinde darağacında can veren kadın sayısı 35’e çıktı. 2007’den bu yana idam edilen kadınların sayısı ise en az 298. 31 Ağustos 2025 tarihinde Afganistan’da meydana gelen yıkıcı depremin ardından yaralanan kadınlar ve kız çocukları erkek doktorlardan ya da yabancılardan yardım alamıyor. Kadın doktor sayısı da oldukça kısıtlı. Yani Taliban'ın kısıtlamaları ve kültürel bariyerler birçok kadını yardımdan yoksun bırakıyor. Evet, maalesef Ortadoğu’da yukarıda verilen örnekleri çoğaltmak mümkün. Ya ülkemizde? Evet, bizde idam yok. Ama kadınlarımızı cellatlarından yetirince koruyabiliyor muyuz? 2024’te 394 kadın öldürüldü, 258 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti. 2025’in ilk yarısında 136 kadın cinayeti ve 145 şüpheli ölüm yaşandı. Gerekçeler hep aynı: Ayrılık talebi, kıskançlık, namus, aldatma… Yani erkek şiddetini meşrulaştırmaya çalışan bahaneler. Zülfü Livaneli bu konuyu “Mutluluk” adlı eserinde çok güzel bir şekilde gözler önüne sermiştir. Eser, Meryem’in amcası tarafından uğradığı tecavüzle başlar. Bu olayın ardından Meryem hem suçun faili tarafından hem de toplumun baskısıyla susturulur. Amca, suçunu gizleyip Meryem’i günahkâr ilan eder ve ölmesi gerektiğini söyler.  Genç kız konuşamaz ve kendini savunamaz. Toplumsal cinsiyet normlarına göre kadın kendisini koruyamamakla suçludur. Erkek ise sorgulanmayan ve cezalandırılmayan bir güç figürüne dönüşür.  Bu öyle bir güçtür ki, erkek şiddetine maruz kalan kadın kendi hemcinsleri tarafından bile suçlanır, erkek ise sorgulanmaz. Peki, namus neden hep kadına yüklenir? Namusun da mı cinsiyeti var? Her gün kadınlarımız öldürülüyor. Çocuklarımız annesiz kalıyor, ocaklar sönüyor. Kadının yok edilmesi, sadece bir hayatın değil, bir toplumun geleceğinin yok edilmesidir. Kadını korumak değil, onun eşit haklarla var olmasını sağlamak insanlığın görevidir. Çünkü kadın ölürse; gelecek ölür, umut ölür hatta toplum ölür.
Ekleme Tarihi: 27 Eylül 2025 -Cumartesi

Hâlbuki Bir Toplumda Kadının Ölümü, Toplumun Ölümüdür

 Nazım Hikmet yıllar önce şu soruyu sormuştu:

“Tarih boyunca, erkeğin kadını koruduğu söylendi. Sahi; erkek, kadını kime karşı koruyordu?”

Bu soru bugün hâlâ cevap bekliyor. Çünkü kadın, yüzyıllardır “korunması gereken” varlık olarak görüldü, ama aslında en büyük tehlikeyi çoğu zaman en yakındaki erkekten gördü.

Hele Ortadoğu’da yaşıyorsa…

Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre İran’da yalnızca geçtiğimiz yıl 31 kadın idam edildi. Çoğu, tecavüzden korunmaya çalışırken ya da zorla evlendirildikten sonra kocalarını öldürdükleri gerekçesiyle cezalandırıldı.

En son 17 Eylül 2025’te Tebriz’de 52 yaşındaki Zahra Fotouhi idam edildi. Yıllarca eski kocasının şiddetine maruz kalan Fotouhi, eski kocasını öldürmekle suçlanmış ve beş yıl boyunca idam hücresinde bekletilmişti. Onun ölümüyle birlikte 2025 yılı içinde darağacında can veren kadın sayısı 35’e çıktı. 2007’den bu yana idam edilen kadınların sayısı ise en az 298.

31 Ağustos 2025 tarihinde Afganistan’da meydana gelen yıkıcı depremin ardından yaralanan kadınlar ve kız çocukları erkek doktorlardan ya da yabancılardan yardım alamıyor. Kadın doktor sayısı da oldukça kısıtlı. Yani Taliban'ın kısıtlamaları ve kültürel bariyerler birçok kadını yardımdan yoksun bırakıyor.

Evet, maalesef Ortadoğu’da yukarıda verilen örnekleri çoğaltmak mümkün.

Ya ülkemizde? Evet, bizde idam yok. Ama kadınlarımızı cellatlarından yetirince koruyabiliyor muyuz?

2024’te 394 kadın öldürüldü, 258 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti. 2025’in ilk yarısında 136 kadın cinayeti ve 145 şüpheli ölüm yaşandı.

Gerekçeler hep aynı: Ayrılık talebi, kıskançlık, namus, aldatma… Yani erkek şiddetini meşrulaştırmaya çalışan bahaneler.

Zülfü Livaneli bu konuyu “Mutluluk” adlı eserinde çok güzel bir şekilde gözler önüne sermiştir.

Eser, Meryem’in amcası tarafından uğradığı tecavüzle başlar. Bu olayın ardından Meryem hem suçun faili tarafından hem de toplumun baskısıyla susturulur. Amca, suçunu gizleyip Meryem’i günahkâr ilan eder ve ölmesi gerektiğini söyler.  Genç kız konuşamaz ve kendini savunamaz. Toplumsal cinsiyet normlarına göre kadın kendisini koruyamamakla suçludur. Erkek ise sorgulanmayan ve cezalandırılmayan bir güç figürüne dönüşür.  Bu öyle bir güçtür ki, erkek şiddetine maruz kalan kadın kendi hemcinsleri tarafından bile suçlanır, erkek ise sorgulanmaz.

Peki, namus neden hep kadına yüklenir? Namusun da mı cinsiyeti var?

Her gün kadınlarımız öldürülüyor. Çocuklarımız annesiz kalıyor, ocaklar sönüyor. Kadının yok edilmesi, sadece bir hayatın değil, bir toplumun geleceğinin yok edilmesidir.

Kadını korumak değil, onun eşit haklarla var olmasını sağlamak insanlığın görevidir.
Çünkü kadın ölürse; gelecek ölür, umut ölür hatta toplum ölür.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mavi
(27.09.2025 10:34 - #3816)
Serpil Hanım, Yazınızı büyük bir dikkat ve duyguyla okudum. Kadın cinayetleri, eşitsizlik ve toplumsal cinsiyet normları üzerine kaleme aldığınız bu derinlikli yazı; hem bilgilendirici hem de yürekten bir çağrı niteliğinde. Verdiğiniz istatistikler, paylaştığınız örnekler ve edebi göndermeleriniz (özellikle Nazım Hikmet ve Zülfü Livaneli alıntıları) konunun önemini çok güçlü bir şekilde hissettiriyor. Toplumun vicdanına dokunan ve gerçekleri cesurca dile getiren bu yazınız için teşekkür ederim. Kadının yaşam hakkını savunmaya, eşitlik ve adalet için farkındalık yaratmaya yönelik bu tür kalemlere her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nevzat
(01.10.2025 19:42 - #3882)
"Kadının yok edilmesi sadece bir hayatın yok edilmesi değil, geleceğin yok edilmesidir," Ne kadar güzel ve kuvvetli bir sekilde gerçeği işaret etmek. Sagolun varolun...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.