Dr. Serpil GÜRER - Yazar - Edebiyat Doktoru
Köşe Yazarı
Dr. Serpil GÜRER - Yazar - Edebiyat Doktoru
 

Dünya Zaten Yeterince Karanlık…

Kötü bir çağdayız. Dünya yanıyor. Alevlerin altında çocuklar, kadınlar, masum insanlar çığlık çığlığa… Şehirler kül oluyor ve biz yalnızca dumanı izliyoruz. Bombaların altında şimdilik hayatta kalmayı başaranlar da açlık, susuzluk, güvensizlik vb. ile mücadele ediyor. Hâlbuki herkese yetecek bu dünyada, birileri daha fazla para kazanabilsin diye ölüyor birileri. Daha çok toprak için, daha fazla güç için hayatlar paramparça ediliyor, umutlar toprağa gömülüyor. Bir çocuğun elinden oyuncağı değil, hayatı alınıyor. Bir annenin kucağında yalnızca sessizlik ve acı kalıyor. Ve biz, ekran başında olup biteni bir “gündem” olarak izliyoruz. Ertesi gün hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sessiz kalıyoruz çünkü bize dokunmuyor, hiçbir zaman dokunmayacak sanıyoruz. Bu sadece bizim ülkemize özgü de değil. Tüm dünya sessiz, kimse kimsenin çığlığını yüreğinde hissetmiyor, ya da hissetmek istemiyor. Ama dünya gerçek anlamda yanıyor. Yangınlar sadece bombalanan ülkeleri değil, insanlığı da yutuyor. Göz göre göre geliyor felaket. Vicdanlarımız suskun, duyarsızlık hat safhada. Ölümler artık doğal değil; planlı. Kötülük rastgele değil; sistematik. Yalanlar, propaganda kılığında. Ama kötülük yalnızca savaş meydanlarında da değil. Kimi zaman bir okul koridorunda, bir evin içinde, sokak ortasında, sevgilinin acımasızlığında, … Bir de klavye kahramanları var ki ekranın ardında devleşerek; kimliği belirsiz cümlelerle, acımasız yargılarla, birini susturmak, birini küçültmek, birini yok etmek için adeta yarışıyorlar. Bir anne olarak, bir kadın olarak, hele hele de bir insan olarak intiharı ile beni derinden sarsan Nur Sena Düzgün, bu karanlığın ortasında sessizce gidenlerden biri. Belki sadece anlaşılmak istedi. Belki sadece sevilmek, duyulmak, varlığıyla kabul görmek… Nur Sena'nın gidişi, bize bir tokat gibi çarpmalıydı. Fakat intiharı bile sosyal medyada acımasız yorumların hedefi oldu. Dünya zaten yanıyor. Ama asıl yangın insanlığın içinde. Merhametsizlikte, vurdumduymazlıkta, alaycı kahkahalarda… Nur Sena gitti. Ama geride bıraktığı ve yaşarken haykıramadığı umutsuzluğu bize ağır bir soru soruyor: “Biz bu dünyayı yaşanmaz hale getirenlerden biri miyiz?” Bu soruyu kendimize dürüstçe sormadıkça, daha kaç Nur Sena’nın hayatı ekran başında sönüp gidecek? Dünya zaten yeterince karanlık;  hiç değilse birbirimize ışık olsak olmaz mı?
Ekleme Tarihi: 22 Haziran 2025 -Pazar

Dünya Zaten Yeterince Karanlık…

Kötü bir çağdayız. Dünya yanıyor. Alevlerin altında çocuklar, kadınlar, masum insanlar çığlık çığlığa… Şehirler kül oluyor ve biz yalnızca dumanı izliyoruz.

Bombaların altında şimdilik hayatta kalmayı başaranlar da açlık, susuzluk, güvensizlik vb. ile mücadele ediyor. Hâlbuki herkese yetecek bu dünyada, birileri daha fazla para kazanabilsin diye ölüyor birileri. Daha çok toprak için, daha fazla güç için hayatlar paramparça ediliyor, umutlar toprağa gömülüyor.

Bir çocuğun elinden oyuncağı değil, hayatı alınıyor. Bir annenin kucağında yalnızca sessizlik ve acı kalıyor.
Ve biz, ekran başında olup biteni bir “gündem” olarak izliyoruz. Ertesi gün hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sessiz kalıyoruz çünkü bize dokunmuyor, hiçbir zaman dokunmayacak sanıyoruz. Bu sadece bizim ülkemize özgü de değil. Tüm dünya sessiz, kimse kimsenin çığlığını yüreğinde hissetmiyor, ya da hissetmek istemiyor.

Ama dünya gerçek anlamda yanıyor. Yangınlar sadece bombalanan ülkeleri değil, insanlığı da yutuyor. Göz göre göre geliyor felaket. Vicdanlarımız suskun, duyarsızlık hat safhada.

Ölümler artık doğal değil; planlı.
Kötülük rastgele değil; sistematik.
Yalanlar, propaganda kılığında.

Ama kötülük yalnızca savaş meydanlarında da değil. Kimi zaman bir okul koridorunda, bir evin içinde, sokak ortasında, sevgilinin acımasızlığında, …

Bir de klavye kahramanları var ki ekranın ardında devleşerek; kimliği belirsiz cümlelerle, acımasız yargılarla, birini susturmak, birini küçültmek, birini yok etmek için adeta yarışıyorlar.

Bir anne olarak, bir kadın olarak, hele hele de bir insan olarak intiharı ile beni derinden sarsan Nur Sena Düzgün, bu karanlığın ortasında sessizce gidenlerden biri. Belki sadece anlaşılmak istedi. Belki sadece sevilmek, duyulmak, varlığıyla kabul görmek…

Nur Sena'nın gidişi, bize bir tokat gibi çarpmalıydı. Fakat intiharı bile sosyal medyada acımasız yorumların hedefi oldu.

Dünya zaten yanıyor. Ama asıl yangın insanlığın içinde. Merhametsizlikte, vurdumduymazlıkta, alaycı kahkahalarda…
Nur Sena gitti. Ama geride bıraktığı ve yaşarken haykıramadığı umutsuzluğu bize ağır bir soru soruyor:

“Biz bu dünyayı yaşanmaz hale getirenlerden biri miyiz?”

Bu soruyu kendimize dürüstçe sormadıkça, daha kaç Nur Sena’nın hayatı ekran başında sönüp gidecek?

Dünya zaten yeterince karanlık;  hiç değilse birbirimize ışık olsak olmaz mı?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.