Hepimizin bildiği gibi, bütün imkânsızlıklar içinde başlayan Milli Mücadele, maddi ve manevi anlamda büyük yokluklara rağmen vatan sevgisi ve bağımsızlık inancıyla yürütüldü. Yaklaşık üç yıl süren bu destansı mücadele, 30 Ağustos 1922’de kazanılan Büyük Zafer ile sonuçlandı.
Binlerce şehidin verildiği bu destanın ruhunu kaybetmemek, gelecek nesillere aktarmak milletimizin en büyük sorumluluğudur. 30 Ağustos Zaferi, yalnızca bir askeri başarı değil, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık iradesinin dünyaya ilanıdır. Bugün, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde kazanılan bu tarihi zaferin 103. yıldönümünü, milletçe büyük bir gurur ve coşkuyla kutluyoruz.
Bu zafer, tek yumruk olmuş bir milletin destanı; kadın-erkek, genç-yaşlı demeden bağımsızlık uğruna verilen fedakârlığın sembolüdür.
Zaferin ertesi günü, 31 Ağustos 1922’de, kırık bir kağnının üzerine serilen harita üzerinde Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile birlikte ordunun yol haritasını çizdi.
Burada tarihe geçen şu emri verdi:
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Bu söz, yalnızca bir askeri hedefi değil; Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık yolundaki sarsılmaz kararlılığını da ifade ediyordu.
Mustafa Kemal Paşa’nın Büyük Taarruz sırasında dile getirdiği diğer bir tarihi emir, milletin vatan anlayışını ve direniş ruhunu en güçlü şekilde ortaya koydu:
“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.”
Bu söz, yalnızca bir askeri strateji değil; milletin bütün varlığıyla vatanı savunma iradesinin sembolüydü.
Son yazılarımda yabancı gezginlerin nasıl Türk kadını aşağıladığını gözler önüne sermeye çalıştım. Halbuki Türk Kadını Milli Mücadelede hem cephe gerisinde hem de doğrudan cephede çok büyük ve anlamlı görevler üstlenmişlerdir. Kağnılarla cephaneye erzak taşımışlar, askerler için giysi ve yiyecek hazırlamışlar, Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti gibi örgütlenmelerle orduya destek vermişlerdir.
Cepheye cephane taşırken şehit olan Şerife Bacı Türk kadınının fedakarlığının en çarpıcı örneklerindendir. Silah kuşanarak cephede savaşan, Kara Fatma, yaptığı konuşmalarla milli bilincin güçlenmesine katkı sağlayan Halide Edip ADIVAR ve daha niceleri…
Halide Edip Adıvar’ı anmışken kendi yaşamından ve gözlemlerinden yola çıkarak yazdığı Türk’ün Ateşle İmtihanı adlı eseri, 1918-1923 yılları arasındaki işgal yıllarını ve Kurtuluş Savaşı’nı gözler önüne sermiştir.
Özellikle kadınların cephe gerisinde üstlendiği kritik roller ve halkın fedakârlıkları, bu eserde çarpıcı bir dille anlatmıştır. Bu tanıklık, zaferin yalnızca askeri değil, aynı zamanda toplumsal boyutunu da bizlere aktarmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ve 103 yıl önce kazanılan bu büyük zafer, bugün hâlâ milletimize birlik ve dayanışmanın önemini hatırlatmaktadır. Bağımsızlık için gösterilen o sarsılmaz iradeyi canlı tutmak hepimizin görevidir.
30 Ağustos Zaferi’nin 103. yılında, bize bu gurur ve onuru yaşatan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz…
