“Gün gelir, salıncağın bile terapiden daha iyi geldiğini anlarsın…”
Eskiden eğlenmek için pil bitme korkusu değil, sadece annemizin “Hava karardı, içeri gelin!” sesi yeterliydi. Şimdi ise çocukça eğlenmek, “Instagram’a story atmadan oynayabilmek” kadar zor. Oysa ki en iyi kahkaha, düşerken dizimizi kanatınca gelen kahkahadır. Salıncağın ucunda rüzgârla yarışırken “şarjım %3 kaldı” diye panik yapmazdık. Şimdi çocuklar koşmuyor, parmak kası geliştiriyor.
Telefon Olmadan Sohbet mi? Ütopya Gibi Geliyor Değil mi?
Sohbet dediğin, göz göze yapılırdı. Şimdi gözler ekrana, kulaklar bildirim sesine kilitli. Eski dostluklar varsa eğer, onların sesi hâlâ kahkaha gibidir. Bir zamanlar “alo” demek bile heyecanken, şimdi “görüldü atmak” bile lütuf oldu. Telefonsuz sohbet? Ancak rüyalarda veya uçak modunda… Ama olsun, hayal kurmak da bedava!
Selfie’siz Gülümsemek... Vay Be!
Eskiden gülümsemek için aynaya bile gerek yoktu. Komşunun yaramaz kedisi yeterdi. Şimdi filtreyle gülümsüyoruz, uygulamalarla diş beyazlatıp "doğal çıktım" diyoruz. Oysa en güzel gülümseme, biri bizi güldürdüğünde yüzümüze oturandı; poz verirken değil, gerçekten mutlu olurken yakalanandı. Selfiesiz gülümsemeyi yeniden öğrenmek, belki de içtenlikli bir “merhaba”yla başlar.
Gösterişsiz Dostluklar Nerede?
Yalın dostluklar vardı eskiden; doğum gününde hediye değil, el yazısıyla yazılmış bir mektup getirirdi arkadaş. Şimdi hediyesiz gelen dostun gönlü bile kırılıyor. “Story'mde beni etiketlememişsin” diye küsenler var. Oysa gerçek dostluk, ne taktığın kolyede, ne birlikte gittiğiniz kahvecideydi. Sessiz bir omuz, kötü bir günün kahramanıydı. Gösterişsiz dostluk, en büyük gösteridir aslında.
Koşulsuz Sevgiyi de Unuttuk Galiba…
Çocukken annen kızsa da severdi, sen elinde kırık oyuncakla gelsen de seni sarardı. Şimdi ilişkiler “okudu ama cevap vermedi” gibi nedenlerle son buluyor. Koşulsuz sevmek, karşılık beklemeden, hatta bazen anlamadan bile sevebilmektir. Şartlı sevgilerden kalbimiz yorgun. Belki de yeniden sevmeyi öğrenmek gerek; notla değil, niyetle ölçülen sevgilerle.
Sevgili okur;
Bir gün telefonu unutur, gülümsemeyi hatırlarız.
Bir gün Wi-Fi çekmeyince, insanlık çekeriz belki.
Bir gün “bildirim yok” diye üzülmek yerine, “bugün iyi ki sustum” deriz.
Kim bilir... Belki bir gün çocukça eğlenir, dostça susar, delice güleriz.
Ama önce… yeniden öğrenmemiz gerek.
İyi haftalar,
Köşe yazarınız, halen kendi gülümsemesini selfie’siz de bulmaya çalışanlardan.
Anasayfa
Yazarlar
Ali YILMAZ - Yazar - Program Yapımcı
Yazı Detayı
Bu yazı 795+ kez okundu.
YEDİNCİ ORGANIMIZ TELEFON
“Gün gelir, salıncağın bile terapiden daha iyi geldiğini anlarsın…”
Eskiden eğlenmek için pil bitme korkusu değil, sadece annemizin “Hava karardı, içeri gelin!” sesi yeterliydi. Şimdi ise çocukça eğlenmek, “Instagram’a story atmadan oynayabilmek” kadar zor. Oysa ki en iyi kahkaha, düşerken dizimizi kanatınca gelen kahkahadır. Salıncağın ucunda rüzgârla yarışırken “şarjım %3 kaldı” diye panik yapmazdık. Şimdi çocuklar koşmuyor, parmak kası geliştiriyor.
Telefon Olmadan Sohbet mi? Ütopya Gibi Geliyor Değil mi?
Sohbet dediğin, göz göze yapılırdı. Şimdi gözler ekrana, kulaklar bildirim sesine kilitli. Eski dostluklar varsa eğer, onların sesi hâlâ kahkaha gibidir. Bir zamanlar “alo” demek bile heyecanken, şimdi “görüldü atmak” bile lütuf oldu. Telefonsuz sohbet? Ancak rüyalarda veya uçak modunda… Ama olsun, hayal kurmak da bedava!
Selfie’siz Gülümsemek... Vay Be!
Eskiden gülümsemek için aynaya bile gerek yoktu. Komşunun yaramaz kedisi yeterdi. Şimdi filtreyle gülümsüyoruz, uygulamalarla diş beyazlatıp "doğal çıktım" diyoruz. Oysa en güzel gülümseme, biri bizi güldürdüğünde yüzümüze oturandı; poz verirken değil, gerçekten mutlu olurken yakalanandı. Selfiesiz gülümsemeyi yeniden öğrenmek, belki de içtenlikli bir “merhaba”yla başlar.
Gösterişsiz Dostluklar Nerede?
Yalın dostluklar vardı eskiden; doğum gününde hediye değil, el yazısıyla yazılmış bir mektup getirirdi arkadaş. Şimdi hediyesiz gelen dostun gönlü bile kırılıyor. “Story'mde beni etiketlememişsin” diye küsenler var. Oysa gerçek dostluk, ne taktığın kolyede, ne birlikte gittiğiniz kahvecideydi. Sessiz bir omuz, kötü bir günün kahramanıydı. Gösterişsiz dostluk, en büyük gösteridir aslında.
Koşulsuz Sevgiyi de Unuttuk Galiba…
Çocukken annen kızsa da severdi, sen elinde kırık oyuncakla gelsen de seni sarardı. Şimdi ilişkiler “okudu ama cevap vermedi” gibi nedenlerle son buluyor. Koşulsuz sevmek, karşılık beklemeden, hatta bazen anlamadan bile sevebilmektir. Şartlı sevgilerden kalbimiz yorgun. Belki de yeniden sevmeyi öğrenmek gerek; notla değil, niyetle ölçülen sevgilerle.
Sevgili okur;
Bir gün telefonu unutur, gülümsemeyi hatırlarız.
Bir gün Wi-Fi çekmeyince, insanlık çekeriz belki.
Bir gün “bildirim yok” diye üzülmek yerine, “bugün iyi ki sustum” deriz.
Kim bilir... Belki bir gün çocukça eğlenir, dostça susar, delice güleriz.
Ama önce… yeniden öğrenmemiz gerek.
İyi haftalar,
Köşe yazarınız, halen kendi gülümsemesini selfie’siz de bulmaya çalışanlardan.
Ekleme
Tarihi: 05 Ağustos 2025 -Salı
YEDİNCİ ORGANIMIZ TELEFON
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
