Bir zamanlar soba vardı... Şimdi doğalgaz vanasını çevirince “cızzz” bile demiyor. Oysa biz soba çocuklarıydık. Sobanın üstüne kolonya döküp çıkan alevi “bilimsel deney” sanan, mandalina kabuklarını kokulu mum yerine kullanan, sobanın içinden gelen çıtırtılara şiir yükleyen çocuklardık.
Sobanın kenarına konan çaydanlık fokurdamaya başladığında, bilin ki evin içi mutlulukla buğulanmıştı. Sobanın kapağını açarken çıkan o “tangırt” sesi… Bugünün çocukları için sadece bir efekt, bizim için ise kış mevsiminin giriş müziğiydi.
Geceleri yatağa girince tavana yansıyan ateş ışığıyla gölge oyunu oynardık. Kimse "uyuyun artık" demezdi, çünkü o hayallerle zaten tatlı tatlı dalardık uykuya.
Şimdi? Kombi var ama romantizm yok. Çocuklar tabletle uyuyor, bizse hâlâ sobanın başında oturup “ne ara büyüdük biz ya?” diye iç geçiriyoruz. Sonra "bir soba kuraydık da üzerine kestane atsaydık" diye hayıflanıyoruz. Hatta bazılarımız nostaljiden kafayı sıyırmış,
YouTube’dan "sobada çıtırdayan odun sesi 10 saat" videosu açıyor.
Siz hâlâ marketten oda spreyi mi alıyorsunuz? Biz o işi mandalina kabuğuyla yapıyorduk!
Hem doğal hem organik hem de bedava.
Evet... Biz sobanın başında büyüdük. Yanık elmacık kemikleriyle, közde patates kokusuyla, soba borusu düşmesin diye dua ede ede…
Şimdi de birbirimize soruyoruz:
Ne ara büyüdük biz? Ne ara bu kadar kalorifersizleşti içimiz?
Közde çayın buharında büyüdü hayâlimiz,
Bir mandalina kokusuydu bütün terapimiz.
Soba başı masaldı, içi közlü, dumanlı,
O zamanlar ısınırdı hem ev hem kalbimiz.
Kestane çıtırdardı, düşerdi boru arada,
Gülüşürdük, soba başı en sıcak hatırada.
Şimdi doğalgaz var da içimiz buz kesiyor,
Çocukluk sobada kaldı, içimizse kombiada...
