Bazı cümleler vardır, duyduğumuz anda beynimizin alarmı çalar: “Bu kesin yalan!” deriz. Ama işin komiği, o yalanı söyleyenin bile artık farkında olmadığı küçük bir “meslek refleksi”dir bu. Her meslek, kendi yalanını kutsal bir görev bilinciyle söyler. Kimseye zararı yoktur ama herkesin kulağına sinmiştir. Hadi gelin birlikte bakalım:
Ayakkabıcı: “Giydikçe açılır.”
Bu cümleyi duyduğunuzda anlayın ki ayağınız o ayakkabının içinde “imdat” diye bağıracak. Giydikçe açılmaz o; siz sıkışmaya alışırsınız sadece. Modern versiyonu: “Biraz dar ama ayağı sarar.” Evet, ayağı sarar… hem de kan dolaşımını!
Emlakçı: “Merkeze 10 dakika.”
Emlakçının 10 dakikası, bizim 45 dakikamıza denk gelir. Çünkü o 10 dakika, “trafiğe kalmazsan, ışıklara denk gelmezsen, yolda kaza olmazsa” cinsindendir. Bir de “önü açık, ferah daire” lafı vardır — evin önü mezarlıksa gerçekten ferah olur tabii.
Öğretmen: “Zeki ama çalışmıyor.”
Bu cümle, eğitim dünyasının Nobel’lik yalanıdır. Yani “çocukta potansiyel var ama biz de çözemedik” demenin zarif hali. O çocuk da ileride “bana haksızlık ettiler” der, kader döngüsü tamamlanır.
Esnaf: “Bana gelişi bu.”
Bu, “sana kazık atmıyorum, sistem böyle” demenin şiirsel biçimi. Her ürün, esnafa “zararına” gelir ama nedense dükkân hep doludur. Bu yalanın en samimi versiyonuysa şöyledir: “Abime yaptığım fiyata veriyorum.” Hangi abi, hâlâ çözülemedi.
Galerici: “Dosta gider.”
Yani arabada biraz sıkıntı var ama dost gözüyle bakarsan görünmez. Bu cümleyle satılan her araç, en geç ikinci hafta sanayiye “dostane” bir ziyaret yapar. Dosta giden arabalar genellikle çekiciyle döner.
Torbacı: “En iyi mal bu.”
Kimse çıkıp da “Bu kötü, ama idare eder” demez. Çünkü o zaman müşteri gider. Herkesin malı “bir numara”, ama nedense kimse o bir numarayı göremez.
İnsan Kaynakları: “Biz sizi ararız.”
Bu cümlenin gerçek anlamı: “Bir daha görüşmemek üzere hoşça kalın.” Aramazlar, çünkü zaten aramamak üzere tasarlanmış bir departmandır. Ama umut fakirin ekmeğidir; herkes telefonu titreşime alır, bekler...
Memur: “Sistem gitti.”
Bu, evrensel bir kaçış cümlesidir. O sistem hiç gitmez aslında, sadece kahve molasındadır. “Beş dakikaya gelir” denilen sistem, öğle arası sonrası tatilden döner.
Siyasetçi: “Kandırıldık.”
Bu yalan, öyle bir klasiktir ki, artık kimse şaşırmaz. “Kandırıldık” demek, “yaptık ama pişmanız”ın devlet dairesi versiyonudur. Her kandırılma, bir sonraki kandırılmanın ön hazırlığıdır.
Bu yalanların hepsi, hayatın tuzu biberi. Her biri bir savunma mekanizması, bir hayatta kalma stratejisi. Çünkü bazen gerçeği söylemektense, küçük bir yalanla günü kurtarmak daha kolaydır.
Ama ne olursa olsun, unutmayın:
Gerçeklerin ayakkabısı yırtılır,
Emlakçının yolu uzar,
Öğretmenin sabrı taşar,
Memurun sistemi çöker,
Ama mizah her zaman ayakta kalır!
“Gerçek biraz acıdır ama, gülerek yutulur.”
