Ali YILMAZ - Yazar - Program Yapımcı
Köşe Yazarı
Ali YILMAZ - Yazar - Program Yapımcı
 

"Ev Hayali Kurarken Sebze Tezgâhında Kaybolan Nesil"

Bundan on beş yirmi yıl önce ne hayallerimiz vardı be! Ev alacaktık, araba çekecektik garaja... Hatta bazıları o kadar uçmuştu ki, balkonunda limon yetiştirip, Sonra ne oldu? Hayallerimiz sessiz sedasız bir pazartesi sabahı, semt pazarında naylon poşete sarıldı: “Abi şu domates ne kadar dedin?” Yani şimdi ben soruyorum size: Nasıl oldu da bir ev parası hayali, kıvırcıkla roka arasında sıkışıp kaldı? Ne zaman 2+1 daire hayalimiz, 2 kilo patlıcan parasına eşitleniverdi? Eskiden “evleneceksen önce bir evin olsun” derlerdi. Şimdi “evleneceksen biberin var mı?” diye soruyorlar. Çeyiz sandığının yerini artık buzdolabındaki kışlık salçalar aldı. Enflasyonun öyle bir estetik anlayışı var ki, marulu bile lüks gösteriyor. Eskiden markete gittiğimizde, “yaşamak güzel şey” derdik. Şimdi kasa fişine bakıp, “bu hayat bana fazla” diyoruz. Hele ki kasiyer "puan kullanmak ister misiniz?" deyince içimizden “evet, varsa ev puanı kullanmak istiyorum, 3+1 var mı abla?” diyesimiz geliyor. Arabaya gelince… Eskiden “aile arabası mı spor mu alsak?” diye konuşurduk. Şimdi “iki minibüs kartı alalım da aktarma yaparız” mantığı hâkim. Araba almak için önce karpuz satıcısıyla dost olman lazım, çünkü karpuzun kilosunu doğru tahmin edebilen biri, ancak bu ekonomiyle başa çıkabilir. Ama yılmak yok! Unutmayalım, bu millet kuyrukta beklemeyi sever… İsterse ev kuyruğu olsun, ister domates! Yeter ki o sıranın sonunda umut olsun. Ve belki de bir gün… Bir sabah uyanıp, pazarda patlıcan etiketine bakıp "bu paraya 3 oda bir salon alınırdı" demeyeceğimiz günler gelir. Ama şimdilik... Ev hayali başka bahara, biz yine maydanoz alıp döneriz pazardan!
Ekleme Tarihi: 03 June 2025 - Tuesday

"Ev Hayali Kurarken Sebze Tezgâhında Kaybolan Nesil"

Bundan on beş yirmi yıl önce ne hayallerimiz vardı be! Ev alacaktık, araba çekecektik garaja... Hatta bazıları o kadar uçmuştu ki, balkonunda limon yetiştirip, Sonra ne oldu?

Hayallerimiz sessiz sedasız bir pazartesi sabahı, semt pazarında naylon poşete sarıldı: “Abi şu domates ne kadar dedin?”

Yani şimdi ben soruyorum size:

Nasıl oldu da bir ev parası hayali, kıvırcıkla roka arasında sıkışıp kaldı?

Ne zaman 2+1 daire hayalimiz, 2 kilo patlıcan parasına eşitleniverdi?

Eskiden “evleneceksen önce bir evin olsun” derlerdi. Şimdi “evleneceksen biberin var mı?” diye soruyorlar. Çeyiz sandığının yerini artık buzdolabındaki kışlık salçalar aldı. Enflasyonun öyle bir estetik anlayışı var ki, marulu bile lüks gösteriyor.

Eskiden markete gittiğimizde, “yaşamak güzel şey” derdik. Şimdi kasa fişine bakıp, “bu hayat bana fazla” diyoruz. Hele ki kasiyer "puan kullanmak ister misiniz?" deyince içimizden “evet, varsa ev puanı kullanmak istiyorum, 3+1 var mı abla?” diyesimiz geliyor.

Arabaya gelince…

Eskiden “aile arabası mı spor mu alsak?” diye konuşurduk. Şimdi “iki minibüs kartı alalım da aktarma yaparız” mantığı hâkim. Araba almak için önce karpuz satıcısıyla dost olman lazım, çünkü karpuzun kilosunu doğru tahmin edebilen biri, ancak bu ekonomiyle başa çıkabilir.

Ama yılmak yok!

Unutmayalım, bu millet kuyrukta beklemeyi sever… İsterse ev kuyruğu olsun, ister domates!

Yeter ki o sıranın sonunda umut olsun.

Ve belki de bir gün…

Bir sabah uyanıp, pazarda patlıcan etiketine bakıp "bu paraya 3 oda bir salon alınırdı" demeyeceğimiz günler gelir.

Ama şimdilik...

Ev hayali başka bahara, biz yine maydanoz alıp döneriz pazardan!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.