1-ÜNİVERSİTENİN ZAVALLILIĞA DÜŞÜRÜLMESİ
YÖK’na göre sayıları, kamusu ve özeliği ile 208’e varan “Üniversite” tabelalı kuruluşlar, uzun zamandır, evrensel ölçütlere göre üniversite adını hak eden kuruluş olmaktan çıkartılmışlardır. Bunlardan birkaçının ”ülkemizin ilerleme ve gelişmesini sağlayacak sorunlarına, ulusa ait egemenliğini kullanan organlarla ve kurumlarla elbirliği ile, araştırma ve inceleme yaparak halkın yararlanmasına sunan” kuruluşlar olarak işlev görmesine tanıklık yapacak kimsenin bulunacağını düşünemiyorum.Tabela üniversiteler, ulus adına egemenlik hakkını kullanan organ ve kuruluşları yönlendirme, yöneltme yerine, günümüzde Saraydan doğrudan ve de YÖK aracılığı ile güdülen kuruluşlara dönüşmüş olmalarından kahrolmaktayım.
Toplumsal sorunlarımızın ilk sıralarında yer alan ekonomik, sağlık, hukuk, eğitim, siyasal, inanç sömürüsü şarlatanlığı yer almasına karşın, yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde, bu alanlarda programa sahip, yüzlerce yükseköğretim kurumlarından (üniversite, fakülte, enstitü) herhangi birinden kurumsal ve kurulsal (YÖK Genel Kurulu, üniversiteler arası kurul, üniversite senatosu, fakülte kurulu ve enstitü kurulu) bir açıklama, görüş ve yol göstericilik yapana tanıklık yapabilir misiniz? Bunların çoğu, lisans, yüksek lisans, doktora diploma dağıtım merkezleri olmanın ötesinde neler yapmaktalar?
Halkımızın bunların varlığından haberli olmaları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin ön yoklama ile, olursa önümüzdeki Cumhurbaşkanı adayını, Eİ’nün önünü kesmek amaçlı kumpas ile olmuştur. Osmanlı Darülfünun’dan İstanbul Üniversitesi (İÜ)’ne evrilen kurumun yönetimi, siyasal güç tarafından Eİ’nun35 yıl önce almış olduğu “lisans diplomasının iptalinde” zorlanmış ve İÜ bu buyruğa boyun eğmiştir. Sahiplerinin yüzlerini kızartması gereken ve toplumun yüreğini kanatan, toplumu direnme hakkını kullanmaya dönüşen bu öyküyü toplumsal belleğe kazımak istemekteyim.
Düğmeye basılma, İBŞBB Eİ’nun lisans diploması hakkında, CİMER’e Mart 2020’de yapılan ihbar ile başladı. İÜ Rektörlüğü bu ihbarı,24.3.2020 günlü 65946 nolu yazısı ile, İşletme Fakültesi Dekanlığı (İFD)’na gereği için yönlendiriliyor. İFD, incelemeyi yapıyor ve yatay geçişin yürürlükteki mevzuata uygun olduğunu,27.3.2020 günlü 67242 nolu yazısı ile Rektörlüğe iletiyor. Rektörlük ya da muhbir,bu yanıta itiraz etmiyorlar. Ve yatay geçişin koşullara uygun olduğu, onaylanmış oluyor.
Aradan beş yıl geçiyor.2028’de Cumhurbaşkanlığı seçiminde RTE için, olası rakip Eİ tehlikesi giderek belirginlik kazanınca,” yatay geçiş turpu(!)”, “siyaset meydanına”, yeniden sürülüyor. Yanı sıra,”19 Mart Darbesi” de turpun yanına eklendi. Yatay geçiş turpunun yeniden, kim tarafından ve hangi kanaldan İÜ Rektörlüğüne iletildiği bilgimiz dışında.
Ciddi ve organlarının önceki kararlarına saygılı bir rektör olsa idi,ikinci kez rulet masasına sürülen yatay geçişin,kendisinden önceki Rektörlüğün kesinleşmiş kararına gönderme yaparak,dosyayı işleme sokmaması gerekirdi.2023 Temmuz’unda göreve atanan ve “RTE’nın Arkadaşı”denilen Rektör OBZ,ilk önce doğrusunu,”yatay geçişin uygulanan mevzuata uygun olduğunu ve konunun Eİ’nu ilgilendiren bir yönü olmadığını” raporlaştırıyor ve YÖK Başkanlığı’nı işaret ediyor.YÖK,elini kirletmek istemediğinden yakar topu,İÜ Rektörlüğüne geri çeviriyor.Sonrasında ise,Rektör, 18.03.2025’de,büyük olasılıkla,emredileni yapma bataklığına kendisini de,kurumunu da düşürüyor.Bu noktada rektöre ve Üniversite Yönetim Kurulu üyelerine düşen görev,özlerine duymaları gereken saygı ve kurumlarının güvenilirliğini korumak için,şahsım devletinde yasaklanan “istifa” ve tazminata mahkum olabilme olasılığını da düşünerek,yerine,görevlerinden aflarını dilemek olmalı idi.Çünkü,kurumları gerçek anlamda üniversite olma özelliğini çoktandır yitirmişti.Eğer Rektör ve YK Üyeleri okuryazarlığı unutmamış olsalardı,lisans diplomalarını iptal kararlarının,21.10.1982’de 17845 S.RG’de yayımlayan ve “Yükseköğretim Kurumları Arasında Önlisans ve Lisans Düzeyinde Yatay Geçiş Esaslarına İlişkin Yönetmelik” ile zaman içinde yapılan değişiklikler karşısında yok hükmünde olduklarını görebilirlerdi.
II. LİSANS DİPLOMASI İPTALİ İLE, TENZİLİ RÜTBEYE UĞRATILAN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMASININ ÖNÜ KESİLMEK İSTENİLEN Eİ VE PROFESÖRLÜĞÜ ELİNDEN ALINAN NAS’A YÖNELİK İŞLEMİN YOKLUKLA SAKATLIĞI
Konunun bir de Yükseköğretim kurumlarında öğrenci ve öğretim elemanları için disiplin kuralları açısından da yoklukla sakatlanmış olduğudan, Anayasa 130 ile, 2547 S. Yükseköğretim Yasası’nın 53 ve 54. üncü maddelerine bakmamız gerekmektedir.
- EKREM İMAMOĞLU KURBANI PROF.SAYBAŞILI VAKASI
Galatasaray Üniversitesi, kıdemli bir öğretim üyesi hakkında, İÜİF’nin lisans programını tamamlamak için, 35 sene önce yapılmış yatay geçiş kararını iptal etmesi sonrasında, Prof. Saybaşı’nın üniversitesi ile bağlantısını keserek, yaptığı lisans diplomasını, sonrasında başardığı yüksek lisans ve doktora, doçentlik ve profesörlüğünü yok sayma çılgınlığını yapmıştır. Öğretim üyesine karşı suç işlemiştir. Bunun nedenini, hukuk tanımaz Rektörlüğe anlatmaya çalışacağım.
a)Anayasa 130’a göre Üniversite öğretim elemanları; YÖKNun ya da üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
b)Öncelikle disiplin cezası verilmesini gerektiren eylemin olması gerekir.
c)Öğretim mesleğinden çıkartılma kararını verecek yetkili organ,2547 S.Y.nın 53/Ç Maddesine göre atamaya yetkili amirin(rektörün) önerisi üzerine Yüksek Disiplin Kurulu’dur.
c)Soruşturulana, iddialar hakkında savunma olanağı tanınmadan disiplin cezası verilemez(Md.53/A).
d)Hakkında üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezası istenenler soruşturma evrakını inceleme, tanık dinletme, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir.
e) Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezasında altı ay içinde, disiplin soruşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin soruşturması açılamaz Md.53/C)
Prof. Saybaşılı hakkında uydurulan suç,35 yıl önce olmayan yatay geçiş kurallarına uymamaktır.2547 Sayılı Yasada, böyle bir disiplin suçu bulunmamaktadır. Bir an için, böyle bir suçu varsaysak, önce rektör tarafından bir soruşturmanın, zaman aşımı çerçevesinde açılmış olması, ilgiliye savunma hakkının tanınması ve YÖK Başkanlığına öneride bulunulması ve YÖK Yüksek Disiplin Kurulu Kararına varılması gerekmektedir. Olayımız da bu kuralların hiçbiri gözetilmemiştir. Galatasaray Üniversitesi’nin meslekten çıkartılma kararı yok hükmündedir. (Sürecek) 29/04/2025