PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ  ÜNİVERSİTEDEN BAKIŞ
Köşe Yazarı
PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ ÜNİVERSİTEDEN BAKIŞ
 

DEVLET + ÖZEL GİRİŞİM/VAKIF YÜKSEKÖĞRETİM KURUM ORTAKLIĞI İLE ÖĞRENCİ SÖMÜRÜSÜ/SOYGUNU(1)

SUNUM Türkiye’de gündem sıkıntısından değil, gündem bolluğu, planladığınız yazı dizilerinin zaman zaman kesintiye uğramasına neden olmaktadır. “Belediyeleri süpürün” buyruğu ve yanı sıra “torbadan küçük-büyük turp” çıkartma atakları, CHP ve CHP yönetiminde olan belediyelere saldırı, ülkemizi karmakarışık bir duruma getirdi. Ha arayışı ve demokratik haklarını savunma l hareketleri ve bunların toma, biber gazı, cop, tekme-yumruk ile bastırılması, tüm Türkiye’yi sarmaladı. Ben de Köy Enstitüleri’nin 85nci yıl dönümünde, eğitimi içeren ve özellikle de insan hak ve görevi olan ”eğitim-öğretimim tarifelerinin” giderek ödenemez boyuta tırmanmasını konu kılan yazımı araya sıkıştırmaya karar verdim. Ve bu konuda doğrudan 2024-2025 Akademik Dönemi’nde   Cumhurbaşkanı Kararı Uyarınca alınması gereken “katkı payı/öğrenim ücretini” dayanak kılan değerlendirmem ve işin özel/vakıf yükseköğretim kurumlarınca öğrenci sömürüsüne dönüştürülmesini doğrudan Cumhurbaşkanı’na iletmenin doğuracağı sonuçları da izleyeceğim. Ulusların varsıllığını, gönencini,iç ve dış barışını;bilgi ve bilgiye erişim devrimi basamağındaki konumu ile yakından bağlantılıdır.Daha fazla bilgi,beceri ve öğrenme kapasitesine sahip olanlar, yaşam boyu olağanüstü bir ekonomik doyuma ve yaşam düzeyine ulaşırken,bu ölçütlerin uzağında olan toplumlar,umarsızlık ve yalnızlık içinde,yoksulluk ve yoksunluk çukurunda debelenip debelenmeye tutsaktır.Bu nedenden gelişmiş ekonomiler,eğitimi;siyasal ve toplumsal önceliklerinin ilk sırasına koyarak,çağcıl uygarlık düzeylerini korumak ve geliştirmek çabasındadırlar. Bu nedenle de eğitim ve öğrenim hakkı, insan hakkı olarak, Anayasa ve yasalarda yer alırken, aynı zamanda da hak sahibi yurttaşa da görev olarak yüklenmiş durumdadır. Okul öncesinden başlayarak hak ve görev kapsamına giren bu süreç, günümüzde yükseköğretimi da kapsar olmuştur. Bilgili, becerili ve özgüven sahibi, öğrenme kapasitesi yüksek insanların nitel ve nicel ağırlığı özellikle yüksek öğretim sistemine bağlıdır. Küreselleşen ve küreselleştikçe de karmaşıklaşan dünyamızda özgüvene sahip ve girişimci bireyler olabilmek, entelektüel bir savaşımı ve uğraşı gerektirmekte ve dayatmaktadır. Bu ise, eğitim-öğretim sisteminin, özellikle de yükseköğretim sisteminin bu ortamı sağlayacak özgürlük ve serbestlik iklimine sahip olmasını gerektirmektedir. Türkiye’de ise 21.inci yüzyıl ve AKP ile birlikte, eğitim ve yükseköğretimden beklenen, keskin bir sapmaya uğratılmıştır. 20 yüzyılın ilk yarısında “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür kuşaklar yetiştirme” öncelik kazanırken, AKP ile bu “kinci ve dinbaz kuşaklar yetiştirmeye” evrilmiş, cahillik övgülenir, desteklenir olmuştur. Bu nedenle sistem, toplumun entelektüel savaşımı başaracak ortamdan, çatışmacılığa, biatçılığa, kapıkulluğuna göre biçimlendirilmektedir. Aydın olmak, özgürce düşünmek ve düşündüğünü özgürce açıklamak neredeyse suç oluşturur olmuştur. Anayasada eğitim-öğretimin “hak ve görev” olarak tanımlanırken, AKP, bilerek ve isteyerek, eğitimi okul öncesinden başlayarak, piyasada alınır – satılır hizmete dönüştürmüştür. Pıtrak gibi ortaya, giderek genişleyen ve pahalılaşan bir eğitim-öğretim piyasası çıkmıştır. Ve devlet, bu piyasanın genişlemesi ve derinleşmesini de özendirmek amaçlı olarak desteklerini de kamu kesiminden kısarak, özel sektöre kamusal kaynakları aktarmaktadır. 2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası’na ek maddeler olarak yer alan bu destekler yetmezmiş gibi, 31.12.2002 Günlü 26040 Sayılı Resmi Gazete ile yayımlanan “Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği” yayımlanmıştır. Bu Yönetmeliğin 30.uncu Maddesi,“Vakıf Üniversitelerine veya Yüksek Teknoloji Enstitülerine Devlet Yardımı” ara başlığı eklenmiştir.  Madde, Devlet Yardımını şöyle tanımlamaktadır: “Madde 30 — Vakıflar tarafından kurulmuş yükseköğretim kurumlarının giderlerine katkıda bulunmak amacıyla; bütçede yer alan ödenekle sınırlı olmak üzere, ilgili vakıf yükseköğretim kurumunun müracaatı, Yükseköğretim Kurulunun görüşü ve Milli Eğitim Bakanlığının teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca Devlet yardımı yapılır”. Asıl yardım ise, Anayasanın 130uncu maddesinde yükseköğretim harca/katkı payına konu bir kamu hizmeti olarak tanımlanırken, özel/vakıf yükseköğretimin fiyatını serbest piyasa koşullarına bırakmış bulunmaktadır. Bu serbestinin Anayasaya, yasaya ve Cumhurbaşkanı Kararlarına aykırılığı ortadadır. Yükseköğretim sistemimizde, aynı Anayasa, Yasa, Cumhurbaşkanı Kararı ve Yönetmelikler kapsamında olmasına karşın, iki farklı tarife uygulayan yükseköğretim kurumları bulunmaktadır. Bunlar; üniversiteler ve “ne “kuş”, ne de “deve” tanımına giren vakıf yükseköğretim kurumlarıdır. Bu aykırılıkları Cumhurbaşkanına yazdığım açık mektupla anlatmaya çalıştım. Bu mektubumu EBT Dergimiz aracılığı ile, alanın asli kesimi olan Eğitim Emekçilerine ve öğrencilere, onların ailelerine de ulaştırmak istedim. “CUMHURBAŞKANINA AÇIK MEKTUP” Bay Başkan, Bu açık mektubumun tarafınızca okunacağını ummuyorum.Ancak,yükseköğretim alanında danışmanlığınızı yapan eski YÖK Başkanı okur,göndermede bulunduğum ve bir zamanlar uygulamakla görevli olduğu mevzuata bakarsa,imzanızı taşıyan,2 Temmuz 2024 Günlü,32590 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 8703 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararının yanlış uygulandığının,özellikle özel7vakıf yükseköğretim öğrencilerinin sömürülmesine,sahiplerinin ise aşırı kazanca boğulduklarının ayırdına vararak, düzeltilmesine katkıda bulunur. Ülkemizde 129 Devlet Üniversitesi,75 Vakıf Yükseköğretim Kurumu,4 Vakıf Meslek Yüksek Okulu(YÖK bunları da üniversite olarak adlandırıyor)olmak üzere 208 yükseköğretim kurumu var. Bunlardan 25’i, “Araştırma Üniversitesi” olarak adlandırılmakta.Buradan çıkartacağımız ilk sonuç,183’ün araştırma yapmamakta olduklarıdır.Böylece YÖK, araştırma yapılmayan üniversite adlı garabeti de bizlere ve ülkemizin gençlerine armağan etmiş(!) olmaktadır.Oysa ki,2547 S.Yükseköğretim Y.nın 3/d. Maddesinde üniversite; “bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip,yüksek düzeyde eğitim-öğretim,BİLİMSEL ARAŞTIRMA ve yayım yapan…kurum”olarak tanımlanmaktadır.Önceki 4946 ve 1750 S.lı Üniversiteler Y.nda yer alan “Memleketin türlü yönden ilerleme ve gelişmesini ilgilendirilen bütün sorunları Hükümetle ve kurumlarla da elbirliği etmek SURETİYLE ÖĞRETİM VE ARAŞTIRMA KONUSU YAPARAK SONUÇLARINI TOPLUMUN FAYDALANMASINA sunmak ve Hükümetçe MEB’nın aracılığı ile istenecek İNCELEME VE ARAŞTIRMALARI SONUÇLANDIRARAK DÜŞÜNCELERİNİ BİLDİRMEK”görevi, 2547 S.Yükseköğretim Yasasından çıkartılmış bulunmaktadır.Toplumumuzun ve başkanlığınızın,üniversiteden yararlanamamasının nedenini  buradan çıkartabiliriz. Bay Başkan, 18 Kasım 2002’de kurulan İlk AKP Hükümeti,58inci Cumhuriyet Hükümetidir. Devraldığınız Üniversite/Yükseköğretim Kurumu sayısı,76’dır.Geçen 23 yılda kurulan (132+17 =)149yükseköğretim kurumu ile bu sayı 208+17=) 225’e tırmanmıştır. Bunlardan (79+17=96)’u, gerçekte vakıf ve üniversite olmayan vakıf yükseköğretim kurumudur. Cumhuriyetin kuruluşundan, ilk AKP Hükümetinin kuruluşuna kadar olan 79 yılda 76, ilk hükümetinizden bu yana geçen 23 yılda;(132+17=)149 yükseköğretim kurumu kurulmuştur. Cumhuriyetimizin 80 yılında her yıl 1;sonrası 23 yılda ise,yılda yaklaşık 6,5 yükseköğretim kurumu kurulmuştur.Bunlardan 17si,FETÖ ile bağlantılı diyerek 15Temmuz 2016’dan sonra kapatılmıştır.Oysa ki,kurucusu olduğunuz AKP’nin“Kalkınma ve Demokratikleşme  Programı”nda yükseköğretim konusunda saptama ve hedeflerinizde;”Türkiye’de yüksek öğretim,nicelik açısından büyük bir ilerleme kaydetmiş,ancak nitelik bakımından aynı başarı gösterilememiştir.Yüksek öğretimde köklü bir reforma ihtiyaç vardır.YÖK, üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan,standart belirleyici bir yapıya kavuşturulacak,üniversiteler idari ve akademik özerkliğe sahip,öğretim elemanları ve öğrenciler üzerinde baskı,dayatma ve antidemokratik uygulamaların bulunmadığı,bilimsel bilginin üretildiği,araştırma ve öğretim faaliyetlerinin esas olduğu kurumlar haline getirilecektir” diyorsunuz. (Sürecek)
Ekleme Tarihi: 01 April 2025 - Tuesday

DEVLET + ÖZEL GİRİŞİM/VAKIF YÜKSEKÖĞRETİM KURUM ORTAKLIĞI İLE ÖĞRENCİ SÖMÜRÜSÜ/SOYGUNU(1)

  1. SUNUM

Türkiye’de gündem sıkıntısından değil, gündem bolluğu, planladığınız yazı dizilerinin zaman zaman kesintiye uğramasına neden olmaktadır. “Belediyeleri süpürün” buyruğu ve yanı sıra “torbadan küçük-büyük turp” çıkartma atakları, CHP ve CHP yönetiminde olan belediyelere saldırı, ülkemizi karmakarışık bir duruma getirdi. Ha arayışı ve demokratik haklarını savunma l hareketleri ve bunların toma, biber gazı, cop, tekme-yumruk ile bastırılması, tüm Türkiye’yi sarmaladı. Ben de Köy Enstitüleri’nin 85nci yıl dönümünde, eğitimi içeren ve özellikle de insan hak ve görevi olan ”eğitim-öğretimim tarifelerinin” giderek ödenemez boyuta tırmanmasını konu kılan yazımı araya sıkıştırmaya karar verdim. Ve bu konuda doğrudan 2024-2025 Akademik Dönemi’nde   Cumhurbaşkanı Kararı

Uyarınca alınması gereken “katkı payı/öğrenim ücretini” dayanak kılan değerlendirmem ve işin özel/vakıf yükseköğretim kurumlarınca öğrenci sömürüsüne dönüştürülmesini doğrudan Cumhurbaşkanı’na iletmenin doğuracağı sonuçları da izleyeceğim.

Ulusların varsıllığını, gönencini,iç ve dış barışını;bilgi ve bilgiye erişim devrimi basamağındaki konumu ile yakından bağlantılıdır.Daha fazla bilgi,beceri ve öğrenme kapasitesine sahip olanlar, yaşam boyu olağanüstü bir ekonomik doyuma ve yaşam düzeyine ulaşırken,bu ölçütlerin uzağında olan toplumlar,umarsızlık ve yalnızlık içinde,yoksulluk ve yoksunluk çukurunda debelenip debelenmeye tutsaktır.Bu nedenden gelişmiş ekonomiler,eğitimi;siyasal ve toplumsal önceliklerinin ilk sırasına koyarak,çağcıl uygarlık düzeylerini korumak ve geliştirmek çabasındadırlar. Bu nedenle de eğitim ve öğrenim hakkı, insan hakkı olarak, Anayasa ve yasalarda yer alırken, aynı zamanda da hak sahibi yurttaşa da görev olarak yüklenmiş durumdadır. Okul öncesinden başlayarak hak ve görev kapsamına giren bu süreç, günümüzde yükseköğretimi da kapsar olmuştur. Bilgili, becerili ve özgüven sahibi, öğrenme kapasitesi yüksek insanların nitel ve nicel ağırlığı özellikle yüksek öğretim sistemine bağlıdır. Küreselleşen ve küreselleştikçe de karmaşıklaşan dünyamızda özgüvene sahip ve girişimci bireyler olabilmek, entelektüel bir savaşımı ve uğraşı gerektirmekte ve dayatmaktadır. Bu ise, eğitim-öğretim sisteminin, özellikle de yükseköğretim sisteminin bu ortamı sağlayacak özgürlük ve serbestlik iklimine sahip olmasını gerektirmektedir.

Türkiye’de ise 21.inci yüzyıl ve AKP ile birlikte, eğitim ve yükseköğretimden beklenen, keskin bir sapmaya uğratılmıştır. 20 yüzyılın ilk yarısında “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür kuşaklar yetiştirme” öncelik kazanırken, AKP ile bu “kinci ve dinbaz kuşaklar yetiştirmeye” evrilmiş, cahillik övgülenir, desteklenir olmuştur. Bu nedenle sistem, toplumun entelektüel savaşımı başaracak ortamdan, çatışmacılığa, biatçılığa, kapıkulluğuna göre biçimlendirilmektedir. Aydın olmak, özgürce düşünmek ve düşündüğünü özgürce açıklamak neredeyse suç oluşturur olmuştur.

Anayasada eğitim-öğretimin “hak ve görev” olarak tanımlanırken, AKP, bilerek ve isteyerek, eğitimi okul öncesinden başlayarak, piyasada alınır – satılır hizmete dönüştürmüştür. Pıtrak gibi ortaya, giderek genişleyen ve pahalılaşan bir eğitim-öğretim piyasası çıkmıştır. Ve devlet, bu piyasanın genişlemesi ve derinleşmesini de özendirmek amaçlı olarak desteklerini de kamu kesiminden kısarak, özel sektöre kamusal kaynakları aktarmaktadır. 2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası’na ek maddeler olarak yer alan bu destekler yetmezmiş gibi, 31.12.2002 Günlü 26040 Sayılı Resmi Gazete ile yayımlanan “Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği” yayımlanmıştır. Bu Yönetmeliğin 30.uncu Maddesi,“Vakıf Üniversitelerine veya Yüksek Teknoloji Enstitülerine Devlet Yardımı” ara başlığı eklenmiştir.  Madde, Devlet Yardımını şöyle tanımlamaktadır: “Madde 30 — Vakıflar tarafından kurulmuş yükseköğretim kurumlarının giderlerine katkıda bulunmak amacıyla; bütçede yer alan ödenekle sınırlı olmak üzere, ilgili vakıf yükseköğretim kurumunun müracaatı, Yükseköğretim Kurulunun görüşü ve Milli Eğitim Bakanlığının teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca Devlet yardımı yapılır”.

Asıl yardım ise, Anayasanın 130uncu maddesinde yükseköğretim harca/katkı payına konu bir kamu hizmeti olarak tanımlanırken, özel/vakıf yükseköğretimin fiyatını serbest piyasa koşullarına bırakmış bulunmaktadır. Bu serbestinin Anayasaya, yasaya ve Cumhurbaşkanı Kararlarına aykırılığı ortadadır.

Yükseköğretim sistemimizde, aynı Anayasa, Yasa, Cumhurbaşkanı Kararı ve Yönetmelikler kapsamında olmasına karşın, iki farklı tarife uygulayan yükseköğretim kurumları bulunmaktadır. Bunlar; üniversiteler ve “ne “kuş”, ne de “deve” tanımına giren vakıf yükseköğretim kurumlarıdır. Bu aykırılıkları Cumhurbaşkanına yazdığım açık mektupla anlatmaya çalıştım. Bu mektubumu EBT Dergimiz aracılığı ile, alanın asli kesimi olan Eğitim Emekçilerine ve öğrencilere, onların ailelerine de ulaştırmak istedim.

“CUMHURBAŞKANINA AÇIK MEKTUP”

Bay Başkan,

Bu açık mektubumun tarafınızca okunacağını ummuyorum.Ancak,yükseköğretim alanında danışmanlığınızı yapan eski YÖK Başkanı okur,göndermede bulunduğum ve bir zamanlar uygulamakla görevli olduğu mevzuata bakarsa,imzanızı taşıyan,2 Temmuz 2024 Günlü,32590 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 8703 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararının yanlış uygulandığının,özellikle özel7vakıf yükseköğretim öğrencilerinin sömürülmesine,sahiplerinin ise aşırı kazanca boğulduklarının ayırdına vararak, düzeltilmesine katkıda bulunur.

Ülkemizde 129 Devlet Üniversitesi,75 Vakıf Yükseköğretim Kurumu,4 Vakıf Meslek Yüksek Okulu(YÖK bunları da üniversite olarak adlandırıyor)olmak üzere 208 yükseköğretim kurumu var. Bunlardan 25’i, “Araştırma Üniversitesi” olarak adlandırılmakta.Buradan çıkartacağımız ilk sonuç,183’ün araştırma yapmamakta olduklarıdır.Böylece YÖK, araştırma yapılmayan üniversite adlı garabeti de bizlere ve ülkemizin gençlerine armağan etmiş(!) olmaktadır.Oysa ki,2547 S.Yükseköğretim Y.nın 3/d. Maddesinde üniversite; “bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip,yüksek düzeyde eğitim-öğretim,BİLİMSEL ARAŞTIRMA ve yayım yapan…kurum”olarak tanımlanmaktadır.Önceki 4946 ve 1750 S.lı Üniversiteler Y.nda yer alan “Memleketin türlü yönden ilerleme ve gelişmesini ilgilendirilen bütün sorunları Hükümetle ve kurumlarla da elbirliği etmek SURETİYLE ÖĞRETİM VE ARAŞTIRMA KONUSU YAPARAK SONUÇLARINI TOPLUMUN FAYDALANMASINA sunmak ve Hükümetçe MEB’nın aracılığı ile istenecek İNCELEME VE ARAŞTIRMALARI SONUÇLANDIRARAK DÜŞÜNCELERİNİ BİLDİRMEK”görevi, 2547 S.Yükseköğretim Yasasından çıkartılmış bulunmaktadır.Toplumumuzun ve başkanlığınızın,üniversiteden yararlanamamasının nedenini  buradan çıkartabiliriz.

Bay Başkan,

18 Kasım 2002’de kurulan İlk AKP Hükümeti,58inci Cumhuriyet Hükümetidir. Devraldığınız Üniversite/Yükseköğretim Kurumu sayısı,76’dır.Geçen 23 yılda kurulan (132+17 =)149yükseköğretim kurumu ile bu sayı 208+17=) 225’e tırmanmıştır. Bunlardan (79+17=96)’u, gerçekte vakıf ve üniversite olmayan vakıf yükseköğretim kurumudur. Cumhuriyetin kuruluşundan, ilk AKP Hükümetinin kuruluşuna kadar olan 79 yılda 76, ilk hükümetinizden bu yana geçen 23 yılda;(132+17=)149 yükseköğretim kurumu kurulmuştur. Cumhuriyetimizin 80 yılında her yıl 1;sonrası 23 yılda ise,yılda yaklaşık 6,5 yükseköğretim kurumu kurulmuştur.Bunlardan 17si,FETÖ ile bağlantılı diyerek 15Temmuz 2016’dan sonra kapatılmıştır.Oysa ki,kurucusu olduğunuz AKP’nin“Kalkınma ve Demokratikleşme  Programı”nda yükseköğretim konusunda saptama ve hedeflerinizde;”Türkiye’de yüksek öğretim,nicelik açısından büyük bir ilerleme kaydetmiş,ancak nitelik bakımından aynı başarı gösterilememiştir.Yüksek öğretimde köklü bir reforma ihtiyaç vardır.YÖK, üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan,standart belirleyici bir yapıya kavuşturulacak,üniversiteler idari ve akademik özerkliğe sahip,öğretim elemanları ve öğrenciler üzerinde baskı,dayatma ve antidemokratik uygulamaların bulunmadığı,bilimsel bilginin üretildiği,araştırma ve öğretim faaliyetlerinin esas olduğu kurumlar haline getirilecektir” diyorsunuz. (Sürecek)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.