Çok partili demokrasiye geçişimizi,1946’dan başlatırsak, o tarihten bu yana, siyasal yaşamımızda bir kısım kesintiler olmuştur. Bunlardan biri de,27 Mayıs 1960’da,emir-kumanda içinde olmayan “askeri darbesi”dir. Sonrakiler, 12 Mart 1971 Müdahalesi ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ise, emir-komuta içinde sistemi içinde gerçekleştirilmiştir. Arada bir kısım başarıya ulaşamamış “askeri kalkışmalar” olmuştur. Bunlar, 22 Şubat 1962 ve 2-21Mayıs 1963’deki Albay Talat Aydemir’ca girişilen eylemli kalkışmalar,15 Temmuz 2016 Fethullahçı kalkışmadır. Kimileri,28 Şubat 1997 MGK Kararlarını, zamanın Genelkurmay Başkanı’nın yayımladığı ve “e-muhtırası”nı,12 Eylül 2010 ve 2017 Anayasa değişikliklerini “darbe” olarak nitelemektedir.
T.C. döneminde 1924,1961,1982 olmak üzere üç Anayasa çıkartılmıştır. Arada önemli değişikler yapılmasını bir yana bırakırsak, 1924 Anayasası, 1924-1961 aralığında 37 yıl; 1961 Anayasası 1961-1982 döneminde 21 yıl yürürlükte kalmış, 1982 Anayasası ise, varlığını 43 yıldır sürdürmektedir.
1924 Anayasası, 23 Ağustos 1923’de yapılan seçim ile kurulan “2.Meclis” tarafından, 1961 Anayasası “Kurucu Meclis”, 1982 Anayasası ise, “Danışma Meclisi” tarafından kabul edilmiş ve 1924 dışındaki Anayasalar halkoylamasının ürünleridir.
Bugünkü yazımı, yeni bir Anayasa türküsünün yakıldığı zamanda, 27 Mayıs 1960 Devrimi ve bunun ürünü olan 1961 Anayasası üzerinde düşünmek ve düşündürmeye ayırmak istedim.27 Mayıs’ı “Devrim” olarak nitelemenin dayanağı da 3 Nisan 1963’den,1982 Anayasasının yürürlüğe girmesine kadar (09/11/1982),20 yıla yakın süre “27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı” adı ile, T.C.nin resmi bayramları arasında yer almıştır.
Türkiye’yi 27 Mayıs’a götüren süreçte, önem taşıyan girişimlerden sonuncusu, DP tarafından verilen “CHP’nin Yıkıcı, Meşru Olmayan ve Yasa Dışı Çalışmaları Olduğu Gerekçesi ile Meclis Araştırmasına İlişkin Önerge” olmuştur. CHP Genel Başkanı bu önerge üzerine, 27 Mayıs Darbesi’nden 39 gün önce,18 Nisan 1960’da Meclis’te bir konuşma yapar. Konuşma ders verici olması nedeniyle (olabildiğince arı Türkçeye dönüştürerek) özetlemede bulunacağım. (Kaynağım,İİ’nün TBMM’ndeki Konuşmaları; TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No:57, Ankara,1993).
İİ; “iç politikada erinci kurmak sorunu,TBMM’nin eski bir kaygusudur. Biz bu konuda çeşitli girişimlerde bulunduk, TBMM’ni olaganüstü toplantı çağrılarımıza hükümetten bir yanıt alamadık.Gerçekte bunun bir noktada düğümlenmesinin nedeni,iktidarın oldu-bitti ile, getirdikleri yasa tasarılarının öncelikle kabul edilmesini koşulunu getirmesidir.Biz,toplumsal erinci sağlamanın başta gelenin yurttaşların siyasal düşünceleri ne olursa olsun,Devlet kapısında ,yasa önünde eylemli olarak eşit işlem görmesi koşulunu getiriyorduk.İktidar,bunu kabul etmemiştir(Vatan Cephesini oluşturmuştu) . İç politikada huzursuzluklar sorununun çözülmeye başlamasına engel olan başlıca düğüm budur.
DP Grup Başkanlarının getirdikleri önerge ile, iktidarın partizan anlayışından vazgeçmediklerini görmekteyiz. Bu önerge kabul edildiği andan başlayarak siyasal yaşamımız onarılmaz ve sürdürülmesi olanaksız bir uçuruma atılacaktır. Önergenin temeli muhalefeti, özellikle CHP’yi ve başını suçlamayı temel alıyor ve birtakım önlemler öneriliyor. Önerilen “Soruşturma Komisyonu” ülkeyi yöneten başlı başına bir yetkeye dönüştürülüyor.
TBMM çalışmalarında bizler İçtüzük Kurallarına bağlıyız ve bunun dışında hiçbir kurala bağlı değiliz. Buradaki düşüncelerimizden, karşı çıkışlarımızdan ve beğenmediklerimizden iktidara mensup olanlar bizi hiçbir yolla suçlamaya yetkili değillerdir. Meclis dışında ise, parti tüzüğüne, yasalara bağlı olarak çalışırız. Bunların dışında özgür yurttaş olarak hiçbir kayda bağlı değiliz.
Bir son hakem vardır. O da seçimle yurttaşın karşısına parti olarak, birey olarak kendimizi sunmaktır. Eşit haklar içinde, dürüst bir seçimin sonucuna boyun eğmeye zorundayız. Devletin, yönetimin temelini böyle bir seçim oluşturur. Böyle bir seçimi gerçekleştirmek için senelerce uğraştık, sonuç aldık. Kendimize düşen görevleri belirledik ve bu doğrultu da sürdüreceğiz…
Önerge, Türkiye’deki her çeşit siyasal kuruluşların gerektiğinde durdurulması yetkisinin ve gerek gördüğü bütün önlemleri almak yetkisinin verilmesini istiyor…Şimdi önerge sahipleri diyor ki, CHP hakkında gerektirdiğinde çalışmalarını durdurmak da içinde olmak üzere her çeşit ayıtları koymak için ve gerek gördüğümüz her çeşit önlemleri almak için yetki istiyor…
Şimdi böyle bir yetki istemek, insanların dün, bugün değil, yüz bin sene önceden beri ret ettikleri bir anlayıştır. Bu, hukuk ilkesine aykırıdır. Bir insan hem davacı, aynı zamanda hükümcü ve aynı zamanda uygulayıcı olamaz. Bu yetki bütün hukuk anlayışlarının dışındadır. Anayasanın üzerinde ve yasa dışıdır. Düpedüz meşru olmayan bir istemdir. Milletvekili olarak böyle bir saldırıyı kabul etmeyeceğiz. Yurttaşlara, yasaların, adaletin, Anayasanın dışında haksız, yasa dışı, meşru olmayan yetkilerle yapılacak karışmaları kabul etmemelerini söyleyeceğiz. Önergede sıralanan isteklerin hiçbir hukuksal değeri yoktur, hiçbir insani değeri yoktur…
Bu Komisyon, hükümetin, TBMM’nim üstünde bir baskı rejiminin yapısı olacaktır…Önerge bu Devlette hiçbir kuruma güveninin olmadığını söylüyor. Devlet memurlarına, adalete, orduya güveni yoktur. Hiçbir kuruma güveni olmayan bu otorite, bu yönetim eşit olmayan seçimlere kararlı olmasına karşın seçime gitmeye dahi cesaret edemiyor. Ulusun reyleriyle azlıkta kalmış olan bu iktidar, bugün Devletin bütün kurumlarında ve genel kamuoyunun kesin hükmü ve kanısı karşısında bir kadro durumunda kalmıştır…
İstenilen Meclis Tahkikat Komisyonu adı altında bir baskı yönetimi kurmaktır. Bu baskı yönetimi Anayasaya, İnsan Haklarına karşı yapılan meşru olmayan bir DARBEDİR…Buna yurttaşlar direneceklerdir.
DP, bizleri ihtilal yöntemi izlemekle, seçimsiz iktidara iktidara gelmekle suçluyorlar…Biz ihtilalden yetişmiş insanlarız…Meşrutiyet İhtilalinden geldik. Cumhuriyet İhtilaline yöneldik. En sonu, Cumhuriyet İhtilalinden demokratik rejime geçinceye kadar çok çaba gösterdik ve çok zahmet çektik. Çok güç bir devirdi bu. Ancak, sabırla başardık.
Bu ihtilal rejimi; eşit haklarla, dürüst yapılan seçimlerle, iktidar değişmesiyle sonuçlanabildi ve hiçbir kıyamet kopmadı. Bunun ulusumuzun tarihine, her zaman örnek olabilecek bir örnek olabilecek, cesaret verici bir örnek olarak geçmesini istedik. Şimdi, biz yeniden ihtilal yöntemini izleyerek ve ihtilal yolu ile iktidara geleceğiz: ne olacak?..(Sürecek)
