Merve KABAKUŞ FİLİZCAN
Köşe Yazarı
Merve KABAKUŞ FİLİZCAN
 

Yaşamın Senfonisi: Ruhun Melodisini Duyuyor musun?

Bir hayat, neyle ölçülür? Bir başarı listesi mi? Aldığın diplomalar, kazandığın ödüller, bir gün adını yazdıracağın taş mı? Pixar’ın Soul (2020) filmi işte tam burada, kulağımıza bir melodi fısıldıyor: “Hayat, yalnızca yaşamaktır.” Joe Gardner, caz piyanisti. Kendini hep “bir gün” diyerek avutmuş: O bir gün geldiğinde, büyük sahnede, ışıklar altında, herkesin gözleri onun üzerinde olacak. O an geldiğinde… Kalbindeki boşluğu dolduracağını sanmış. Oysa o an geldiğinde bile eksikti bir şey. Çünkü anlam, hep dışarıda, bir başarı tabelasında, bir alkışta aradığı bir şey sanmış. Oysa anlam, o “bir gün”e giden yolun küçük taşlarında gizliydi. Ve sonra Dorothea Williams, ona hepimizin kendine sorması gereken o hikâyeyi anlattı: “Genç bir balık yaşlı bir balığa yaklaşıp, ‘Ben okyanusu arıyorum,’ der. Yaşlı balık ona döner ve şöyle der: ‘Okyanus, işte içinde bulunduğumuz yer.’ Genç balık ise biraz hayal kırıklığıyla cevap verir: ‘Hayır, bu sadece su. Ben okyanusu arıyorum.’” Ne kadar tanıdık, değil mi? Hepimiz o genç balığız aslında. Hep bir "büyük an" arıyoruz. Bir terfi, bir ödül, bir büyük aşk, bir zafer... Hep bir son nokta. Oysa o "okyanus", tam buradaydı. O suyun içinde olduğumuzu, o küçük anların aslında anlamın ta kendisi olduğunu göremedik. Ve işte Soul’un kalbindeki karakter: 22. 22, uzun zamandır dünyaya gelmeye cesaret edemeyen bir ruhtur. Çünkü o, dünyayı hep karmaşık, zor, tehlikeli ve anlamsız olarak görmüştür. "Anlam bulmak" için bir tutku aramış, bir sebep, bir büyük şey... Ama hiçbiri ona "hazır" hissettirmemiş. Dünyaya gelmek için bir “kıvılcım” gerektiğine inanmıştır. O kıvılcımın büyük bir amacın, bir özel yeteneğin, bir başarı planının olması gerektiğine inanan 22, bu yüzden dünyaya inememiş. Joe ise ona şunu öğretir: O kıvılcım, büyük bir şey değil. O kıvılcım, bir tutku değil. O kıvılcım, yaşamın kendisidir. Bir pizza diliminin tadı, rüzgârda saçlarının uçuşması, gökyüzündeki kuşların kanat sesi, yürüyüşte hissettiğin toprak kokusu... İşte bunlar, dünyaya inmeye değer. Anlam, sadece "olmak “ta gizli. 22’nin hikâyesi, hepimizin hikâyesi. Hep büyük bir anlam, bir plan, bir yol haritası arıyoruz. Oysa kıvılcım sadece yaşamayı istemek. Sadece yürümek, gülmek, hissetmek, var olmak. 22 sonunda bunu anladığında, artık dünyaya inmeye hazırdır. Çünkü anlam, gökyüzündeki yıldızlarda değil, bir dilim pizzada, bir nefeste, bir kahkahada saklıdır. Joe filmin sonuna doğru piyanonun başına oturur. Gözleri kapanır, tuşlara dokunur ve anlar: Gerçek başarı, kalbinin ritmini duymak; yaşamın her anına müzik gibi dokunmak.  Hayat, büyük resimde değil. Küçük detaylarda. Bir kahkaha. Bir yaz gecesi esintisi. Bir dost sesi. Ve işte orada, yaşamın gerçek senfonisi başlıyor. O yüzden dur. Bir nefes al. Ellerini kalbine koy ve hisset.  Çünkü belki de o aradığın “okyanus”, tam burada, tam şimdi. Ve kendine sor:  Sen yaşamın senfonisini gerçekten duyuyor musun, yoksa hâlâ o büyük hikâyenin fragmanını mı izliyorsun? Alt tarafı; Bir çiçek koklayıp, Bir hayvan sahiplenip, Birkaç insan tanıyıp, Sevip gidecektik bu dünyadan. — Nazım Hikmet Aslında hayat basittir. Karmaşık hale getiren biziz. Nefes alıp vermek kadar basit. Ama işte onu bile unuttuk. Artık nefes almak için terapilere başlıyoruz. Oysa en kolay şeyi es geçip büyük büyük egoların içine düştük. O olmak, bu olmak, onu almak, bunu giymek... Evet, bunlar da lazım, ama sadece bunlarla yaşamak değil. Hayat anı yakalamaktan ibaret. Şimdilerde bununla ilgili bir sürü kitap var, değil mi? Onları da unutuyoruz. Sadece bir gün... Kolay yoldan. Nefes al. Bir ağacın gölgesine sığın, bir fincan kahve eşliğinde güneşin sıcaklığını hisset. Ve belki, o küçük an, seni sana döndürecek. Çünkü işte o zaman, hayatın gerçek melodisini yakalayacaksın. Balık hikâyesinin tam halini izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=OrPur7i3dck  
Ekleme Tarihi: 30 May 2025 - Friday

Yaşamın Senfonisi: Ruhun Melodisini Duyuyor musun?

Bir hayat, neyle ölçülür?

Bir başarı listesi mi? Aldığın diplomalar, kazandığın ödüller, bir gün adını yazdıracağın taş mı? Pixar’ın Soul (2020) filmi işte tam burada, kulağımıza bir melodi fısıldıyor:
“Hayat, yalnızca yaşamaktır.”

Joe Gardner, caz piyanisti. Kendini hep “bir gün” diyerek avutmuş: O bir gün geldiğinde, büyük sahnede, ışıklar altında, herkesin gözleri onun üzerinde olacak. O an geldiğinde… Kalbindeki boşluğu dolduracağını sanmış. Oysa o an geldiğinde bile eksikti bir şey. Çünkü anlam, hep dışarıda, bir başarı tabelasında, bir alkışta aradığı bir şey sanmış. Oysa anlam, o “bir gün”e giden yolun küçük taşlarında gizliydi.

Ve sonra Dorothea Williams, ona hepimizin kendine sorması gereken o hikâyeyi anlattı:
“Genç bir balık yaşlı bir balığa yaklaşıp, ‘Ben okyanusu arıyorum,’ der.
Yaşlı balık ona döner ve şöyle der:
‘Okyanus, işte içinde bulunduğumuz yer.’
Genç balık ise biraz hayal kırıklığıyla cevap verir:
‘Hayır, bu sadece su. Ben okyanusu arıyorum.’”

Ne kadar tanıdık, değil mi? Hepimiz o genç balığız aslında. Hep bir "büyük an" arıyoruz. Bir terfi, bir ödül, bir büyük aşk, bir zafer... Hep bir son nokta. Oysa o "okyanus", tam buradaydı. O suyun içinde olduğumuzu, o küçük anların aslında anlamın ta kendisi olduğunu göremedik.

Ve işte Soul’un kalbindeki karakter: 22.

22, uzun zamandır dünyaya gelmeye cesaret edemeyen bir ruhtur. Çünkü o, dünyayı hep karmaşık, zor, tehlikeli ve anlamsız olarak görmüştür. "Anlam bulmak" için bir tutku aramış, bir sebep, bir büyük şey... Ama hiçbiri ona "hazır" hissettirmemiş. Dünyaya gelmek için bir “kıvılcım” gerektiğine inanmıştır. O kıvılcımın büyük bir amacın, bir özel yeteneğin, bir başarı planının olması gerektiğine inanan 22, bu yüzden dünyaya inememiş.

Joe ise ona şunu öğretir: O kıvılcım, büyük bir şey değil. O kıvılcım, bir tutku değil. O kıvılcım, yaşamın kendisidir. Bir pizza diliminin tadı, rüzgârda saçlarının uçuşması, gökyüzündeki kuşların kanat sesi, yürüyüşte hissettiğin toprak kokusu... İşte bunlar, dünyaya inmeye değer. Anlam, sadece "olmak “ta gizli.

22’nin hikâyesi, hepimizin hikâyesi. Hep büyük bir anlam, bir plan, bir yol haritası arıyoruz. Oysa kıvılcım sadece yaşamayı istemek. Sadece yürümek, gülmek, hissetmek, var olmak. 22 sonunda bunu anladığında, artık dünyaya inmeye hazırdır. Çünkü anlam, gökyüzündeki yıldızlarda değil, bir dilim pizzada, bir nefeste, bir kahkahada saklıdır.

Joe filmin sonuna doğru piyanonun başına oturur. Gözleri kapanır, tuşlara dokunur ve anlar: Gerçek başarı, kalbinin ritmini duymak; yaşamın her anına müzik gibi dokunmak.

 Hayat, büyük resimde değil. Küçük detaylarda.
Bir kahkaha. Bir yaz gecesi esintisi. Bir dost sesi.
Ve işte orada, yaşamın gerçek senfonisi başlıyor.

O yüzden dur. Bir nefes al. Ellerini kalbine koy ve hisset.  Çünkü belki de o aradığın “okyanus”, tam burada, tam şimdi. Ve kendine sor:

 Sen yaşamın senfonisini gerçekten duyuyor musun, yoksa hâlâ o büyük hikâyenin fragmanını mı izliyorsun?

Alt tarafı;
Bir çiçek koklayıp,
Bir hayvan sahiplenip,
Birkaç insan tanıyıp,
Sevip gidecektik bu dünyadan.
Nazım Hikmet

Aslında hayat basittir. Karmaşık hale getiren biziz.
Nefes alıp vermek kadar basit.
Ama işte onu bile unuttuk. Artık nefes almak için terapilere başlıyoruz. Oysa en kolay şeyi es geçip büyük büyük egoların içine düştük.
O olmak, bu olmak, onu almak, bunu giymek...
Evet, bunlar da lazım, ama sadece bunlarla yaşamak değil.
Hayat anı yakalamaktan ibaret. Şimdilerde bununla ilgili bir sürü kitap var, değil mi? Onları da unutuyoruz.

Sadece bir gün...
Kolay yoldan.
Nefes al. Bir ağacın gölgesine sığın, bir fincan kahve eşliğinde güneşin sıcaklığını hisset.
Ve belki, o küçük an, seni sana döndürecek. Çünkü işte o zaman, hayatın gerçek melodisini yakalayacaksın.

Balık hikâyesinin tam halini izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=OrPur7i3dck
 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (5)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Zilfinaz
(30.05.2025 12:06 - #3205)
Tebrikler yine güzelliklere göremediklerimize dokunmussun yğregine kalemıne saglık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
DERYA
(30.05.2025 14:32 - #3209)
emeğine sağlık hocam çok güzel bir yazı olmuş
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Esra G.
(31.05.2025 14:35 - #3221)
Ders niteliğinde bir yazı olmuş tebrik ederim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Jack sparrow
(31.05.2025 14:36 - #3222)
Çok güzel yazı olmuş tebrikler
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Devrimci Okur İ
(02.06.2025 10:54 - #3233)
Bu yazınız yine ruhumuzun derinliklerine işledi kendimi o balık gibi hissetim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.