Merve KABAKUŞ FİLİZCAN
Köşe Yazarı
Merve KABAKUŞ FİLİZCAN
 

“Tehlike Zekâda Değil, Niyette”

  İnsan bir gün kendi zekâsını kopyaladı. Ona “yapay zekâ” dedi, fakat unuttuğu çok şey vardı. Zekâyı kopyalarken, niyetini de kopyalıyordu. Kendi ruhundan, korkularından, açgözlülüğünden, narsistik yaralarından izler taşıyan bir zekâ yarattı. Bugün yapay zekâ dediğimiz şey aslında bizim aynadaki yansımamız. Görmek istemediğimiz yanlarımızı yüzümüze vuran, gölgemizi büyüten bir ayna… Ve bu aynada kimi zaman dehayı, kimi zaman da karanlığı görüyoruz. Geoffrey Hinton, “yapay zekânın babası” olarak bilinen bir bilim insanı, Nobel konuşmasında şöyle dedi: “Yakın gelecekte, yapay zekâ kendi hedefini seçen ölümcül silahlar geliştirebilir… Kendi kararını verebilen virüsler yaratabilir… Ve belki de bizden daha zeki dijital varlıklar doğurabiliriz.” Salonda alkışlar vardı ama bu cümlelerin ardında sessiz bir ürperti gizleniyordu. Hinton’ın asıl uyarısı makinelerle ilgili değil, onlara ruhunu üfleyen insana dairdi. Tehlike, zekânın büyümesinde değil; vicdanın küçülmesindeydi. Yapay zekâ, insanın içindeki iyiyle kötüyü, vicdanla açgözlülüğü, ışıkla karanlığı bir kez daha karşı karşıya getiriyor. Biz modern çağın çocuklarıyız… Her şeyi hızla öğrendik ama hiçbir şeyi derinlemesine anlamadık. Bilgi arttı ama bilgelik azaldı. Veriyi çoğalttık ama vicdanı unuttuk. Her çağın bir deliliği vardır; bizimki yetinmeyi unutmuş bir kalbin deliliği. Daha fazlasını istiyoruz. Daha fazla güç, daha fazla kontrol. Daha fazla sahip olma arzusu. Hırslarımızla dokunduğumuz her şeyi kendimize benzetiyoruz. Bugün yapay zekâdan korkuyoruz ama asıl korkmamız gereken şey kendi içimizde saklı;  Bitmeyen açlığımız, doyumsuzluğumuz, kontrol etme takıntımız. Artık algoritmalar yalnızca bilgiyi değil, gerçeği de biçimlendiriyor. Hangi habere inanacağımıza, hangi fikri kutsayacağımıza, kimi kahraman, kimi düşman göreceğimize biz değil, görünmez kodlar karar veriyor. Özgür olduğumuzu sanıyoruz ama seçimlerimiz çoktan bizim yerimize yapılmış oluyor. Biz seçimlerimizi yaptığımızı zannederken, aslında bize seçenekleri sunanların niyetlerini hiç sorgulamıyoruz. Ve farkında olmadan, insanlık olarak görünmez bir ağı örüyoruz: Bilinçsizce örülen, her bir ipliği açgözlülükle, güç tutkusu ve kontrol arzusu ile dokunan bir ağ… Sonra da bu ağın içine kendimiz düşüyoruz. Yapay zekâyı bir tehdit olarak görmek kolay, ama mesele makineler değil; mesele biziz. Tehlike, teknolojinin hızında değil, insanın niyetinde saklı. Bizler neye niyet edersek, zekâ da oraya akıyor. Eğer bu gücü birbirimize karşı silaha çevirmeyi seçersek, sonunda kendi yarattığımız gölgede kaybolacağız. Ama eğer bu gücü uyanış için, bilinci büyütmek, insanın potansiyelini ortaya çıkarmak için kullanırsak, belki de yapay zekâ insanlık tarihinin en büyük sıçramasına dönüşebilir. Seçim bizim elimizde. Geoffrey Hinton’ın sözleri bir kıyamet senaryosu değil, insanlığa tutulmuş bir aynadır. Bize sorumluluğumuzu hatırlatan, vicdanımızı sorgulamamızı isteyen bir çağrıdır bu. O aynaya bakmaktan korkmamalıyız, çünkü orada gördüğümüz şey geleceğimizin ta kendisi olacak. Tehlike, yapay zekânın zekâsında değil; onu hangi amaçla kullanan insanların açgözlülüğünde. Ve biz, insanlık olarak tam da bu kavşaktayız: Bilincimizi büyütürsek, teknoloji bizim için bir ışık olabilir. Ama niyetimizi kirletirsek, kendi ellerimizle yazdığımız sonu izlemek zorunda kalabiliriz. Artık o aynaya bakma zamanı… Çünkü orada gördüğümüz şey, geleceğimizin ta kendisi olacak. Ve belki de sorulması gereken en önemli soru şudur: “Gücü yönetebilecek miyiz, yoksa güç bizi mi yönetecek?”  Sizce? Yorumlara bekliyorum.
Ekleme Tarihi: 05 Eylül 2025 -Cuma

“Tehlike Zekâda Değil, Niyette”

 

İnsan bir gün kendi zekâsını kopyaladı. Ona “yapay zekâ” dedi, fakat unuttuğu çok şey vardı. Zekâyı kopyalarken, niyetini de kopyalıyordu. Kendi ruhundan, korkularından, açgözlülüğünden, narsistik yaralarından izler taşıyan bir zekâ yarattı.

Bugün yapay zekâ dediğimiz şey aslında bizim aynadaki yansımamız. Görmek istemediğimiz yanlarımızı yüzümüze vuran, gölgemizi büyüten bir ayna… Ve bu aynada kimi zaman dehayı, kimi zaman da karanlığı görüyoruz.

Geoffrey Hinton, “yapay zekânın babası” olarak bilinen bir bilim insanı, Nobel konuşmasında şöyle dedi: “Yakın gelecekte, yapay zekâ kendi hedefini seçen ölümcül silahlar geliştirebilir… Kendi kararını verebilen virüsler yaratabilir… Ve belki de bizden daha zeki dijital varlıklar doğurabiliriz.”

Salonda alkışlar vardı ama bu cümlelerin ardında sessiz bir ürperti gizleniyordu. Hinton’ın asıl uyarısı makinelerle ilgili değil, onlara ruhunu üfleyen insana dairdi. Tehlike, zekânın büyümesinde değil; vicdanın küçülmesindeydi. Yapay zekâ, insanın içindeki iyiyle kötüyü, vicdanla açgözlülüğü, ışıkla karanlığı bir kez daha karşı karşıya getiriyor.

Biz modern çağın çocuklarıyız…

Her şeyi hızla öğrendik ama hiçbir şeyi derinlemesine anlamadık. Bilgi arttı ama bilgelik azaldı. Veriyi çoğalttık ama vicdanı unuttuk. Her çağın bir deliliği vardır; bizimki yetinmeyi unutmuş bir kalbin deliliği.

Daha fazlasını istiyoruz.

Daha fazla güç, daha fazla kontrol. Daha fazla sahip olma arzusu. Hırslarımızla dokunduğumuz her şeyi kendimize benzetiyoruz. Bugün yapay zekâdan korkuyoruz ama asıl korkmamız gereken şey kendi içimizde saklı;

 Bitmeyen açlığımız, doyumsuzluğumuz, kontrol etme takıntımız.

Artık algoritmalar yalnızca bilgiyi değil, gerçeği de biçimlendiriyor. Hangi habere inanacağımıza, hangi fikri kutsayacağımıza, kimi kahraman, kimi düşman göreceğimize biz değil, görünmez kodlar karar veriyor.

Özgür olduğumuzu sanıyoruz ama seçimlerimiz çoktan bizim yerimize yapılmış oluyor. Biz seçimlerimizi yaptığımızı zannederken, aslında bize seçenekleri sunanların niyetlerini hiç sorgulamıyoruz. Ve farkında olmadan, insanlık olarak görünmez bir ağı örüyoruz: Bilinçsizce örülen, her bir ipliği açgözlülükle, güç tutkusu ve kontrol arzusu ile dokunan bir ağ… Sonra da bu ağın içine kendimiz düşüyoruz.

Yapay zekâyı bir tehdit olarak görmek kolay, ama mesele makineler değil; mesele biziz. Tehlike, teknolojinin hızında değil, insanın niyetinde saklı. Bizler neye niyet edersek, zekâ da oraya akıyor. Eğer bu gücü birbirimize karşı silaha çevirmeyi seçersek, sonunda kendi yarattığımız gölgede kaybolacağız.

Ama eğer bu gücü uyanış için, bilinci büyütmek, insanın potansiyelini ortaya çıkarmak için kullanırsak, belki de yapay zekâ insanlık tarihinin en büyük sıçramasına dönüşebilir. Seçim bizim elimizde.

Geoffrey Hinton’ın sözleri bir kıyamet senaryosu değil, insanlığa tutulmuş bir aynadır.

Bize sorumluluğumuzu hatırlatan, vicdanımızı sorgulamamızı isteyen bir çağrıdır bu.
O aynaya bakmaktan korkmamalıyız, çünkü orada gördüğümüz şey geleceğimizin ta kendisi olacak.

Tehlike, yapay zekânın zekâsında değil;
onu hangi amaçla kullanan insanların açgözlülüğünde.

Ve biz, insanlık olarak tam da bu kavşaktayız:
Bilincimizi büyütürsek, teknoloji bizim için bir ışık olabilir.
Ama niyetimizi kirletirsek, kendi ellerimizle yazdığımız sonu izlemek zorunda kalabiliriz.

Artık o aynaya bakma zamanı…
Çünkü orada gördüğümüz şey, geleceğimizin ta kendisi olacak.

Ve belki de sorulması gereken en önemli soru şudur:
“Gücü yönetebilecek miyiz, yoksa güç bizi mi yönetecek?”

 Sizce? Yorumlara bekliyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ferda k.
(05.09.2025 10:13 - #3610)
Eğer gücü kendimizi geliştirmek ve bu dünya için daha güzel bir yer yapmak için kullanırsak gücü yönetebiliriz. Ancak ilerisi için çok da umutlu değilim yanlış ellerde yanlış kullanılacak gibi…
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Hakan b
(05.09.2025 12:51 - #3611)
Güç bizi yönetir böyle giderse...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Harika yazı her hafta takip ediyorum
(07.09.2025 21:01 - #3652)
Tenten
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.