Modern dünyanın yüküne küçük bir karşı duruş…
“Zamanın durduğu o anlarda kendini bulursun.
Koşmadığın, üretmediğin, sadece olduğun o sade anlarda…”
Günümüz insanı hep meşgul. Hep bir şeye yetişmek zorunda… Mail'ler, bildirimler, yapılacaklar listesi... “Boş durma” diye büyütüldük. Boşluk kötüydü. Tembellik ayıptı. Durmaksa yalnızca zayıfların işiydi. Ama içten içe hepimiz tükenmiş hissediyoruz. Sürekli bir şeyler yapmanın arasında kendimize dönüp bakamaz olduk. İşte tam bu noktada İtalyanların o zarif felsefesi çıkıyor karşımıza;
Dolce Far Niente
Hiçbir şey yapmamanın güzelliği…
Bu, üretmemeyi kutsamak değil. Bu, kendine izin vermek. Zihnin sustuğu, ruhun derin bir nefes aldığı bir alan açmak.
Hiçbir şeye yetişmeden.
Sadece var olarak.
Modern dünyada “boş zaman” bile performansa dönüştü. Dinlenmemiz bile planlı, ölçülü, sosyal medyaya uygun. Oysa gerçek dinlenme; ölçüsüz, hesapsız, suçluluk duymadan yapılan dinlenmedir. Hiçbir yere yetişmeden geçen bir gün, kayıp değil... bir kurtuluş olabilir.
Taoist felsefede buna benzer bir kavram var:
Wu Wei ; “Eylemsizlik içinde eylem.”
Yani hayatla savaşmadan, zorlamadan, akışla var olmak.
Üretmeden değil ama kendini zorlamadan yaşamak.
Çabasız olanı seçmek…
Bazen bir şey yapmamak, en güçlü seçenektir. Çünkü sessizlik içinde en gerçek sesini duyarsın.
Peki ya bizim toplumda?
Boş durana ‘tembel’ diyen bir toplumda büyüdük. Oysa bazen sadece yorulmuşsundur. Sadece biraz durmak istersin… Ama toplumun sesleri onun sessizliğini bastırır.
Dolce Far Niente, bizim için sadece İtalyanca bir deyiş değil, unutulmuş bir ihtiyaç.
Bugün sadece 15 dakika hiçbir şey yap.
Telefon yok. Hedef yok. Üretim yok.
Sadece bir pencere… Bir kahve… Belki biraz sessizlik.
Ve o an, kendine fısılda:
“Hiçbir şey yapmamanın da bir tatlığı var.”
Çünkü bazen, en derin iyileşme bir durakta başlar.
Ve sen buna çoktan hazırsın.
Bir Film Önerisi: Eat Pray Love
Eğer bu yazı sana iyi geldiyse, ruhunun biraz dinlenmeye, biraz yola çıkmaya ihtiyacı varsa ve “Hiçbir şey yapmadan da insan kendini bulabilir mi?” diye merak ediyorsan sana bir film önerim var:
Eat Pray Love
Başrolde Julia Roberts.
Hayatına sıfırdan, kendi kalbinden başlamak isteyen bir kadının hikâyesi…
İtalya’da tatlı hiçlik, Hindistan’da sessizlik, Bali’de aşk…
Ama hepsinden önemlisi:
Kendini yeniden tanımanın, durmanın ve sadece olmanın güzelliği.
Filmde geçen şu sözle bağlayalım:
“Bazen her şeyi bırakman gerekir… Kendin olabilmek için.”
