Çünkü bazen bir an, bir ömre bedeldir...
“Mutlu bir hayat yoktur; mutlu dakikalar, saatler vardır… Değerini bil.”
İlk duyduğumda içimde bir şey kırıldı. O kadar çaba, o kadar koşuşturmaca… Yalnızca birkaç saat için mi? Ama sonra anladım: Belki de hayatın adaleti burada saklıydı. Çünkü kalıcı hiçbir şey bu dünyaya ait değildi; ne acı, ne sevinç…
Mutluluk da dâhil.
Her şeyin başı, beklenti…
İnsan zihni, bir olayı yaşamadan önce onunla ilgili bir senaryo çizer. "Şöyle olursa mutlu olurum," der. Ama hayat, senaryolara sadık kalmaz. Bu yüzden çoğu zaman hissettiğimiz şey, mutsuzluk değil; karşılanmamış beklentilerin yorgunluğudur.
İçimizde bir “devamlı memnun olma” arzusu var. Sürekli daha fazlasını isteyen, hiçbir ânı yeterli bulmayan o tatminsiz ses... Ve biz çoğu zaman o sesle özdeşleşiyoruz. Oysa fark etmemiz gereken bir şey var: Mutluluk, elde ettiklerimizle değil; içimizdeki beklentiyi dizginleyebildiğimiz anlarla gelir.
Bir tatilin son gününde hissedilen o hüzün...
Bir hayalin tam gerçekleşeceği sırada baş gösteren huzursuzluk...
Bu duygular tesadüf değil. Çünkü insan zihni, “gelecekteki” mutluluğa odaklandıkça, "şu an"ı ya boşa harcıyor ya da küçümsüyor. Ve böylece, elimizden kayan sadece anlar değil…
Hayatın kendisi oluyor.
Mutluluk bir varış noktası değil, yolda olmanın armağanıdır.
Hep o eksik parçayı arayan modern insan aslında kendi zihninde yarattığı sabit bir halin arayışında. Ama gerçek şu ki, mutluluk sabit bir ruh hâli değil, geldiğinde kıymeti bilinmesi gereken kısa bir ziyaretçidir.
Hayatın bütünü, seni mutlu etmek zorunda değil. Ama o kısa anlarda var olan mutluluğun değerini anlaman, seni hayatla barış içinde tutabilir.
O içten gelen sevinç hâli ansızın gelir. Kapıyı çalmaz. Uğradığını fark etmezsen gider.
Ama eğer fark edebilirsen…
İşte o zaman, bir ömre yayılır.
Ve şunu unutma sevgili okur.
Belki de mesele şu: Mutluluk peşinde koşmayı bırakmak ve olduğun yerin güzelliğini görmek…
Çünkü bazı anlar vardır… Bir anlığına bile hissettiklerinde, bir ömre yeter.
Not: Bugün bir an yaşarsan, küçücük bir huzur bile hissedersen… Unutma ve o fragmanı kaçırma. Çünkü belki de bu yazı, o anın ta kendisiydi.
