Gerçeğe gözlerimizi kapadığımız sürece, karanlık bize hep güvenli gelecek. Çünkü karanlık kimseyi zorlamaz; yüzleşme istemez, rahatsız etmez, soru sormaz. Karanlık rahatlatır.
İşte bu yüzden, hakikatin ışığı gözlerimizi yakıyor artık. Uzun süre loş bir odada yaşayıp bir sabah perdeleri birden aralamak gibi… Gözbebeklerimiz küçülüyor, kalbimiz geri çekiliyor, içimizde sakladığımız her şey bir anda görünür hale geliyor.
Matrix’te Morpheus, Neo’ya “Gözlerin acıyor, çünkü hayatında ilk kez gerçekleri görüyorsun” der.
Biz de bugün tam böyleyiz. Gerçeği ilk kez görmüyoruz; gerçeği uzun zamandır görmezden gelmenin acısıyla kıvranıyoruz.
Toplum olarak her şeyi biliyoruz aslında. Ekonominin ne durumda olduğunu biliyoruz. İlişkilerin neden sürdürülemediğini biliyoruz. Neden bu kadar öfkelendiğimizi, neden bu kadar yorulduğumuzu, neden bu kadar hızlı kırıldığımızı… Hepsini biliyoruz.
Ama bilmek başka görmek başka…
Görmek bedel ister.
Görmek sorumluluk ister.
Görmek bazen insanın kendine attığı en sert tokattır.
Bu yüzden “idare ediyoruz” cümlesi, ülkenin en sessiz ortak dili oldu. Kimse idare etmiyor aslında; herkes kendini oyalıyor. Gerçek görünmesin diye, kendine küçük masallar anlatıyor. Huzuru değil, uyuşmayı seçiyoruz. Çünkü gerçek, konforun düşmanıdır.
Ve sonra susup suçu sisteme atıyoruz.
“Sistem böyle.”
Toplum böyle.
Hayat böyle.
Peki o sistem kim? Biz değilsek kim?
Sistemi kirleten de, temizleyen de, büyüten de, bozan da milyonlarca küçük tercihten oluşmuyor mu?
Kimsenin cesaret edemediği her yüzleşme, toplumun görünmez karanlığına bir tuğla daha eklemiyor mu?
Gerçeği arıyormuş gibi yapıyoruz ama aslında gerçeğin sadece işimize gelen kısmını istiyoruz.
Acıtmayanını.
Zorlamayanını.
Bizi değiştirmek zorunda bırakmayanını…
Belki de bu yüzden gözlerimiz yanıyor.
Işığa değil, kendi karanlığımıza bağımlıyız.
Ama şunu unutuyoruz:
Karanlık seni korumaz. Sadece saklar.
Hakikatin ışığı ise seni acıtır ama özgür bırakır.
Körlük gözlerle değil, iradeyle başlar.
Görmeye cesaret eden herkes, değişmeye davetlidir.
Karanlıktan çıkan herkes, önce kendi gölgesini tanır.
Değişim orada başlar:
Kendinden kaçmayı bıraktığın ilk saniyede.
Belki de bu ülkenin en büyük dönüşümü, ışığa alışma cesaretinden doğacak.
Gözlerimiz biraz daha yanacak; kabul. Ama bir gün açtığımızda, ilk kez net bir yüzümüz olacak.
Hakikat acıtır.
Ama insanı ancak hakikat iyileştirir.
