Merve KABAKUŞ FİLİZCAN
Köşe Yazarı
Merve KABAKUŞ FİLİZCAN
 

"İçimizde Bekleyen Bir ‘Yeniden’ Var"

Hiç hayatınızı sessize aldığınız oldu mu? Bildirimler geliyor, çağrılar çalıyor, ama içinizden açmak gelmiyor. Ne cevap vermek istiyorsunuz ne de “meşgulüm” diyebiliyorsunuz. İçiniz susmuş. Bir tür "Hayat Molası…" ama kimse fark etmiyor. İşte o suskunluğun tam ortasında bekleyen bir şey var: BİR YENİDEN. Ne devrim yapmaya çalışıyor ne de üzerinize atlayıp “hadi değiş artık!” diye bağırıyor. Sessiz, nazik, sabırlı. Bir şekilde sadece şöyle diyor: “Hazır olduğunda, buradayım.” Ama biz? Değişimi hep uzak, karmaşık, zor bir şey gibi düşündük. Belki de bunun sebebi, hayatı hep bir dizi ya da film gibi izlememizdi. Orada karakterler hep dibe vurur, sonra birden ayağa kalkar, gözlerinde kararlılıkla dağları deler. Biz de izlerken ağlarız, içimiz kıpır kıpır olur, “ben de böyle olmak isterdim” deriz… Ama sonra kalkıp sadece perdeleri açmaya bile üşeniriz. Çünkü hayat, öyle dramatik sahnelerle değil, alarmı üç kere erteleyip panikle kalktığın sabahlarla başlar. Ama şu soruyu sormadan da edemiyorum: Bizi ne tutuyor? Kendimize dönmek, sandığımız kadar zor mu? İstediğimiz şey zaman alacaksa… E, alsın? Zaman geçmiyor mu zaten? Neden “henüz olmadı” demek varken “asla olmayacak”a dönüyoruz? Bu noktada hep aynı karikatür geliyor aklıma: Bir adam tünel kazıyor. Neredeyse elmasa ulaşmak üzereyken pes ediyor. Oysa bir kazma daha vursa, oradaydı. Bence biz de bazen sadece bir “kazma” uzaktayız o dönüşümden. Ama sabırsızlanıyoruz. Hedefe ulaşma telaşı, anı yaşamayı unutturuyor. Ve o unutkanlık içinde, en kolay olanı seçiyoruz: Yenilmek. Ama yenilmek en kolay gibi görünen ama belki de en ağır olan şeydir. Çünkü insan, o vazgeçişin yükünü her sabah yeniden sırtlanır. Her “keşke”, bir öncekinin yanına oturur ve sessizce büyür. Denemek, bazen kaybetmekle sonuçlansa bile en azından içimizde bir hafiflik bırakır. Ama hiç denememek, içimize çöreklenen bir “acaba”yla yaşatır bizi. Hedeflerimiz ne olursa olsun, bir gün onları düşününce içimizde pişmanlık değil huzur olsun isteriz. Bu yüzden belki de mesele sadece ulaşmak değil, o yolda kalabilmek, en çok da kendimize sadık kalabilmek. Çünkü hiçbir “keşke”, bir zamanlar içimizi titreten bir hayalin yerini tutmaz. O yüzden, belki de en çok kendimiz için, bir adım daha atmaya değer. Yeniden başlamak bir anda olmuyor. Çünkü bu bir film değil. Ne fonda dramatik bir müzik çalıyor, ne gözün dolduğu anda yağmur başlıyor. Kimse “hadi” diye omzuna dokunmuyor, ışıklar da üzerine tutulmuyor... hatta çoğu zaman mutfakta kararmış bir muzla göz göze geliyorsun. Ama işte tam orasıdır bazen: Düzenli dağılmış kaosun içinde, küçücük bir fark ediş. Hadi artık, bazı şeylere yeniden başlamak için evrenin sana mesaj göndermesini bekleme. Benden sana spoiler: Zaten gönderdi. Bu yazı o mesaj. Kalk. Bir yüzünü yıka. Çayı koy. Derin bir nefes al. İçindeki sesi birazcık daha aç. Yeniden başlıyoruz. Ve belki de en güzeli: Mesele hiçbir zaman dibe vurmak değildi. Mesele, dibe vurmadan da yeniden başlayabileceğini fark etmekti. Ve işte sen, tam da o fark edişin ucundasın şimdi. Erteleme. Çünkü en çok ertelediğimiz şey, kendimiz oluyoruz… Vazgeçmeyen, kendine inanan en güzel halinle… Haftaya görüşmek üzere. ✨  
Ekleme Tarihi: 28 Nisan 2025 -Pazartesi

"İçimizde Bekleyen Bir ‘Yeniden’ Var"

Hiç hayatınızı sessize aldığınız oldu mu?

Bildirimler geliyor, çağrılar çalıyor, ama içinizden açmak gelmiyor. Ne cevap vermek istiyorsunuz ne de “meşgulüm” diyebiliyorsunuz. İçiniz susmuş. Bir tür "Hayat Molası…" ama kimse fark etmiyor.

İşte o suskunluğun tam ortasında bekleyen bir şey var: BİR YENİDEN. Ne devrim yapmaya çalışıyor ne de üzerinize atlayıp “hadi değiş artık!” diye bağırıyor. Sessiz, nazik, sabırlı. Bir şekilde sadece şöyle diyor: “Hazır olduğunda, buradayım.”

Ama biz? Değişimi hep uzak, karmaşık, zor bir şey gibi düşündük.

Belki de bunun sebebi, hayatı hep bir dizi ya da film gibi izlememizdi. Orada karakterler hep dibe vurur, sonra birden ayağa kalkar, gözlerinde kararlılıkla dağları deler. Biz de izlerken ağlarız, içimiz kıpır kıpır olur, “ben de böyle olmak isterdim” deriz… Ama sonra kalkıp sadece perdeleri açmaya bile üşeniriz. Çünkü hayat, öyle dramatik sahnelerle değil, alarmı üç kere erteleyip panikle kalktığın sabahlarla başlar.

Ama şu soruyu sormadan da edemiyorum: Bizi ne tutuyor? Kendimize dönmek, sandığımız kadar zor mu? İstediğimiz şey zaman alacaksa… E, alsın? Zaman geçmiyor mu zaten? Neden “henüz olmadı” demek varken “asla olmayacak”a dönüyoruz?

Bu noktada hep aynı karikatür geliyor aklıma: Bir adam tünel kazıyor. Neredeyse elmasa ulaşmak üzereyken pes ediyor. Oysa bir kazma daha vursa, oradaydı. Bence biz de bazen sadece bir “kazma” uzaktayız o dönüşümden. Ama sabırsızlanıyoruz. Hedefe ulaşma telaşı, anı yaşamayı unutturuyor. Ve o unutkanlık içinde, en kolay olanı seçiyoruz: Yenilmek.

Ama yenilmek en kolay gibi görünen ama belki de en ağır olan şeydir. Çünkü insan, o vazgeçişin yükünü her sabah yeniden sırtlanır. Her “keşke”, bir öncekinin yanına oturur ve sessizce büyür. Denemek, bazen kaybetmekle sonuçlansa bile en azından içimizde bir hafiflik bırakır. Ama hiç denememek, içimize çöreklenen bir “acaba”yla yaşatır bizi.

Hedeflerimiz ne olursa olsun, bir gün onları düşününce içimizde pişmanlık değil huzur olsun isteriz. Bu yüzden belki de mesele sadece ulaşmak değil, o yolda kalabilmek, en çok da kendimize sadık kalabilmek. Çünkü hiçbir “keşke”, bir zamanlar içimizi titreten bir hayalin yerini tutmaz. O yüzden, belki de en çok kendimiz için, bir adım daha atmaya değer.

Yeniden başlamak bir anda olmuyor. Çünkü bu bir film değil. Ne fonda dramatik bir müzik çalıyor, ne gözün dolduğu anda yağmur başlıyor. Kimse “hadi” diye omzuna dokunmuyor, ışıklar da üzerine tutulmuyor... hatta çoğu zaman mutfakta kararmış bir muzla göz göze geliyorsun.

Ama işte tam orasıdır bazen: Düzenli dağılmış kaosun içinde, küçücük bir fark ediş.

Hadi artık, bazı şeylere yeniden başlamak için evrenin sana mesaj göndermesini bekleme.


Benden sana spoiler: Zaten gönderdi. Bu yazı o mesaj.

Kalk. Bir yüzünü yıka. Çayı koy. Derin bir nefes al. İçindeki sesi birazcık daha aç.
Yeniden başlıyoruz.

Ve belki de en güzeli: Mesele hiçbir zaman dibe vurmak değildi.
Mesele, dibe vurmadan da yeniden başlayabileceğini fark etmekti.
Ve işte sen, tam da o fark edişin ucundasın şimdi.

Erteleme. Çünkü en çok ertelediğimiz şey, kendimiz oluyoruz…

Vazgeçmeyen, kendine inanan en güzel halinle… Haftaya görüşmek üzere. ✨

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
YAĞMUR T.
(28.04.2025 17:50 - #2960)
Erteleme. Çünkü en çok ertelediğimiz şey, kendimiz oluyoruz… Kesinlikle hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Orhan Kulak
(01.05.2025 21:40 - #3027)
Doğru. Hayat aslında her gün yeniden başlıyor, umutla sağlıkla kalın
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.