Babalar Günü geliyor. Kutlayanlar var, kutlayamayanlar da… Çünkü bazıları baba olur, bazıları babalık etmeyi öğrenir. Bazılarıysa sadece iz bırakır, ad bırakmaz. Gerçek baba, çocuklarının kalbine dokunabilendir.
Babalık, biyolojik bir başlangıç değil; bir yolculuktur. O yolculukta bazen sustuğu hâlde yanında olan biri, bazen hiç “kızım/oğlum” demese de kendini hissettiren biri vardır. Baba olmak, her sabah aynı endişeyle uyanmak ve o endişeyi sevgiye dönüştürmektir.
Bazı insanlar babasız büyür.
Adı vardır, sesi yoktur.
Çocukken sınıfta bir resim yapılır; “babanı anlat” derler.
Bazıları o sayfayı boş bırakır.
Ama bir sayfanın boş kalması, bir çocuğun duygularının boş olduğu anlamına gelmez.
Bazı insanlar kanla bağ kuramaz, ama kalple kök salar. Bir dayı olur, bir abi olur, bir öğretmen olur, çocuğun hayatına görünmeden girer…
Ve sonra bazı babalar vardır…
Ne eksiktir ne fazladır.
Serttir ama yumuşaktır.
Kızmaz gibi yapar ama incinir.
Susar ama bakışıyla sarar.
Bir babanın suskunluğu, bazen bir çocuğun ömrü boyunca taşıdığı sorudur.
Babalar, çocuklarını korumak için gölgede kalmayı öğrenmiş savaşçılardır.
Bir baba, çocuğuna her şeyi veremez… Ama bir şey verir ki, o da yeter: varlığını.
Bu yazı sadece babalara değil...
Babalık etmeyi seçen herkese.
Kalbiyle bağ kuranlara.
Gölgede büyütenlere.
Adı anılmasa da izi kalanlara…
Ve en çok da; hiç “kıyamam” demese bile gerçekten hiç kıyamayanlara…
Varlığıyla güç veren, yokluğuyla içte bir boşluk bırakan tüm babalara ve bir gün değil, her gün “baba gibi duranlara” kalpten bir selam olsun.
Canım Babama özel bir şiir ile yazımı bitirmek istiyorum…
Belki de ben şahittim,
O adamın derin yalnızlığına,
Çocukluğundan kalan sevgi açlığına.
Ne yazık ki kimse göremiyordu,
Benim gördüklerimi.
Dışı sert, içi yumuşacık,
Bir kutu gibi kapalıydı,
Ama bir o kadar da netti yüzü,
Her mimiği bir kelime gibiydi.
Sevmeyi bilmezdi belki,
Gösteremezdi sevgisini.
Ama bizden, herkesten daha derinden severdi.
Canım babam,
Bunu biliyorum,
Ve seni seviyorum…
