Merve KABAKUŞ FİLİZCAN
Köşe Yazarı
Merve KABAKUŞ FİLİZCAN
 

“Bir Sabah Uyandım: Eylül Gitmiş, Haziran Gelmiş”

Çocukken günler bitmek bilmezdi. Sokakta oynarken akşam bir türlü çökmez, tatiller sonsuzmuş gibi uzar, bir yıl geçmek bilmezdi. Çünkü her şey ilkti: ilk defa gördüğümüz yollar, ilk defa tattığımız yemekler, ilk defa öğrendiğimiz kelimeler… Beynimiz her ayrıntıyı iştahla kaydederdi. Her şey yepyeni, şaşırtıcı ve unutulmazdı. Bu yüzden zaman, ağır ağır yürüyordu. Bir gün, bir ömre bedeldi. Sonra büyüdük. Günler üst üste konan yapraklar gibi aynılaştı. Her sabah aynı yolları yürürken, aynı yüzlere selam verirken, aynı işleri bitirmeye çalışırken zaman hızlandı. Çünkü artık beynimiz şaşırmıyordu. Yeniliğin yerini rutin, merakın yerini alışkanlık aldı. Zihin, “yapmam lazım” cümleleriyle doldu ve anı kaydetmeyi bıraktı. Bir bakıyorsun gözünü açtığında eylül, kapadığında haziran… Günler değil, yıllar bile bir anlık uykuya dönüşüyor. Belki de bu yüzden büyüdükçe hatıralarımız kısalıyor. Çocukluğumuzu hatırlarken onlarca sahne gelir gözümüzün önüne; oysa yetişkinlik yıllarımız sanki tek bir dosya altında toplanmış gibi silik ve birbirine benzer. Çünkü gerçekten orada değiliz; bedenimiz günün içinde ama zihnimiz hep bir sonraki plana, bir sonraki sorumluluğa koşuyor. Peki zamanı yeniden ağırlaştırmak mümkün mü? Evet. Ama bunun için yenilik gerekiyor. Yeni bir kitap okumak, hiç tatmadığın bir yemeği denemek, farklı bir kahve içmek, bilinmedik bir sokağa adım atmak… Beyin yeni olana şaşırır, kaydeder ve zamanı uzatır. Hayatımıza küçük keşifler katmak, günleri birbirinden ayıran renkli işaretlere dönüşür. Ve bir de bilinçli yaşamak var.  Koşuşturmayı bırakıp bir anlığına nefes almak, bir kahvenin kokusunu gerçekten duymak, bir şarkının sözlerini fark ederek dinlemek, karşımızdaki insanın gözlerine uzun uzun bakmak… Bunlar küçücük ama zamanı ağırlaştıran mucizeler. Çünkü zaman aslında kronolojide değil, zihnimizde akar. Belki de yapmamız gereken çok büyük değişimler değil; çocuklukta sahip olduğumuz o merakı yeniden hatırlamak. Her günün içinde yeni bir ayrıntı aramak. Takvim yapraklarını kovalamak yerine, günün kendisini yaşamayı seçmek. Unutmayalım: Takvimden düşen sayfalar kaybolmaz; biz onları yaşamazsak, bir sabah uyanırız ve eylüller, haziranlara karışır. Belki de bu satırların yanına bir şarkı koymak gerek. -Pinhani’nin ‘Yitirmeden’ şarkısı… Çünkü zaman, elimizden kayıp gitmeden fark etmemiz gereken en büyük hediye… Dinle: https://www.youtube.com/watch?v=cv6gfpDiYkQ&list=RDcv6gfpDiYkQ&start_radio=1
Ekleme Tarihi: 19 Eylül 2025 -Cuma

“Bir Sabah Uyandım: Eylül Gitmiş, Haziran Gelmiş”

Çocukken günler bitmek bilmezdi.

Sokakta oynarken akşam bir türlü çökmez, tatiller sonsuzmuş gibi uzar, bir yıl geçmek bilmezdi. Çünkü her şey ilkti: ilk defa gördüğümüz yollar, ilk defa tattığımız yemekler, ilk defa öğrendiğimiz kelimeler… Beynimiz her ayrıntıyı iştahla kaydederdi. Her şey yepyeni, şaşırtıcı ve unutulmazdı. Bu yüzden zaman, ağır ağır yürüyordu. Bir gün, bir ömre bedeldi.

Sonra büyüdük.

Günler üst üste konan yapraklar gibi aynılaştı. Her sabah aynı yolları yürürken, aynı yüzlere selam verirken, aynı işleri bitirmeye çalışırken zaman hızlandı. Çünkü artık beynimiz şaşırmıyordu. Yeniliğin yerini rutin, merakın yerini alışkanlık aldı. Zihin, “yapmam lazım” cümleleriyle doldu ve anı kaydetmeyi bıraktı. Bir bakıyorsun gözünü açtığında eylül, kapadığında haziran… Günler değil, yıllar bile bir anlık uykuya dönüşüyor.

Belki de bu yüzden büyüdükçe hatıralarımız kısalıyor.

Çocukluğumuzu hatırlarken onlarca sahne gelir gözümüzün önüne; oysa yetişkinlik yıllarımız sanki tek bir dosya altında toplanmış gibi silik ve birbirine benzer. Çünkü gerçekten orada değiliz; bedenimiz günün içinde ama zihnimiz hep bir sonraki plana, bir sonraki sorumluluğa koşuyor.

Peki zamanı yeniden ağırlaştırmak mümkün mü?
Evet. Ama bunun için yenilik gerekiyor. Yeni bir kitap okumak, hiç tatmadığın bir yemeği denemek, farklı bir kahve içmek, bilinmedik bir sokağa adım atmak… Beyin yeni olana şaşırır, kaydeder ve zamanı uzatır. Hayatımıza küçük keşifler katmak, günleri birbirinden ayıran renkli işaretlere dönüşür.

Ve bir de bilinçli yaşamak var.

 Koşuşturmayı bırakıp bir anlığına nefes almak, bir kahvenin kokusunu gerçekten duymak, bir şarkının sözlerini fark ederek dinlemek, karşımızdaki insanın gözlerine uzun uzun bakmak… Bunlar küçücük ama zamanı ağırlaştıran mucizeler. Çünkü zaman aslında kronolojide değil, zihnimizde akar.

Belki de yapmamız gereken çok büyük değişimler değil; çocuklukta sahip olduğumuz o merakı yeniden hatırlamak. Her günün içinde yeni bir ayrıntı aramak.

Takvim yapraklarını kovalamak yerine, günün kendisini yaşamayı seçmek.

Unutmayalım:

Takvimden düşen sayfalar kaybolmaz; biz onları yaşamazsak, bir sabah uyanırız ve eylüller, haziranlara karışır.

Belki de bu satırların yanına bir şarkı koymak gerek.

-Pinhani’nin ‘Yitirmeden’ şarkısı… Çünkü zaman, elimizden kayıp gitmeden fark etmemiz gereken en büyük hediye…

Dinle:

https://www.youtube.com/watch?v=cv6gfpDiYkQ&list=RDcv6gfpDiYkQ&start_radio=1

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ferduck
(19.09.2025 12:43 - #3753)
‘Koşuşturmayı bırakıp bir anlığına nefes almak, bir kahvenin kokusunu gerçekten duymak, bir şarkının sözlerini fark ederek dinlemek…’ uzun süredir yapmadığım şeyler :(
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
güülsüm ok.
(19.09.2025 15:51 - #3755)
Takvim yapraklarını kovalamak yerine, günün kendisini yaşamayı seçmek. Emeğinize sağlık hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.