Merhaba,
> Geçen hafta, lise mezuniyetimizin 55. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen okul toplantısına katılmak üzere başkente kısa bir yolculuk yaptım. Malum, kış şartları ve de şehir içi ulaşım kolaylığı diyerek bir sınıf arkadaşımla birlikte tercihimiz yüksek hızlı tren (YHT) oldu... Emeklilikten bu yana yedi yıl içinde ikinci defa gittiğim Ankara’nın 'cumhuriyet dönemi' hafızasında önemli bir yere sahip, mimar Şekip Akalın tasarımı 1937 model tarihî Gar Binası'na sırtı dönük şekilde 2016 yılında açılan yeni gar kompleksi, mevcut iktidarın tüketim ve rant odaklı bakış açısını doğrusu güzel yansıtmış! Girişteki AVM yazısının altından geçerek yolcuların ayak bastığı camlı ortamda bana esas şaşırtıcı gelen, peronlara inen duvarda sergilenen iki devasa tablo oldu. Nasıl olduysa, bu iktidardan önce, toplu iğnenin bile üretilmediği, neredeyse BM’nin en az gelişmiş ülke (LDC) kategorisindekilere benzer bir memlekette 60’ların başında imal edilmiş tamamen yerli ve milli iki lokomotifin, ‘’Karakurt’’ (Sivas) ve ‘’Bozkurt’’ un (Eskişehir) çok şık fotoğraflarını görmek büyük bir şaşkınlık ve mutluluk kaynağı oldu! Esasında tam da bu noktada kamerayı biraz raylardan şoseye veya gökyüzüne çevirmeyi denersek, bizim neslin çok iyi hatırladığı, '’Anadol’’ dan da önce Eskişehir’deki aynı fabrikada, aynı yıllarda üretilmiş bir ‘’Devrim’’ otomobilimizin kadraja girmesine mani olamayacağımız gibi, 20’lerin sonlarında Kayseri’deki fabrikadan havalanan Vecihi Hürkuş’un tayyaresini dahi bulutlara girmeden yakalayabiliriz de…
> Her neyse buharlı lokomotiflerden, seyahatimizi gerçekleştirdiğimiz ‘Siemens’ amblemli, ''İslam Kalkınma Bankası (İKB) katkısı ile alındığı'' ibaresi bulunan YHT vagonuna dönersek, bilet ücreti bakımından, hele ‘ihtiyarlık’ indirimi ile pek şikayetçi olunmayacak bir bedel karşılığı yapılan seyahat şartları ve süresini makul karşılamak mümkün. Mümkün diyorum zira, bizim gibi seyrek binenler hariç, parkurun İstanbul-Sapanca bölümündeki ciddi ağır seyir nedeniyle gidişte de, dönüşte de yaşanan 20-30 dakikalık gecikmeler tüm yolcularca normal karşılanan bir durum olmuş…
> Rötardan bahsetmişken, sizlerden 80’lerin başlarında Fransa ve sonlarında da Kenya’da gerçekleştirdiğimiz iki tren yolculuğundan iki farklı görüntü aktarma izni rica ediyorum. Lyon başkonsolosluğunda çalışırken, Fransa’nın ilk defa 1981’de başlattığı Paris-Lyon yüksek hızlı tren (TGV) hattındaki bir seyahatimizde, trenin Paris ‘e 5-10 dakikalık gecikme ile girmesi üzerine tüm yolculara bilet paralarının iade edildiğini nedense pek unutamam. Buna rağmen, kılı kırk yarması ile ünlü Fransız basınında dalga dalga yayılan eleştiriler ulaştırma bakanının başını epey bir ağrıtmıştı!
> Buradan Ekvator’un güneyine inip, 80’ler sonunda görevli olduğum Kenya’ya gelince… !890’larda İngilizin patronajında, Hintli ustalar ile yerel kabilelerin, aslan saldırıları altındaki işçiliğinde gerçekleştirilen Nairobi-Mombasa hattında dizel lokomotifin çektiği yataklı tren seyahati ise unutulmayacak bir nostaljik hazinedir. 500 km.lik yolu, ucu açık! bir sürede kat'eden yataklı trenin güzergahı, karanlık basana kadar adeta bir safari parkurudur. Gürültüye odaklanmış fil sürüleri vagonlara donuk bakışlar atarken, zebralar, zürafalar toz toprak kaldırarak trenle yarışa kalkarlar…Buna karşılık gece ile beraber, meşalelerle aydınlatılmış derme çatma istasyon binalarının yer aldığı yol boyunca azami 70-80 km.lik hızda hem yatay, hem de dikey hissedilen sallantılarda uyuyabilmek, eldivenli garsonların gümüş servislerle hizmet ettiği yemekli vagonda içilen şarabın miktar ve kalitesine bağlıdır!
> Yazıya YHT ile başladık, Siemens ile bitirelim bari… 1961 yılında ‘’umuda yolculuk’’ mottosu ile başlayan, Türk iş göçünün nam-ı diğer ‘gurbetçiler'imizin Almanya’ya yönelik serüveninin 50. yılında Münih’te başkonsolos iken, en üst düzey bir ulaştırma heyetimizin yolu bizimkilerin 68. vilayetimiz dedikleri Münih’e düşmüştü. YHT için İspanyollardan sonra uygun seçenekleri incelemek üzere Bavyera’ya gelmiş olan heyeti ağırlayan Siemens’li yetkililer akşam yemeğine beni de davet etmişlerdi. Münih’in ünlü bir lokantasının özel bir odasında verilen yemekte yanımda oturan şirket CEO’su, garsonun bizimkilerin su ve sodadan oluşan içecek siparişlerini almasını takiben, kulağıma eğilerek kendilerinin şarap almalarında sakınca olup olmadığını sorma nezaketini göstermesi hoşuma gitmişti. Ev sahiplerini olumlu cevap ile rahatlattıktan sonra kendime sipariş ettiğim buğday birasının (weissbier) bulanık görüntüsü bizimkilerin dikkatini çekmişti. Meraklı sorular üzerine, sağlık açısından çok yararını gördüğüm bu birayı doktorumun da tavsiye ettiğini ve alkolsüz çeşidinin de bulunduğunu söylememle birlikte, masada iştahlı bir kafa karışıklığı esintisine yol açacağım hiç aklıma gelmemişti!
> Tabii hiç aklıma gelmeyen diğer bir husus ise, Almanya’da bir kaç yıl sonra açıklanan bir Siemens soruşturma raporunda, firmanın bir dizi ülke meyanında, Türkiye’de de YHT ihalesi için ‘kol'ları uzun bir özel şirket başta olmak üzere, TCDD ve bazı kamu görevlilerine yüzdeleri bile detaylandırılmış, sonu bol sıfırlı Avro’lara dayalı ‘’toksik’’! çalışma ortamları yarattığı iddiaları oldu...
Anasayfa
Yazarlar
Hidayet ERİŞ - Büyükelçi (E)
Yazı Detayı
Bu yazı 939 kez okundu.
'YHT' İLE GEÇMİŞE YOLCULUK
Merhaba,
> Geçen hafta, lise mezuniyetimizin 55. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen okul toplantısına katılmak üzere başkente kısa bir yolculuk yaptım. Malum, kış şartları ve de şehir içi ulaşım kolaylığı diyerek bir sınıf arkadaşımla birlikte tercihimiz yüksek hızlı tren (YHT) oldu... Emeklilikten bu yana yedi yıl içinde ikinci defa gittiğim Ankara’nın 'cumhuriyet dönemi' hafızasında önemli bir yere sahip, mimar Şekip Akalın tasarımı 1937 model tarihî Gar Binası'na sırtı dönük şekilde 2016 yılında açılan yeni gar kompleksi, mevcut iktidarın tüketim ve rant odaklı bakış açısını doğrusu güzel yansıtmış! Girişteki AVM yazısının altından geçerek yolcuların ayak bastığı camlı ortamda bana esas şaşırtıcı gelen, peronlara inen duvarda sergilenen iki devasa tablo oldu. Nasıl olduysa, bu iktidardan önce, toplu iğnenin bile üretilmediği, neredeyse BM’nin en az gelişmiş ülke (LDC) kategorisindekilere benzer bir memlekette 60’ların başında imal edilmiş tamamen yerli ve milli iki lokomotifin, ‘’Karakurt’’ (Sivas) ve ‘’Bozkurt’’ un (Eskişehir) çok şık fotoğraflarını görmek büyük bir şaşkınlık ve mutluluk kaynağı oldu! Esasında tam da bu noktada kamerayı biraz raylardan şoseye veya gökyüzüne çevirmeyi denersek, bizim neslin çok iyi hatırladığı, '’Anadol’’ dan da önce Eskişehir’deki aynı fabrikada, aynı yıllarda üretilmiş bir ‘’Devrim’’ otomobilimizin kadraja girmesine mani olamayacağımız gibi, 20’lerin sonlarında Kayseri’deki fabrikadan havalanan Vecihi Hürkuş’un tayyaresini dahi bulutlara girmeden yakalayabiliriz de…
> Her neyse buharlı lokomotiflerden, seyahatimizi gerçekleştirdiğimiz ‘Siemens’ amblemli, ''İslam Kalkınma Bankası (İKB) katkısı ile alındığı'' ibaresi bulunan YHT vagonuna dönersek, bilet ücreti bakımından, hele ‘ihtiyarlık’ indirimi ile pek şikayetçi olunmayacak bir bedel karşılığı yapılan seyahat şartları ve süresini makul karşılamak mümkün. Mümkün diyorum zira, bizim gibi seyrek binenler hariç, parkurun İstanbul-Sapanca bölümündeki ciddi ağır seyir nedeniyle gidişte de, dönüşte de yaşanan 20-30 dakikalık gecikmeler tüm yolcularca normal karşılanan bir durum olmuş…
> Rötardan bahsetmişken, sizlerden 80’lerin başlarında Fransa ve sonlarında da Kenya’da gerçekleştirdiğimiz iki tren yolculuğundan iki farklı görüntü aktarma izni rica ediyorum. Lyon başkonsolosluğunda çalışırken, Fransa’nın ilk defa 1981’de başlattığı Paris-Lyon yüksek hızlı tren (TGV) hattındaki bir seyahatimizde, trenin Paris ‘e 5-10 dakikalık gecikme ile girmesi üzerine tüm yolculara bilet paralarının iade edildiğini nedense pek unutamam. Buna rağmen, kılı kırk yarması ile ünlü Fransız basınında dalga dalga yayılan eleştiriler ulaştırma bakanının başını epey bir ağrıtmıştı!
> Buradan Ekvator’un güneyine inip, 80’ler sonunda görevli olduğum Kenya’ya gelince… !890’larda İngilizin patronajında, Hintli ustalar ile yerel kabilelerin, aslan saldırıları altındaki işçiliğinde gerçekleştirilen Nairobi-Mombasa hattında dizel lokomotifin çektiği yataklı tren seyahati ise unutulmayacak bir nostaljik hazinedir. 500 km.lik yolu, ucu açık! bir sürede kat'eden yataklı trenin güzergahı, karanlık basana kadar adeta bir safari parkurudur. Gürültüye odaklanmış fil sürüleri vagonlara donuk bakışlar atarken, zebralar, zürafalar toz toprak kaldırarak trenle yarışa kalkarlar…Buna karşılık gece ile beraber, meşalelerle aydınlatılmış derme çatma istasyon binalarının yer aldığı yol boyunca azami 70-80 km.lik hızda hem yatay, hem de dikey hissedilen sallantılarda uyuyabilmek, eldivenli garsonların gümüş servislerle hizmet ettiği yemekli vagonda içilen şarabın miktar ve kalitesine bağlıdır!
> Yazıya YHT ile başladık, Siemens ile bitirelim bari… 1961 yılında ‘’umuda yolculuk’’ mottosu ile başlayan, Türk iş göçünün nam-ı diğer ‘gurbetçiler'imizin Almanya’ya yönelik serüveninin 50. yılında Münih’te başkonsolos iken, en üst düzey bir ulaştırma heyetimizin yolu bizimkilerin 68. vilayetimiz dedikleri Münih’e düşmüştü. YHT için İspanyollardan sonra uygun seçenekleri incelemek üzere Bavyera’ya gelmiş olan heyeti ağırlayan Siemens’li yetkililer akşam yemeğine beni de davet etmişlerdi. Münih’in ünlü bir lokantasının özel bir odasında verilen yemekte yanımda oturan şirket CEO’su, garsonun bizimkilerin su ve sodadan oluşan içecek siparişlerini almasını takiben, kulağıma eğilerek kendilerinin şarap almalarında sakınca olup olmadığını sorma nezaketini göstermesi hoşuma gitmişti. Ev sahiplerini olumlu cevap ile rahatlattıktan sonra kendime sipariş ettiğim buğday birasının (weissbier) bulanık görüntüsü bizimkilerin dikkatini çekmişti. Meraklı sorular üzerine, sağlık açısından çok yararını gördüğüm bu birayı doktorumun da tavsiye ettiğini ve alkolsüz çeşidinin de bulunduğunu söylememle birlikte, masada iştahlı bir kafa karışıklığı esintisine yol açacağım hiç aklıma gelmemişti!
> Tabii hiç aklıma gelmeyen diğer bir husus ise, Almanya’da bir kaç yıl sonra açıklanan bir Siemens soruşturma raporunda, firmanın bir dizi ülke meyanında, Türkiye’de de YHT ihalesi için ‘kol'ları uzun bir özel şirket başta olmak üzere, TCDD ve bazı kamu görevlilerine yüzdeleri bile detaylandırılmış, sonu bol sıfırlı Avro’lara dayalı ‘’toksik’’! çalışma ortamları yarattığı iddiaları oldu...
Ekleme
Tarihi: 04 Aralık 2025 -Perşembe
'YHT' İLE GEÇMİŞE YOLCULUK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(4)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
OMS
(04.12.2025 16:59 -
#4232)
Şaşıramıyor olmak çok üzücü.
ERİŞ "Alışırlar, alışırlar!" diyen 8. CB'yi anmamak elde değil...
Tülay namı diğer komşu
(04.12.2025 19:10 -
#4233)
Harika gözlemler.Nefis bir yazı olmuş.
Eriş Bir Ankaralı olarak beğendiğinize memnun oldum...Çok teşekkürler
Servet Ünalmışer
(04.12.2025 20:31 -
#4234)
Bu defa da güzel bir tren( pardon üç ) yolculuğu yaptırdın bize. Kalemine sağlık….
Eriş Beğendiğinize çok memnun oldum. Teşekkürler...
Canan Ünalmışer
(04.12.2025 21:12 -
#4235)
Çok çarpıcı bir yazı olmuş.. Teşekkürler..
Eriş Beğendiğinize çok memnun oldum...Teşekkürler
