Hidayet ERİŞ - Büyükelçi (E)
Köşe Yazarı
Hidayet ERİŞ - Büyükelçi (E)
 

ÇUVAL II

‘’2003 Şubat'ının sonlarına doğru bölgedeki siyasi havanın iyice ısındığı, buna mukabil nemli soğun da iliklere işlediği kasvetli günlerde Silopi’de bıraktığımız Patron’un geçen haftaki anlatımlarına, dilerseniz ''Irak’ın kuzeyi''ndeki noktadan devam edelim…’'Irak’ın kuzey''i demişken Patron’un dikkatini çeken bu kelimedeki önemli bir ayrıntının da altını çizmek isterim. Bölgedeki bizim askeri makamlar, İngilizce kullanımı dahil, sadece coğrafi bir tanımlama olarak algılanmasını teminen o günlerde bölgenin bu şekilde adlandırılmasında ciddi hassasiyet göstermekteymişler. Buna karşın,''Kuzey Irak'' söylemini ise, hele yabancı muhatapları ile olan resmî yazışma ve söylemlerde kesinlikle red ediyorlarmış. Bana ilginç geldi, ne kadar öngörülü bir hareket!  Keza Patron’un Silopi’deki hava durumu ile ilgili bir diğer ilginç tesbitine göre de, kasabanın Cudi eteklerine yaslanan yüksek dış mahallesine kar taneleri düşerken, güneye doğru bir kaç yüz metre ötedeki ana yola, yani ovaya yakın alçak kesimlerde kar yerini yağmura bırakıyormuş. Ancak, bu yağış da sert güney rüzgarının taşıdığı yoğun toz bulutlarının etkisiyle adeta çamur yağmuru şeklinde gerçekleştiğinden bizimkinin beyaz 'Reno'sunun her gün yıkatılması gerekirmiş. Arabadan bahsederken aklıma geldi, bahsetmeden geçmeyeyim. Patron’un koruma ve şoförlüğünü yapan Yalovalı polis memuru, Irak'a yönelik her an başlaması beklenen ABD müdahalesinin arttırdığı güvenlik riski nedeniyle aracın plakasında ufak bir değişikliğe! gidilmesini önermiş. Nitekim o günden sonra, her ne kadar bakanlığın, '’06 UY 3..'' resmi siyah plakası sayesinde mahalli popülaritesi yüksek beyaz ‘Toros’ lardan ayrı bir görüntü verilmesini sağlasa da, Patron'un beyaz Reno’su artık periyodik olarak, kâh İçel, kâh Şırnak, kâh da Mardinli bir sivil araç olarak trafiğe çıkmaya başlamış!  Tekrar çamurlu yağmur fenomenine geri dönecek olursak, bizimkinin bu yağışlardan nasibini alan takım elbiseleri ise, kasabada kuru temizleyici bulunmadığı için 30 km. batıdaki Cizre’de temizleniyormuş. Burası, ateşli ahalisinin özellikle sessiz Cizre gecelerini adeta düğün havasına çeviren havai fişek benzeri 'tarakalı' gösterilerine rağmen, transit yol üzerindeki etkileyici Dicle nehri manzaralı tarihi köprü ve gelişmiş bir kamu tesisinin varlığı ile bizimkinin favori mekanı haline gelmiş...'' Merhaba, (Ankara’da kaldığı için, telefon konuşmalarımdan duyduklarını yine bir çırpıda kelimelere döküveren Baringo'dan artık sözü devralıp geçen haftadan kalan bölge tasvirine kısaca devamla...) Habur hudut kapısının karşısında yer alan, Irak’ın İbrahim Halil sınır geçiş noktası ve Zaho kasabasından doğuya doğru aramızdaki sınırı oluşturan dağ silsilesi, duvar gibi yükselerek İran sınırına kadar devam eder. Barzani'nin KDP'sinin kontrolündeki bu bölge ve adıgeçen hudut kapısında, esasen var olup gelişmelerle beraber gittikçe artan keyfi uygulamalar karşısında, bizimkilerce daha batıdaki bir nokta üzerinden Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgeye bitişik alternatif bir sınır kapısının açılması dahi planlanmıştı. Söz konusu bölgenin güneyindeki dağlık coğrafya ise, sınırdaşı İran ile her zaman iyi ilişkiler içinde olan Talabani’nin Kürdistan Yurtsever Birliği'nin (PYD) kontrolündedir. Tarih boyunca bu iki feodal aşiret arasında adeta bir '‘yap-boz’’ oyununa benzeyen ilişkiler; çıkar, kıskançlık, ihanet, ihtilaf ve hatta intikamlardan beslenen tipik bir Orta Doğu klasiği ile de uyumlu gibi görünür! Tarafımızca dönem dönem, hatta en son 90’lı yıllarda, büyük Atatürk’ün ‘’Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’ prensibi çerçevesinde bu ihtilafların çözümünde, taraflar arasında barışın tesisinde önemli roller oynadığımız da bir vakıadır! Her neyse, Irak'ın kuzeyini ilerde tekrar ziyaret etmek üzere Silopi'deki ofisimize döndüğümüzde, karşımızda yabancısı bol bir basın ordusunun kasabaya yerleşmiş olduğunu görmek şaşkınlık verici bir sahneydi. Öyle ya, her an başlayacak savaş ortamında bu kadar yoğun bir medya güruhunun burada ne işi vardı? Mesele kısa sürede anlaşıldı. CNN'den ZDF'e, El Pais'ten RAİ'ye, El Cezire'den BBC'ye hatta İsrail TV'ye kadar ve tabii ki tüm Türk medya kuruluşları, up-link araç gereçleri, bilumum cihazları ile Irak'a geçerek, ülkenin Saddam sonrası planlarının konuşulacağı sözde ''muhalifler toplantısı''nı izlemek istiyorlardı. Irak'ın kuzeyindeki Selahaddin şehrinde düzenlenecek toplantıya geçiş için de Silopi son ara duraktı...Ancak 26 Şubat'ta tarafımızca Habur sınır kapısı geçişlere kapatılmıştı. İçerde (Irak'ın kuzeyinde) ise durum güvenlik bakımından riskli olduğu için bizimkiler tüm grubun refakatli bir geçişle hedeflerine intikallerine karar vermişler ve ulaşım için gerekli hazırlıkları başlatmışlardı. Öte yandan, altyapısı tamamen hazırlıksız kasaba renklenmiş, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) elemanları dahil, ortalık değişik dillerin konuşulduğu kültürel bir mozaiğe dönmüştü. Görünüşte tek bir otel ve birkaç fırınlı et lokantasından başka iaşe-ibate imkanı olmamasına rağmen, ev sahiplerinin ve misafirlerin esneklikleri ve de en önemlisi yerel makamların aldığı tedbirler sayesinde kasabada iki-üç gün boyunca pek ciddi bir sorun çıkmamıştı. BBC'nin işgüzar bir muhabirinin yerel şahıslar üzerinde kurguya dayalı karalayıcı röportajına resmi makamlarca duyulan tepkiyi frenleyerek, muhabiri diplomatik şekilde ikna edip! bölge dışına çıkarılmasını sağlamamız haricinde herşey sakin geçmişti. Lokanta aşçılarına uygulamalı pizza ve spagetti derslerimizde ise başarılı sonuçlar almamız tüm tarafları tatmin etmişti! Keza titiz hazırlıklar bitip, anılan grubun otobüslerle içeri girerek toplantı mahalline ulaştırılmış olmaları memnuniyet vericiydi. Aynı günlerde, Ankara'da önemli gelişmeler olmaktaydı. Bir yanda KDP ve KYB liderleri, Türkmen temsilciler ve tabii ki ABD'li yetkililer ile Ankara Palas'ta toplantılar sürdürülürken, diğer yanda tüm kamu oyunun değişik his ve beklentilerle nefesini tutarak izlediği TBMM oturumunda meşhur 1 Mart tezkeresi, genel kurulda yeterli çoğunluk oyunu alamamış, sonuçta onbinlerce ABD askerinin Türk topraklarından geçmesine izin çıkmamıştı! Böylelikle, Türkiye üzerinden Irak'a karadan müdahale imkanından mahrum bırakılan ABD ve sözde koalisyon güçleri, 20 Mart günü başlattıkları savaşın kuzey cephesini ancak havadan yapacakları indirme harekatı ile gerçekleştirebileceklerdi. Bu durum ise ABD'nin 173.Hava indirme tugayı ve başındaki Albay Bill Mayville'in asabını fazlası ile bozmuş, öfke katsayılarının tavan yapmasına neden olmuştu... Devamı haftaya...Hoşçakalın!      
Ekleme Tarihi: 28 Eylül 2025 -Pazar

ÇUVAL II

‘’2003 Şubat'ının sonlarına doğru bölgedeki siyasi havanın iyice ısındığı, buna mukabil nemli soğun da iliklere işlediği kasvetli günlerde Silopi’de bıraktığımız Patron’un geçen haftaki anlatımlarına, dilerseniz ''Irak’ın kuzeyi''ndeki noktadan devam edelim…’'Irak’ın kuzey''i demişken Patron’un dikkatini çeken bu kelimedeki önemli bir ayrıntının da altını çizmek isterim. Bölgedeki bizim askeri makamlar, İngilizce kullanımı dahil, sadece coğrafi bir tanımlama olarak algılanmasını teminen o günlerde bölgenin bu şekilde adlandırılmasında ciddi hassasiyet göstermekteymişler. Buna karşın,''Kuzey Irak'' söylemini ise, hele yabancı muhatapları ile olan resmî yazışma ve söylemlerde kesinlikle red ediyorlarmış. Bana ilginç geldi, ne kadar öngörülü bir hareket! 

Keza Patron’un Silopi’deki hava durumu ile ilgili bir diğer ilginç tesbitine göre de, kasabanın Cudi eteklerine yaslanan yüksek dış mahallesine kar taneleri düşerken, güneye doğru bir kaç yüz metre ötedeki ana yola, yani ovaya yakın alçak kesimlerde kar yerini yağmura bırakıyormuş. Ancak, bu yağış da sert güney rüzgarının taşıdığı yoğun toz bulutlarının etkisiyle adeta çamur yağmuru şeklinde gerçekleştiğinden bizimkinin beyaz 'Reno'sunun her gün yıkatılması gerekirmiş. Arabadan bahsederken aklıma geldi, bahsetmeden geçmeyeyim. Patron’un koruma ve şoförlüğünü yapan Yalovalı polis memuru, Irak'a yönelik her an başlaması beklenen ABD müdahalesinin arttırdığı güvenlik riski nedeniyle aracın plakasında ufak bir değişikliğe! gidilmesini önermiş. Nitekim o günden sonra, her ne kadar bakanlığın, '’06 UY 3..'' resmi siyah plakası sayesinde mahalli popülaritesi yüksek beyaz ‘Toros’ lardan ayrı bir görüntü verilmesini sağlasa da, Patron'un beyaz Reno’su artık periyodik olarak, kâh İçel, kâh Şırnak, kâh da Mardinli bir sivil araç olarak trafiğe çıkmaya başlamış! 

Tekrar çamurlu yağmur fenomenine geri dönecek olursak, bizimkinin bu yağışlardan nasibini alan takım elbiseleri ise, kasabada kuru temizleyici bulunmadığı için 30 km. batıdaki Cizre’de temizleniyormuş. Burası, ateşli ahalisinin özellikle sessiz Cizre gecelerini adeta düğün havasına çeviren havai fişek benzeri 'tarakalı' gösterilerine rağmen, transit yol üzerindeki etkileyici Dicle nehri manzaralı tarihi köprü ve gelişmiş bir kamu tesisinin varlığı ile bizimkinin favori mekanı haline gelmiş...''

Merhaba,

(Ankara’da kaldığı için, telefon konuşmalarımdan duyduklarını yine bir çırpıda kelimelere döküveren Baringo'dan artık sözü devralıp geçen haftadan kalan bölge tasvirine kısaca devamla...)

Habur hudut kapısının karşısında yer alan, Irak’ın İbrahim Halil sınır geçiş noktası ve Zaho kasabasından doğuya doğru aramızdaki sınırı oluşturan dağ silsilesi, duvar gibi yükselerek İran sınırına kadar devam eder. Barzani'nin KDP'sinin kontrolündeki bu bölge ve adıgeçen hudut kapısında, esasen var olup gelişmelerle beraber gittikçe artan keyfi uygulamalar karşısında, bizimkilerce daha batıdaki bir nokta üzerinden Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgeye bitişik alternatif bir sınır kapısının açılması dahi planlanmıştı. Söz konusu bölgenin güneyindeki dağlık coğrafya ise, sınırdaşı İran ile her zaman iyi ilişkiler içinde olan Talabani’nin Kürdistan Yurtsever Birliği'nin (PYD) kontrolündedir. Tarih boyunca bu iki feodal aşiret arasında adeta bir '‘yap-boz’’ oyununa benzeyen ilişkiler; çıkar, kıskançlık, ihanet, ihtilaf ve hatta intikamlardan beslenen tipik bir Orta Doğu klasiği ile de uyumlu gibi görünür! Tarafımızca dönem dönem, hatta en son 90’lı yıllarda, büyük Atatürk’ün ‘’Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’ prensibi çerçevesinde bu ihtilafların çözümünde, taraflar arasında barışın tesisinde önemli roller oynadığımız da bir vakıadır!

Her neyse, Irak'ın kuzeyini ilerde tekrar ziyaret etmek üzere Silopi'deki ofisimize döndüğümüzde, karşımızda yabancısı bol bir basın ordusunun kasabaya yerleşmiş olduğunu görmek şaşkınlık verici bir sahneydi. Öyle ya, her an başlayacak savaş ortamında bu kadar yoğun bir medya güruhunun burada ne işi vardı? Mesele kısa sürede anlaşıldı. CNN'den ZDF'e, El Pais'ten RAİ'ye, El Cezire'den BBC'ye hatta İsrail TV'ye kadar ve tabii ki tüm Türk medya kuruluşları, up-link araç gereçleri, bilumum cihazları ile Irak'a geçerek, ülkenin Saddam sonrası planlarının konuşulacağı sözde ''muhalifler toplantısı''nı izlemek istiyorlardı. Irak'ın kuzeyindeki Selahaddin şehrinde düzenlenecek toplantıya geçiş için de Silopi son ara duraktı...Ancak 26 Şubat'ta tarafımızca Habur sınır kapısı geçişlere kapatılmıştı. İçerde (Irak'ın kuzeyinde) ise durum güvenlik bakımından riskli olduğu için bizimkiler tüm grubun refakatli bir geçişle hedeflerine intikallerine karar vermişler ve ulaşım için gerekli hazırlıkları başlatmışlardı. Öte yandan, altyapısı tamamen hazırlıksız kasaba renklenmiş, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) elemanları dahil, ortalık değişik dillerin konuşulduğu kültürel bir mozaiğe dönmüştü. Görünüşte tek bir otel ve birkaç fırınlı et lokantasından başka iaşe-ibate imkanı olmamasına rağmen, ev sahiplerinin ve misafirlerin esneklikleri ve de en önemlisi yerel makamların aldığı tedbirler sayesinde kasabada iki-üç gün boyunca pek ciddi bir sorun çıkmamıştı. BBC'nin işgüzar bir muhabirinin yerel şahıslar üzerinde kurguya dayalı karalayıcı röportajına resmi makamlarca duyulan tepkiyi frenleyerek, muhabiri diplomatik şekilde ikna edip! bölge dışına çıkarılmasını sağlamamız haricinde herşey sakin geçmişti. Lokanta aşçılarına uygulamalı pizza ve spagetti derslerimizde ise başarılı sonuçlar almamız tüm tarafları tatmin etmişti!

Keza titiz hazırlıklar bitip, anılan grubun otobüslerle içeri girerek toplantı mahalline ulaştırılmış olmaları memnuniyet vericiydi. Aynı günlerde, Ankara'da önemli gelişmeler olmaktaydı. Bir yanda KDP ve KYB liderleri, Türkmen temsilciler ve tabii ki ABD'li yetkililer ile Ankara Palas'ta toplantılar sürdürülürken, diğer yanda tüm kamu oyunun değişik his ve beklentilerle nefesini tutarak izlediği TBMM oturumunda meşhur 1 Mart tezkeresi, genel kurulda yeterli çoğunluk oyunu alamamış, sonuçta onbinlerce ABD askerinin Türk topraklarından geçmesine izin çıkmamıştı! Böylelikle, Türkiye üzerinden Irak'a karadan müdahale imkanından mahrum bırakılan ABD ve sözde koalisyon güçleri, 20 Mart günü başlattıkları savaşın kuzey cephesini ancak havadan yapacakları indirme harekatı ile gerçekleştirebileceklerdi. Bu durum ise ABD'nin 173.Hava indirme tugayı ve başındaki Albay Bill Mayville'in asabını fazlası ile bozmuş, öfke katsayılarının tavan yapmasına neden olmuştu...

Devamı haftaya...Hoşçakalın!

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (5)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
CANSİN Özsezen
(28.09.2025 17:38 - #3823)
Samimi kakeminiz resmen bağımlılık Yapıyor....
Eriş Güzel yorumunza çok teşekkürler...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Murat Başar
(28.09.2025 21:59 - #3828)
İlgiyle ve zevkle okuyoruz..devamını merakla bekleyeceğiz
Eriş Çok teşekkür ediyorum, yorumunuz gayrete getiriyor.!
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kahraman Dere
(29.09.2025 21:40 - #3847)
Tabiiki bu gerçekleri yaşamış olmak çok heyecan verici . Bundan öte anlatım şekli çok daha mükemmel. Teşekkür ediyoruz.
Eriş Çok teşekkürler, beğendiğinize sevindim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Serpil Atıcı
(30.09.2025 09:13 - #3852)
Muhteşem anlatım, kaleminize sağlık, bir nefeste okuyor, devamını dört gözle bekliyorum..
Eriş Beğeni dolu yorumunuza teşekkür ediyorum.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Canan Ünslmışer
(02.10.2025 17:46 - #3890)
Kaleminize sağlık, ne güzel bir anlatım…Hemde çok aydınlatıcı… teşekkürler..
Eriş Çok teşekkür ediyorum güzel yorumunuz için!
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.