Yamalı Hafızaya Dikiş Atılır!
Türkiye'de 1951'de toplu iğne üretimi başlamışken, (Bundan tam 74 yıl önce) “biz gelene kadar yoktu” demek, hafızayı silip yeniden yazmak gibidir. Yoktu denilen o iğneyle hafızayı geri dikmek gerek.
2002 Yılına Kadar Taş Devri mi Yaşıyorduk?
Toplu İğneyle Yamadık Yırtıklarımızı Unutmayız!
“Biz gelene kadar bu ülkede toplu iğne bile üretilmiyordu” diyenlere, bir çift sözüm var:
Atlı Zincir Sanayi İstanbul’da 1951 yılında Türkiye’de toplu iğne üretimine başlamıştı. Ankara, Eskişehir yolunda bir tesisi vardı.
Yani biz, çoktan yırtık pantolonumuzu yamayıp okula gitmiş, sökük düğmemizi dikmiş, annemizin iğne kutusunu miras almıştık.
Bu ülke taş devrinde değildi. Hafızası vardı. Üretimi vardı. Ve en önemlisi, emeği vardı.
Toplu iğne, bir ülkenin sanayi tarihindeki en küçük ama en keskin simgedir.
Çünkü o iğneyle sadece kumaş dikilmez; yoklukla mücadele, tasarrufla direniş, annelerin görünmeyen emeği de işlenir.
Şimdi kalkıp “yoktu” demek, o emeği yok saymak, o tarihi silmek demektir.
İğne Kutusunu Açanlar, Hafızayı Kapatamaz?
“Toplu iğne bile yoktu” diyenler, belli ki annelerinin dikiş kutusunu hiç açmamış.
O kutuda sadece iğne yoktu; düğme vardı, iplik vardı, sabır vardı.
Ve en önemlisi: hafıza vardı.
Her renk iplik, bir dönemin yırtığını kapatırdı.
Her paslı iğne, bir yokluk gününün tanığıydı.
O kutuya “yok” demek, geçmişe “sil” demektir.
1975 yılını iyi anımsıyorum!
Toplu iğneler, bizim mahallenin terzisi Fehmi abinin sol kolunda takılı aparatın üzerinde yüzlercesiyle dururdu.
Ölçü alırken toplu iğneleri art arda elbiseye eklerdi.
Her iğne, bir ölçü değil; bir hatıraydı.
Fehmi abi, sadece beden ölçmezdi; zamanın izini biçerdi.
O iğneler, kumaşa değil, hafızaya batardı.
Dikiş makinesinin ritmiyle mahalle nefes alırdı.
Ve biz, o nefesle büyüdük.
Kardemir Yoktu Mu Sandınız?
“Toplu iğne bile yoktu” diyenlere sormak gerek!
Kardemir yok muydu? 1937’de kuruldu.
İsdemir yok muydu? 1970’te üretime başladı.
Şeker Fabrikaları yok muydu? 1926’da Uşak’ta ilk şeker üretildi.
Çimento fabrikaları yok muydu? 1930’lardan beri Anadolu’nun harcıydı.
Üniversite yok muydu? 1946’da Ankara Üniversitesi, 1954’te ODTÜ kuruldu.
Araba yoktu da, Ankara’dan İstanbul’a el arabasıyla mı gidiliyordu?
Çamaşır makinesi yoktu da, tokacın sesi mi vardı?
Havaalanı yoktu da, uçaklar Leylak yuvasına mı iniyorlardı?
Yani bu ülke, eksiklerle değil, emekle yürüdü.
Sanayi mi arıyorsunuz? Mahalledeki Terziye Sorun
1950’lerde mahalle terzisi, sadece pantolon dikmezdi.
Yırtık ekonomiye yama yapardı.
Sökük sosyal yapıyı dikerdi.
Ve evet, belki fabrika azdı ama fikir çoktu.
Her terzi, bir mikro sanayiydi.
Her dikiş, bir mikro direnişti.
Hafızayı Silmek İçin Önce Bayramlıkları Unutmak Gerek!
Bayram sabahı giyilen o ütülü gömlek,
Sadece bir giysi değil; bir hafıza parçasıydı.
Düğmesi annemiz tarafından dikilmişti.
İğnesi, babamızın maaşından alınmıştı.
Şimdi kalkıp “yoktu” demek, o bayramı yok saymaktır.
Oysa biz, bayramda bile direndik.
Yamalı pantolonla, ama onurluyduk.
Toplu İğne Yoktu da Yaklaşık 65 Milyar Dolarlık Hafıza Nasıl Satıldı?
Bugün “toplu iğne bile yoktu” denilen ülkenin kaynakları, 65 milyar dolarlık özelleştirme listesiyle el değiştirdi.
Limanlar, elektrik santralleri, taşınmazları satıldı.
Demir-çelik tesisleri satıldı.
Şeker fabrikaları özelleştirildi.
Çimento fabrikaları devredildi.
Hafıza, kaynakla birlikte paketlendi. Saymakla bitmez…
Ama biz, o paketin içinden bir iğne çıkardık.
Ve yamaya başladık.
Hafızayı Satmak İçin Önce Etiketini Değiştirirler?
Bugün “toplu iğne bile yoktu” diyenler,
O iğneyle dikilen gömlekleri markaya çevirip sattılar.
“Made in Turkey” etiketiyle değil,
“Made in Unutulmuşluk”la pazarladılar.
Sonra da “biz getirdik” dediler.
Oysa biz, çoktan dikmiştik.
Sadece satmamıştık.
Yamalı Hafıza, Satılık Değildir?
İronik olan şu:
Toplu iğne üretimini yok sayanlar, o iğneyle dikilen giysilerle büyüdü.
O yamalarla sokakta oynadı.
O düğmelerle bayramlık giydi.
Şimdi ise geçmişi yok sayarak bugünü yüceltmeye çalışıyorlar.
Oysa geçmişi küçümsemek, bugünü büyütmez.
Sadece hafızayı daraltır.
Bu ülke taş devrinde yaşamadı.
Bu ülke, taş gibi direndi.
İğneyle kuyu kazdı.
Ağır sanayisini de kurdu.
Zincir sanayisi kurdu.
Ve evet, belki fabrika azdı, ama fikir çoktu.
Bugün “toplu iğne bile yoktu” diyenlere, bir iğne uzatıyoruz:
Hafızayı diksinler. Yamayı unutmasınlar.
Çünkü bu ülke, geçmişini yamalayarak bugüne geldi.
Ve o geçmiş, küçümsenecek değil; hatırlanacak kadar değerli.
