Günümüzde, haberlerin etkisi altında kalmamak neredeyse imkânsız hale geldi.
Televizyonda sürekli dönen savaş ve ölüm haberleri, zihnimizi karartırken, günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylar da tuz biber oluyor. Hepimiz bir an olsun bu karamsar tablodan uzaklaşıp nefes almak istiyoruz, ama ne mümkün!
Bugün, her zamanki gibi, biraz nefes alabilmek umuduyla gazetemi elime aldım. Ancak gazetenin manşetleri de televizyon ve sosyal medya haberlerinden farksızdı. İkinci dünya savaşını andıran görüntülerle harabeye dönmüş kentler, güvenlik güçlerine sığınan yaşlı, kadın ve çocukların yüzlerinde yansıyan korku, savaşın acımasızlığını gözler önüne seriyordu. Bir an kendimi kötü bir savaş filmi izliyormuş gibi hissettim.
Gazetenin diğer sayfalarında ise ahlaksızlık ve çocuklara cinsel istismar yapan kimselerin pis pis sırıtışları karşıma çıkıyordu. Konya'da çöken bina ve Kartalkaya'da yanan otel haberleri de sinirlerimi altüst etti. Bildiğim tüm küfürler boğazımda düğümlenip kaldı. Baktım ki evde kalırsam sinirle kendi kendime saracağım, Allah’tan arkadaşım Ali yetişti. Attık kendimizi sokağa!
Ali ile birlikte bir yerde oturup, sohbet etmek istiyordum. Ali arabayı park etmek için müsait bir yer ararken, bir adam gözüme takıldı. Adam çirkin mi çirkin, uyuz mu uyuz bir tip her halinden belli! Aracına binişi bile kibir doluydu. Aracının arkasındaki yazı dikkatimi çekti: "Doktor değilim ama herkes bana hasta." Gülsem mi ağlasam mı bilemedim, gerçekten şaka gibi!
Bu adamın arabasına binişinden, arkasına yazdığı bu kibirli mesajdan sinirlerim iyice gerilmişti. Çay içmekten vazgeçip, biraz rahatlamak için, Kirlinin meyhanesine gitmeye karar verdik. Ancak orada da aradığım huzuru bulamadım. Kalabalık, gürültü, bağırarak konuşan insanlar sinirlerimi daha da bozdu. Mekân tıka basa dolmuştu ve herkes sağır edercesine bağırarak konuşuyordu, kendini duyurabilmek için daha fazla gürültü yapıyordu. Gürültü arttıkça daha da fazla bağırıyorlardı.
Yan masada kafayı bulmuş bir kadın, "Sen kimsin?" diye bağırıyordu. Merak ettim ve garsondan kadının kim olduğunu sordum. Öğrendim ki, bir hastanede çalışıyormuş. Garsonun söylediklerini duyunca yine bir gülme tuttu beni. Bu ülkede gerçekten şaka gibi insanlar ve olaylar yaşıyoruz.
Şaka gibi bir ülkede, şaka gibi insanlarla yaşıyoruz. Bugün, zır cahillerle saygın insanların mücadelesi gözler önünde. Bu mücadele, bizlere toplumsal değerlerimizi ve ahlaki duruşumuzu hatırlatıyor.
Her ne kadar bu olaylar sinirlerimizi bozsa da, umudumuzu kaybetmemeli ve daha iyi bir gelecek için mücadeleye devam etmeliyiz. İçinde bulunduğumuz kaos ve belirsizlik ortamında bile, insan olmanın getirdiği değerleri unutmadan, birlikte daha güzel bir dünya kurmak için çaba sarf etmeliyiz diyorum!
Her şeye rağmen, bu topraklarda yaşamak her gün zorlaşıyor olsa da, bu memleket bizim!
Şaka gibi, değil mi?