Özgür Özel’in liderlik tarzı, klasik otorite figüründen çok, katılımcı liderlik modeline dayanır.
O, yukarıdan buyuran bir ses değil; tabandan gelen sesleri süzüp merkeze taşıyan bir köprü gibidir.
Sesi ne tok çıkar ne de yumuşak. Ama sözü yerli yerindedir.
Kitleleri hitabetiyle değil, içtenliğiyle ikna eder.
Bu yönüyle, karizmatik liderliği bir şovdan çok bir güven ilişkisine dönüştürür.
Onun kürsüdeki hali, konuşan değil konuşanı anlamaya çalışan bir lider izlenimi verir.
Bir meydanda yürür gibi konuşur Özgür Özel.
Sözcükleri, kararlılıkla ama kırmadan dökmeden kurar.
Ne bağırır, ne susar; tam kararında bir sesle temas eder dinleyenin yüreğine.
Bu denge, onun insanî yanının bir yansımasıdır: Hem anlayan hem anlatan, hem sabreden hem harekete geçen biridir o.
Özgür Özel, bağırmadan da güçlü olunabileceğini gösteren liderlerden biridir.
Sesi değil duruşu yükselir.
Onun liderliği, “güç gösterisi”nden çok “güçlü temsiliyet”in ifadesidir.
Takımdaşlığı, yoldaşlığı, insani erdemleri üst düzeydedir.
Sade bir vatandaş gibidir.
Yani senin gibi, benim gibidir!
Toplumun farklı kesimlerine temas eden, çoğulculuğu önceleyen ve birlikte yürüyebilen bir Türkiye hayalini diri tutan bir lider olarak yeni bir yol açmaktır.
Sahip Çıkan, Vefalı Bir Yoldaş!
Özgür Özel yalnızca bir lider değil; yoldaşlığa inanan bir insandır.
Dostlarına, partilisine, mücadele arkadaşlarına sahip çıkar.
Vefası, günübirlik siyasetin değil; uzun soluklu bir yol arkadaşlığının ürünüdür.
Birlikte yürüdüğü kimseyi yolda bırakmaz; hatırlanmayı bekleyenleri unutturmaz.
Onun liderliğinde, vefa bir erdem değil, bir sorumluluktur.
Enerjisiyle Yürüyen, Yorulmadan Anlatan iyi bir anlatıcıdır!
Sabahın erken saatlerinde bir işçiyle çay içerken de, gece geç vakit bir üniversite amfisinde gençlerle konuşurken de aynı enerjiyi taşır.
Bu enerji, bir hırsın değil; bir inancın, bir adanmışlığın enerjisidir.
Yorulmaz çünkü yürüdüğü yol, yalnızca kendi değil, halkın yoludur.
Siyasetin sert yüzüne karşı, onun gülümsemesi bir halk selamıdır.
Özgür Özel’in yüzü hep güler—ama bu gülüş ne gösteriştir ne kaçış.
Bir pazarcı teyzeye, bir üniversiteli gence, bir emekli işçiye aynı sıcaklıkla döner.
Çünkü onun gülümsemesi, “Ben de sizdenim” demenin en sade halidir.
Halkla Diyaloğun Sıcaklığı!
Ordu mitinginde bir hanım seslenir:
“Dime dime sana yine dava açar!”
Özgür Özel gülümseyerek yanıtlar:
“Onun savcısı varsa, benim senin gibi analarım var. Onun savcısının adı A…, benim anamın adı Cana Yakın!”
Bu diyalog, sadece bir espri değil; halkla kurulan bir gönül bağının, bir direniş mizahının göstergesidir.
Özgür Özel, halkın dilini konuşur; ama bu dil, sadece kelimelerden değil, göz temasından, omuz dokunuşundan, birlikte gülmekten oluşur.
Bir genç seslenir:
“Abi, senin sesin değil gözlerin konuşuyor!”
Özgür Özel yaklaşır, elini omzuna koyar:
“Göz göze geldik mi, söz zaten yolunu bulur.”
Bir emekli işçi şöyle der:
“Evde tencere kaynamıyor ama senin sözün içimizi ısıtıyor.”
Özgür Özel başını sallar, gözleri dolu:
“Tencereyi kaynatmak için önce vicdanı kaynatmak lazım. Biz birlikte kaynatacağız.”
Bir pazarcı teyze, elindeki domatesi göstererek seslenir:
“Bu domatesin kilosu olmuş 40 lira, ama senin sözün bedava değil, kıymetli!”
Özgür Özel gülümser:
“Senin sözünle tartılırsa, bu domates de adaletli olur.”
Empati Yetisi Güçlü Bir Dinleyici!
Siyasetin gürültüsünde çoğu zaman bastırılan “dinleme” sanatını içselleştirmiştir.
Karşısındakini yalnızca bir fikir olarak değil, bir hikâye olarak dinler.
Onunla konuşan bir işçinin ya da bir öğrencinin gözlerine baktığınızda, görülmenin verdiği o içten rahatlığı hissedersiniz.
Bu, siyasi kimliğin ötesinde, içten gelen bir insani refleksin işaretidir.
Eczacılık eğitimi almış, bilimsel düşünceye yakın bir zihni vardır.
Ama bilgiyi bir kibir değil, bir hizmet aracına dönüştürmeyi seçmiştir.
Konuşmalarında sık sık bilimsel verilerle halkın gündelik dilini buluşturur.
O yüzden hem bir akademisyeni hem de bir pazarcı teyzeyi ikna edebilir aynı anda.
Kolay gelen rollerin adamı değildir.
Siyasetin alışıldık kalıplarını aşmak, ezberi bozmak ister.
Partisinin iç dinamiklerinde de, genel siyasette de bu yönüyle bazen risk alır.
Ama o riski insani değerler adına aldığını hissettirir.
Makamı değil, “misyonu” önceleyen bir duruşu vardır.
Elbette ki kusursuz değildir.
Zaman zaman duygusallığı, kararlılığının önüne geçebilir.
Bazen sabretmek ile direnmek arasındaki ince çizgide tereddütler yaşar.
Ama bu, onun samimiyetini besleyen bir zayıflıktır; yapay değil, insana mahsus bir kırılganlıktır bu.
Sonuçta: Halkın İçinden Bir Aynadır!
Özgür Özel’i bir insan olarak tanımlamak gerekirse, onun bir “ayna” olduğunu söyleyebilirim.
Halkın umutlarını, kaygılarını, taleplerini yansıtan bir aynadır.
Ama bu ayna sadece yansıtmaz, şekil de verir.
Duruşuyla, sözüyle, tercihiyle, birlikte daha iyi bir toplum hayal edenlerin yüzünü netleştiren bir pırıl pırıl parlayan bir yıldızdır Özgür Özel!
