Taşradan gelen bir delikanlı, lüks bir otomobilden inen insanlara aç gözlerle bakıyor. Gördüğü dünya, onu içten içe çelişkiye sürüklüyor. “Bunlara sahip olmazsam gözüme uyku girmez, bu kenti elime geçirmezsem ben de ne olayım,” diyor.
Hayalleri büyüdükçe, hırsı onu gayrimeşru ilişkilerin ve kentin rant savaşlarının içine çekiyor. Kolayca sahip olmayı düşlediği nimetler, günün sonunda kendi ömrüne mal oluyor. Gasp, yankesicilik, uyuşturucu, insan ticareti…
Yasaların ötesinde şekillenen bir hayatın içindeler artık.
İstanbul, Ankara , İzmir gibi “Büyük kentlere” taşradan gelen göçlerin oluşturduğu çelişkilerin en keskin tablosu.
Bir yanda hayaller, diğer yanda gerçekler.
"Siyah ve beyaz kadar karşıt dünyalar. Ceylan ürkekliğiyle gelenler, zamanla bir pantere, hatta bir aslana dönüşüyor."
Kentlerin suç dünyasına çektiği gençler, hayatta kalma mücadelesini farklı şekillerde veriyor. Bazıları kentin sunduğu yasa dışı imkanlara yönelirken, bazıları bu çarpık düzeni reddedip yurtdışına kaçış yolu arıyor.
SUÇA SÜRÜKLENEN GENÇLER:
Suçun gölgesinde ilerleyenler, milliyetçilik ve dini değerleri bir kalkan gibi kullanıyor. Hassas kavramları hoyratça sömürmekten geri durmuyorlar. Ne yazık ki bu “sahte” söylemlerin alıcısı hep var, gayrimeşru dünya içerisinde. Bu kavramları tepe tepe kullanıyorlar.
Bazıları şehrin ayak oyunlarına çabuk yenilirken, kimi rolünü iyi oynuyor. Yasa dışı dünyanın etrafında dolanan avcı kuşlar gibi, leş bulduklarında anında çöküyorlar üzerine.
Büyük kentin yozlaşmış yüzü, taşradan gelen gençleri kendi oyununa dahil ediyor. Kolay para kazanma hırsı, uyuşturucu, fuhuş ve televizyon dizilerinin vaat ettiği ucuz kabadayılık sahnesi onları içine çekiyor.
Daha önce günah saydıkları değerleri, para ve güç elde edince meşru görüyorlar. Günün sonunda şehri de kendileri gibi yozlaştırıyorlar. Ama bu yaldızlı hayat, en çok onları baştan çıkarıyor.
YURTDIŞINA GİDEN GENÇLER:
Kentleşme süreci yalnızca suçun doğasını değiştirmedi; aynı zamanda gençlerin çıkış arayışlarını da farklı yönlere böldü. Bir kesim, büyük kentlerin rant savaşlarına dahil olarak suç dünyasının bir parçası haline geldi. Büyük şehirlerde kolay yoldan kazanç sağlamak için yasa dışı yollara yönelenler, kentin sunduğu fırsatları kendi yöntemleriyle değerlendirmeye çalıştı.
Ancak bir diğer kesim, var olan düzeni reddedip yurtdışına gitmenin yollarını arıyor. Bu gençler, fırsat eşitsizliğine teslim olmak yerine, kendi bilgi ve yetenekleriyle adil ve umut dolu bir gelecek kurmak için mücadele etmeye karar verdiler. Büyük kentlerde yozlaşmaya karşı ayakta duramayanlar, buna mecbur olmadıklarını fark ettiklerinde, bavullarını hazırlayıp başka topraklara yöneldiler.
Bir zamanlar büyük şehrin parlak ışıklarını ele geçirme arzusu taşıyanlar, şimdi yeni bir hayat kurmak için ülkelerini terk etmeyi düşlüyorlar. Avrupa’dan Kanada’ya, Avustralya’dan Körfez ülkelerine kadar birçok genç, daha iyi bir yaşam için vize programlarını ve çalışma fırsatlarını araştırıyorlar.
Göç edenlerin kimisi akademik başarılarını dünya sahnesine taşırken, kimisi en basit işlerde çalışarak hayatta kalma savaşı veriyor. Ancak ortak nokta şu: Umutlarını tüketenler, başka bir geleceğin peşine düşüyor. Kentin parlak ışıkları, bir zamanlar onları kendi topraklarında cezbetmişken, şimdi başka diyarlarda yeni bir hayatın kapılarını aralamaya çalışıyorlar.
Mega kentlerin parlak yüzü, kimi gençleri suçun derinliklerine çekerken, kimilerini bambaşka hayallere sürükledi. Bir zamanlar büyük şehirleri ele geçirme tutkusu, yerini dünyayı keşfetme ve kaçış arzusuna bıraktı. Fakat gerçek şu ki: gidilen her yerin kendine has mücadeleleri var ve kentlerin vaat ettiği yaldızlı hayatlar, bazen hayal edilenin tam tersi bir gerçeğe dönüşebiliyor ne yazık ki.
