Bizim Kasap İsmail’in dükkânı artık bir zaman kapsülü gibi. Camları silik, içeri giren yok. Tenteyi sabah kaldırıyor ama güneş bile içeri girmeye utanıyor. Mermer tezgâhın üstü boş; sadece eski bıçak izleri var, sanki geçmişin damarları gibi. Kancalar tavanda hâlâ duruyor ama et değil, sessizlik sarkıyor.
İsmail Usta, önlüğünü giyerken aynaya bakıyor. Aynada kendini değil, annelerin çocukların eline tutuşturduğu bozuk paraları görüyor.
“Kasap İsmail’e git, yarım kilo yağsız kıyma al gel.”
Şimdi o cümle, sadece bir hatıra. Çünkü kıyma artık bir lüks. Çocuklar artık kasaba değil, marketin donmuş reyonuna gönderiliyor.
Bir sabah, Sakine Teyze geliyor. Elinde file yok, reçete var. Torunun demir eksikliği çıkmış. Doktor “et yesin” demiş ama reçetede fiyat yazmıyor. Gözleri tabelaya takılıyor:
Dana kıyma 650 TL
Biftek 900 TL/kg
Dudakları kıpırdıyor ama sesi çıkmıyor.
“Selam İsmail,” diyor sonunda. Sesi, sanki bir bayram sabahı gibi buruk!
“Aleykümselam Sakine abla,” diyor İsmail Usta. “Buyur, geç içeri.”
Sakine Teyze içeri giriyor, gözleri tezgâhın üstünde geziniyor.
“Bir senedir et yüzü görmedik, be oğlum,” diyor. “Torun geçen gün okulda hamburger görünce eve döndüğünde ben isterim diye ağladı. Biz neyse de, çocuklar bodur kalacak bu gidişle.”
İsmail Usta, tezgâhın altından küçük bir paket çıkardı.
“Bu kıyma. Yağsız. Torununa köfte yap,” diye paketi uzattı.
“Ne kadar İsmail Usta?”
“Para istemem. Arda’ya güzel bir köfte yap,” güzelce yesin?
Sakine Teyze’nin gözleri doldu.
“Borç değil bu,” dedi İsmail Usta. “Bu mahalle hatırası güzel ablam. Senin oğlan zamanında bana çok destek olmuştu. Onun hakkını şimdi geri veriyorum.”
Aniden dışarıda bir çocuk bisikletle geçiyor, camdan içeri bakıyor. Gözleri boş kancalara takılıyor. Babasına dönüyor:
“Baba, biz hiç kasaba girmedik değil mi?” Diye soruyor?
Baba cevap vermiyor. Sadece elini çocuğun omzuna koyuyor. Sessizce yürümeye devam ediyorlar.
İsmail Usta, defterini açıyor. Sayfalar hâlâ dolu ama artık isim değil, eksiklik yazıyor. Sonra camın iç tarafına bir kâğıt asıyor:
“Et pahalı, vicdan bedava.
Kapıdan giren herkes, artık bir hatıradır.”
