Hamdi Özdemir
Köşe Yazarı
Hamdi Özdemir
 

Bütün Gün Sokaktaydı Çocuklar

Benim kuşağım olan çocuklar, bütün gün sokaklardaydı. Akşam ezanı okunurken, ya da annelerimizin haydi eve çağrısıyla ancak eve girerlerdi. Sofra kurulmuş büyükler oturmuş biz küçükleri bekler bulurduk. Bir azar işitir, önce el yüz yıkanır, öyle oturulurdu sıcacık aile sofralarına. Babaların bismillah komutuyla başlardı tadına doyulmaz anne kokulu yemeklere. Her çocuğun diğer çocuklarla evraksız sözleşmesiydi sokaklar.  Bu çocuklar gelecekte ki yaşamın birçok gerçeğini sokaklarda öğrenerek büyürlerdi. İnsanlar birbirlerinden ne şüphe duyar, ne de eften püften işler için kavga ederlerdi. Çocuktur der geçiştirilirdi. Aileler, çocukları haklı bile olsa, ilk cezayı kendi çocuklarına verirlerdi. Komşuluk raconuydu. Sanki doğuştan tanırdı birbirini anneler babalar. Kaldı ki bütün mahalleli! Doğdukları yere benzer insanlar; Başka kentlerden, kasabalardan, köylerden gelenler kendi yaşamlarını da yanlarında getirirlerdi yeni geldikleri kentlere. Yaz akşamları, el emeği, göz nuru rengârenk motifli kilimlere oturulur, sıcak çaylar eşliğinde tadına doyulmaz sohbetler edilirdi. Her mahallenin kendine göre bir yaşamsallığı vardı. Yazılı bir kural mıdır ? derseniz tabii ki hayır. Birlikte yaşama ve dayanışma kültürüydü. Ve çok anlamlıydı. Dokunsan yıkılacak gibiydi evler, ama içinde sağlam onurlu insanlar yaşardı. Düşünce açlığını doyurmak; karın açlığını doyurmaktan daha değerli ve önemliydi. Kimse kimsenin özelini ifşa etmezdi. İhtiyacı olan bir komşusuna elinde avucunda ne varsa verirdi, geri gelip gelmeyeceğini düşünmezdi bile. Mahallede bir vefat olsa, bütün komşular imece usulü günlerce yemek taşırlardı taziye evine. Bu gün yaşadığımız hoyratlıklar asla olmazdı. Taziye evinin bütün işleri komşularca yapılırdı. Bir delikanlı askere gitse, komşuları ve akrabaları sırayla yemek verir, ceplerine asker harçlığı koyarlardı. Asker uğurlamaları konvoy halinde yapılmaz, silah atılmazdı, havai fişekler patlatılmazdı. Günümüzde askerliğin özüne dokunuldu. “Parayı veren düdüğü çalar” oldu. Babaların ayakkabıları delikti, mutfaktaki peynir zeytin gündelikti, ama hepsinin gözleri toktu. Okula giden çocukların pasolarındaki vesikalık fotoğraflarını “Foto Arzum” Selahattin abi çekerdi. Karanlık odada asitli suda tab eder, kuruması için mandalla ipe tuttururdu. Üstüne üstlük düzeltme de yapardı. Evler şimdiki gibi çok katlı değildi. Bir komşunun ışığı yanmasın, merak edilir ulak salınır kontrol edilirdi. Mahallelerde birinin derdi, diğerinde derdiydi. Sıkıntılara birlikte karşı konulur, yaslar birlikte tutulurdu. Efendilik suskunluğun diğer adıydı, gözlerle konuşulurdu, Düğünler mahallenin ortasında olur, düğün mahalli renk renk ampulle süslenirdi. Öyle şatafatlı salonlarda değildi. Mevsim yaz ise limonatalar evlerde yapılırdı. Bütün kızlar gelin çiçekleri gibiydiler. Kozmetik ürünleri bu kadar kapatmamıştı sadeliklerini. Filmler yazlık sinemalarda ay çekirdeği, Ankara gazozu eşliğinde seyredilirdi. Mahalleli akşam serinliğinde gruplar halinde bilet kuyruğuna girerlerdi yazlık sinemaların önünde. Sarı sıcak yıllardaki o insanlar, siyah beyaz Yeşilçam filmlerindeki mahallelerde yaşayan yoksul ama onurlu insanların aynısıydı. O insanlar hayat kavgasında durmadan koştular. Omuz omuza şarkılar söylediler, mektuplar yazdılar. Belki hayatlarında hiç balkon sefası bile yapmadılar? Hiçbirinin özel otomobili, villası, yazlığı olmadı ama olanlardan daha mutlu yaşadılar. Hak yemediler, tanrıyı kandırmaya çalışmadılar, yalan yere yemin etmediler. Onlar sahip oldukları onurlarıyla aynı sofraları bölüştüler, mutluluğu bölüştüler, zahmetleri bölüştüler. Ben onların şahidiyim. Onlar benim gördüğüm son kuşaktı. Güzel ve iyi hatırlanmayı o çocuklar ve aileler kadar kimse hak etmedi?
Ekleme Tarihi: 25 Mart 2024 - Pazartesi

Bütün Gün Sokaktaydı Çocuklar

Benim kuşağım olan çocuklar, bütün gün sokaklardaydı.

Akşam ezanı okunurken, ya da annelerimizin haydi eve çağrısıyla ancak eve girerlerdi.

Sofra kurulmuş büyükler oturmuş biz küçükleri bekler bulurduk. Bir azar işitir, önce el yüz yıkanır, öyle oturulurdu sıcacık aile sofralarına. Babaların bismillah komutuyla başlardı tadına doyulmaz anne kokulu yemeklere.

Her çocuğun diğer çocuklarla evraksız sözleşmesiydi sokaklar.  Bu çocuklar gelecekte ki yaşamın birçok gerçeğini sokaklarda öğrenerek büyürlerdi.

İnsanlar birbirlerinden ne şüphe duyar, ne de eften püften işler için kavga ederlerdi. Çocuktur der geçiştirilirdi. Aileler, çocukları haklı bile olsa, ilk cezayı kendi çocuklarına verirlerdi. Komşuluk raconuydu.

Sanki doğuştan tanırdı birbirini anneler babalar. Kaldı ki bütün mahalleli!

Doğdukları yere benzer insanlar;

Başka kentlerden, kasabalardan, köylerden gelenler kendi yaşamlarını da yanlarında getirirlerdi yeni geldikleri kentlere.

Yaz akşamları, el emeği, göz nuru rengârenk motifli kilimlere oturulur, sıcak çaylar eşliğinde tadına doyulmaz sohbetler edilirdi.

Her mahallenin kendine göre bir yaşamsallığı vardı. Yazılı bir kural mıdır ? derseniz tabii ki hayır. Birlikte yaşama ve dayanışma kültürüydü. Ve çok anlamlıydı.

Dokunsan yıkılacak gibiydi evler, ama içinde sağlam onurlu insanlar yaşardı. Düşünce açlığını doyurmak; karın açlığını doyurmaktan daha değerli ve önemliydi.

Kimse kimsenin özelini ifşa etmezdi. İhtiyacı olan bir komşusuna elinde avucunda ne varsa verirdi, geri gelip gelmeyeceğini düşünmezdi bile.

Mahallede bir vefat olsa, bütün komşular imece usulü günlerce yemek taşırlardı taziye evine. Bu gün yaşadığımız hoyratlıklar asla olmazdı. Taziye evinin bütün işleri komşularca yapılırdı.

Bir delikanlı askere gitse, komşuları ve akrabaları sırayla yemek verir, ceplerine asker harçlığı koyarlardı. Asker uğurlamaları konvoy halinde yapılmaz, silah atılmazdı, havai fişekler patlatılmazdı. Günümüzde askerliğin özüne dokunuldu. “Parayı veren düdüğü çalar” oldu.

Babaların ayakkabıları delikti, mutfaktaki peynir zeytin gündelikti, ama hepsinin gözleri toktu.

Okula giden çocukların pasolarındaki vesikalık fotoğraflarını “Foto Arzum” Selahattin abi çekerdi. Karanlık odada asitli suda tab eder, kuruması için mandalla ipe tuttururdu. Üstüne üstlük düzeltme de yapardı.

Evler şimdiki gibi çok katlı değildi. Bir komşunun ışığı yanmasın, merak edilir ulak salınır kontrol edilirdi. Mahallelerde birinin derdi, diğerinde derdiydi. Sıkıntılara birlikte karşı konulur, yaslar birlikte tutulurdu.

Efendilik suskunluğun diğer adıydı, gözlerle konuşulurdu,


Düğünler mahallenin ortasında olur, düğün mahalli renk renk ampulle süslenirdi. Öyle şatafatlı salonlarda değildi.

Mevsim yaz ise limonatalar evlerde yapılırdı. Bütün kızlar gelin çiçekleri gibiydiler. Kozmetik ürünleri bu kadar kapatmamıştı sadeliklerini.

Filmler yazlık sinemalarda ay çekirdeği, Ankara gazozu eşliğinde seyredilirdi. Mahalleli akşam serinliğinde gruplar halinde bilet kuyruğuna girerlerdi yazlık sinemaların önünde.

Sarı sıcak yıllardaki o insanlar, siyah beyaz Yeşilçam filmlerindeki mahallelerde yaşayan yoksul ama onurlu insanların aynısıydı.

O insanlar hayat kavgasında durmadan koştular.
Omuz omuza şarkılar söylediler, mektuplar yazdılar.
Belki hayatlarında hiç balkon sefası bile yapmadılar?

Hiçbirinin özel otomobili, villası, yazlığı olmadı ama olanlardan daha mutlu yaşadılar.
Hak yemediler, tanrıyı kandırmaya çalışmadılar, yalan yere yemin etmediler.

Onlar sahip oldukları onurlarıyla aynı sofraları bölüştüler, mutluluğu bölüştüler, zahmetleri bölüştüler.
Ben onların şahidiyim. Onlar benim gördüğüm son kuşaktı.

Güzel ve iyi hatırlanmayı o çocuklar ve aileler kadar kimse hak etmedi?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (23)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mesut ÖZDEMİR
(25.03.2024 12:42 - #983)
Biz bile 70 doğumlular 80 li 90 lı yılları özlemle hasretle anar olduk günümüz yaşamın çarpıklığında maalesef
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Şamil Fidan
(25.03.2024 18:18 - #985)
Benim mahallem benim çocukluğum, gençliğim... Kalemine sağlık Hamdi..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Hikmet
(25.03.2024 18:37 - #987)
Evim var arabam var.yazları tatile gidebiliyorum. Akrabalarımdan bazılarını hatırlamıyorum ama ilk ve ortaokul öğretmenlerimi hiç unutmadım. Komşularımızın giydiği kıyafete kadar hatırlıyorum.şu anda 16 daireli bir apartmanda yaşıyorum.komşularımı sadece ap toplantılarında görüyorum.Sevgili kardeşim yazıların o kadar candan o kadar içten ki. Alıyor ptt den emekli komşumuz adanalı Emcet amcaya kadar götürüyor.KALEMİNE SAGLİK.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mine Dağlı
(25.03.2024 18:41 - #989)
Elinize saglik.Yine o gunlere gittim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nursel Bilgin
(25.03.2024 18:53 - #990)
Özlemle anıyoruz o günleri. Yüreğinize kaleminize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Fahri Berker
(25.03.2024 19:01 - #992)
Kalemine sağlık kardeşim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Veli Başar
(25.03.2024 19:31 - #993)
Eline yüreğine sağlık Hamdiciğim.Vallahi okurken bende çocukluk dönemime gittim.Biz sizin gibi şehirde büyümedik dağları ovaları ahır samanlı harmanları boş vakitlerimizde özgürce yaşadık.Her ne kadar sefil bir hayat olsada…
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Murat Dalmış
(25.03.2024 19:34 - #995)
Yine geçmişe güzel günlerimizi hatirlatilmış bir yazı :-)
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ozdnktk
(25.03.2024 20:29 - #998)
Aynı duygularla büyüdüm keşke geri dönebilsek o günlere buram buram sevgi, dayanışma ve güzellik kokan o günlere.Bir metre ilerideki komşunla merhabayı esirgedigin günlere nasıl geldik derin yaralara parmak bastın Hamdi abi kalemine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Fidan Okyar sarıer
(25.03.2024 20:57 - #1000)
Harika
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ozlem
(25.03.2024 22:04 - #1002)
Keşke yaşam daha iyiyegitseydi ama nerdeee
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Necati Öztaşkın
(25.03.2024 22:42 - #1004)
Kalemine yüreğine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kudret Sarıkaya
(26.03.2024 10:55 - #1014)
Saygının, nezaketin, sevginin ve paylaşımcılığın olduğu, ne güzel yıllardı… kaleminize, yüreğinize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Gobuh59
(26.03.2024 11:34 - #1017)
Ahir ömrümde soluksuz okuduğum, çocukluk ve gençlik yıllarıma seyahat ettiğim çalışma. Yazara teşekkürlerimi sunar, yeni çalışmasını merakla beklerim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Marziye Gülenç
(26.03.2024 12:47 - #1018)
Yazılarının tiryakisi olmaya başladım Hamdi. Acaba bu hafta yazacak diye bekliyorum. Genelde beni içine çeken birçok yaşanmışlık buluyorum. Artık ne çocuklar çocuklarını yaşıyor ne yazdığın gibi komşuluk ilişkileri kaldı. Kalemine emeğine sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Derin Güneş
(27.03.2024 00:42 - #1020)
Elinize emeğinize sağlık okurken geçmişe gitmek çok güzel bütün çocukluğum gözümde canlandı
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Erol küzenk
(27.03.2024 07:36 - #1026)
Çok keyifle okudum , o günlere döndüm Hamdicim Yüreğine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Meftun Sonakın
(27.03.2024 07:36 - #1028)
Tebrik ederim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Naci ÖZCAN
(27.03.2024 08:21 - #1029)
Eline gözüne yüreğine sağlık daha güzel anlatılamazdı bizim kuşaklar.....
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mehmet Karasu
(28.03.2024 20:17 - #1033)
Ne varsa o dönemler vardı. Saygı, sevgi, hürmet, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, yardımlaşma. Nerdeee o güzel günler. Kalemine sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
İnci
(29.03.2024 15:27 - #1034)
Toprağın bolluğu bereketi, müstakil evini kendin yap, bahçe yap, boş araziyi oyun alanı yap, toprakla topraklan stresi at, oradan geçenlerle istersen ayaküstü muhabbet et. Doğanın muazzam nimetleri, paha biçilemez zenginlik katmış o yıllara, ne mutlu size
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Venüs
(02.04.2024 18:42 - #1047)
Hasretle yad ettiğimiz , özlediğimiz , öyle bir özlem ki burnumuzun direğinin sızladığı ; şimdilerde kimsenin kimseyi tanımadığı o arkadaşlık , komşuluk bağlarının nasıl da özel, doğal , masum ve içten olduğunu hatırlatan çook doğru ve yerinde tespitlerle anlatılan bir yazı. Teşekkür ediyorum bize o günleri yeniden yeniden anımsattığınız, bizi o günlere yeniden götürdüğünüz için. Ellerinize sağlık..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Büşra Aydın
(03.04.2024 11:01 - #1056)
Yaşım gereği yakalayabildiğim kısa bir zaman aralığı olmasına rağmen bu kültürü görebildiğim için şanslı hissettim kendimi. Elinize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.