Hamdi Özdemir
Köşe Yazarı
Hamdi Özdemir
 

Bir Sokak, Bir Sinema, Bir Sahaf!

Bir Sokak, Bir Sahaf, Bir Sinema ve Bir Kentin Kaybolan Hafızası “Şehirlerin, kasabaların, mahallelerin ve sokaklarında bir yüzü vardır. Bu bazen bir insan olur, bazen bir heykel, bazen de bir mekân. Ama her zaman bir anlam taşır; bulunduğu yerle bütünleşir, zamanla o sokağın hafızasına kazınır. Kimisi için sadece gelip geçilen bir ayrıntıdır, kimisi içinse bir dönemin, bir hissin, bir hatıranın taşıyıcısıdır. Benim için o figür, Ankara’nın göbeğinde, Kızılırmak Sokak’ta bir zamanlar kaldırımda sessizce var olan bir sahaf ve onun hemen ardında yükselen Kızılırmak Sineması’ydı.” Kızılırmak Sineması’nın hemen yanında, yıllardır aynı bahçe duvarına yaslanırdı. Ne bir dükkânı vardı ne de vitrin süslemeleri. Ama o köşe, onunla birlikte bir kimlik kazanmıştı. Karton kutular üzerine dizilmiş kitaplar, eski dergiler, sararmış ansiklopediler. Bu kitap ve dergilerin her biri başka bir zamandan, başka bir hayattan izler taşırdı. Sinemadan çıkanlar, oradan tesadüfen geçenler bazen bir bakış atar, bazen bir kitap karıştırırdı. O ise sessizce beklerdi; ne müşteri çağırır ne de acele ederdi. Çünkü bilirdi: Gerçek okur, yolunu bir şekilde bulur. Sadece kitaplar değil, sahafın kendisi de zamana direnen bir tanıktı. Hep oturur hâlde görürdüm onu; bacaklarından engelli olmalıydı. Ama o hâliyle bile sokağın en dik duran insanlarından biriydi. Sanki o sandıkların başında değil de, bir hafızanın eşiğinde nöbet tutuyor gibiydi Kitapları da kendisi gibiydi: sessiz, mütevazı, zamana direnen. Ne parlak kapaklar, ne çok satanlar.  Eski magazinler, cep boy romanlar, sararmış dergiler, bazen Teksas/Tommiks çizgi romanları, Ses ve Hayat mecmuası da olurdu. Her biri, bir zamanlar birinin çantasına girmiş, bir başkasının başucunda beklemiş, belki bir otobüs yolculuğunda okunmuştu. Şimdi ise, o sandıkların üstünde, geçmişin solgun ama dirençli tanıklarıydılar. Bir keresinde, yetmişli yılların efsane dergisi Hayat Mecmuası’nı görüp almıştım. Sayfalarını çevirdikçe, sadece bir dergi değil, bir dönemin ruhu açılmıştı önümde. Sarımtırak sayfalardan eski İstanbul kokusu yükseliyor gibiydi; bir kadın portresi, bir film tanıtımı, bir şiir, Türkan Şoray, Fatma Girik, Kadir İnanır, Tarık Akan’ın boy boy fotoğraf ve yapılan söyleşileri. Her satırda, zamanın içinden bana bakan bir yüz vardı. Önce kenarında durduğu bina yıkıldı. Sonra yanındaki binanın önünde işine devam etti. Epey bir süre üstü kapatılmış tezgâhı öylece kaldı. Bir süre sonra o da aniden yok oldu. Haftada birkaç kez önünden geçiyordum, lakin uzun zamandır görünmüyordu sahaf. Merak ediyordum. Belki başka bir sokağa taşınmıştı, belki de artık tezgâh açmıyordu. Ama dün, Kızılırmak Sokak’tan geçerken içimde bir şey koptu. Kızılırmak Sineması yerle bir olmuştu. O yılların sineması, o sokak anıtı. Tuzla buz, yerle yeksan. Beton yığınlarının arasında, bir zamanlar afişlerin asıldığı duvarlardan geriye hiçbir iz kalmamıştı. Ve onunla birlikte sahaf da yok olmuştu. Sanki bir hafıza silinmişti. Sanki bir zaman kapsülü açılmış ve içindekiler rüzgâra karışmıştı. Bir sinema yıkıldığında sadece bir bina yıkılmaz. Bir sokak, bir dönem, bir insanlık hâli de onunla birlikte gider. O salonun loş ışığında ilk kez el ele tutuşanlar, perdeye yansıyan hayaller, fuayede bekleşen heyecanlar. Perde, Makinist, Teşrifatçı, Mısır, Firigobuz, Gong, Işık, Gazoz… Hepsi bir enkazın altında kalır. Sokak hüzünlü, sahafın sandıkları artık açılmıyor. Belki de o sandıklarda sadece kitaplar değil, bizim unuttuğumuz zamanlar vardı. Unutmayı seçtiğimiz, ama bir köşede bizi bekleyen zamanlar. Ve şimdi Kızılırmak Sokak, bir eksikle değil, bir fazlalıkla sessiz: Boşluğun sesiyle. Yıkılmış anların, anıların, tanıkların, bir sahafın, ve bir sinemanın yankısıyla.
Ekleme Tarihi: 18 Ağustos 2025 -Pazartesi

Bir Sokak, Bir Sinema, Bir Sahaf!

Bir Sokak, Bir Sahaf, Bir Sinema ve Bir Kentin Kaybolan Hafızası

“Şehirlerin, kasabaların, mahallelerin ve sokaklarında bir yüzü vardır. Bu bazen bir insan olur, bazen bir heykel, bazen de bir mekân. Ama her zaman bir anlam taşır; bulunduğu yerle bütünleşir, zamanla o sokağın hafızasına kazınır.

Kimisi için sadece gelip geçilen bir ayrıntıdır, kimisi içinse bir dönemin, bir hissin, bir hatıranın taşıyıcısıdır. Benim için o figür, Ankara’nın göbeğinde, Kızılırmak Sokak’ta bir zamanlar kaldırımda sessizce var olan bir sahaf ve onun hemen ardında yükselen Kızılırmak Sineması’ydı.”

Kızılırmak Sineması’nın hemen yanında, yıllardır aynı bahçe duvarına yaslanırdı. Ne bir dükkânı vardı ne de vitrin süslemeleri. Ama o köşe, onunla birlikte bir kimlik kazanmıştı. Karton kutular üzerine dizilmiş kitaplar, eski dergiler, sararmış ansiklopediler.

Bu kitap ve dergilerin her biri başka bir zamandan, başka bir hayattan izler taşırdı. Sinemadan çıkanlar, oradan tesadüfen geçenler bazen bir bakış atar, bazen bir kitap karıştırırdı. O ise sessizce beklerdi; ne müşteri çağırır ne de acele ederdi. Çünkü bilirdi: Gerçek okur, yolunu bir şekilde bulur.

Sadece kitaplar değil, sahafın kendisi de zamana direnen bir tanıktı. Hep oturur hâlde görürdüm onu; bacaklarından engelli olmalıydı. Ama o hâliyle bile sokağın en dik duran insanlarından biriydi. Sanki o sandıkların başında değil de, bir hafızanın eşiğinde nöbet tutuyor gibiydi

Kitapları da kendisi gibiydi: sessiz, mütevazı, zamana direnen. Ne parlak kapaklar, ne çok satanlar.  Eski magazinler, cep boy romanlar, sararmış dergiler, bazen Teksas/Tommiks çizgi romanları, Ses ve Hayat mecmuası da olurdu. Her biri, bir zamanlar birinin çantasına girmiş, bir başkasının başucunda beklemiş, belki bir otobüs yolculuğunda okunmuştu. Şimdi ise, o sandıkların üstünde, geçmişin solgun ama dirençli tanıklarıydılar.

Bir keresinde, yetmişli yılların efsane dergisi Hayat Mecmuası’nı görüp almıştım. Sayfalarını çevirdikçe, sadece bir dergi değil, bir dönemin ruhu açılmıştı önümde. Sarımtırak sayfalardan eski İstanbul kokusu yükseliyor gibiydi; bir kadın portresi, bir film tanıtımı, bir şiir, Türkan Şoray, Fatma Girik, Kadir İnanır, Tarık Akan’ın boy boy fotoğraf ve yapılan söyleşileri. Her satırda, zamanın içinden bana bakan bir yüz vardı.

Önce kenarında durduğu bina yıkıldı. Sonra yanındaki binanın önünde işine devam etti. Epey bir süre üstü kapatılmış tezgâhı öylece kaldı. Bir süre sonra o da aniden yok oldu.

Haftada birkaç kez önünden geçiyordum, lakin uzun zamandır görünmüyordu sahaf. Merak ediyordum. Belki başka bir sokağa taşınmıştı, belki de artık tezgâh açmıyordu. Ama dün, Kızılırmak Sokak’tan geçerken içimde bir şey koptu.

Kızılırmak Sineması yerle bir olmuştu. O yılların sineması, o sokak anıtı. Tuzla buz, yerle yeksan. Beton yığınlarının arasında, bir zamanlar afişlerin asıldığı duvarlardan geriye hiçbir iz kalmamıştı. Ve onunla birlikte sahaf da yok olmuştu. Sanki bir hafıza silinmişti. Sanki bir zaman kapsülü açılmış ve içindekiler rüzgâra karışmıştı.

Bir sinema yıkıldığında sadece bir bina yıkılmaz. Bir sokak, bir dönem, bir insanlık hâli de onunla birlikte gider. O salonun loş ışığında ilk kez el ele tutuşanlar, perdeye yansıyan hayaller, fuayede bekleşen heyecanlar. Perde, Makinist, Teşrifatçı, Mısır, Firigobuz, Gong, Işık, Gazoz… Hepsi bir enkazın altında kalır.

Sokak hüzünlü, sahafın sandıkları artık açılmıyor. Belki de o sandıklarda sadece kitaplar değil, bizim unuttuğumuz zamanlar vardı. Unutmayı seçtiğimiz, ama bir köşede bizi bekleyen zamanlar.

Ve şimdi Kızılırmak Sokak, bir eksikle değil, bir fazlalıkla sessiz:
Boşluğun sesiyle.

Yıkılmış anların, anıların, tanıkların, bir sahafın, ve bir sinemanın yankısıyla.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (11)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ali rıza Değerli
(18.08.2025 11:13 - #3536)
Eline ve emğine sağlık çok güzel olmuş yazıyı okuduktan sonra bir an geçmişe gittim geldim tabi birazda hüzünlendim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Birsen Aslankara
(18.08.2025 11:21 - #3537)
Hamdicim beni o yıllara götürdün, hüzünle andım o günleri..Gözümde Gimanın önünde ağzında sigarası ile bir dost bekleyen 60'lık felsefe öğrencisi Veysel Öngören -biz felsefe öğrencilerinin Veysel abisi- canlandı. Yüreğin dert görmesin
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nevzat
(18.08.2025 11:25 - #3538)
Hamdi bey eski bir Ankaralı olarak yüreğimi titrettiniz. Ne güzel yazı. Eline sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Niyazi Gezik
(18.08.2025 11:33 - #3539)
Evet,zaman değişir,alışkanlıklarımız değişir.insan değişir kısaca her şey değişir ama mekanlar,kentler toplumsal hafızamızdır onlara asla dokunulmamalıdır.Birkaç yıl ayrılıp da döndüğüm hiçbir kenti bıraktığım gibi bulamadım.Bütün hatıralarım yok edilmişti.Ne okuduğum okul ne gezdiğim sokak ne de yaşadığım mahalle benimdi. Aynı suya iki defa girilmez misali hiçbir şehri iki defa gezemedim.Ankara da bu şehirlerden biri. Kızılırmak Sineması’nda hangi Ankaralının bir anısı yoktur ki…Hele o Ankara’yla özdeşleşmiş Devlet Tiyatroları…Çok üzüldüm sana Ankara.Adın mı kara ,bahtın mı kara bilemedim.Sevgiler Sayın Özdemir…
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ayşe Ozkan
(18.08.2025 14:28 - #3540)
Çok beğendim elinize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Aynur
(18.08.2025 15:36 - #3541)
Hamdi kardeşim kalemin yüreğin dert görmesin çok hüzünlendim yitip giden anılarımıza ama hayat bu galiba zaman zaman burnjnu direği sızlayarak yaşamak...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mustafa mete
(18.08.2025 20:02 - #3542)
Hocam o kitap satan adamı iyi tanırdım yıllardır orada idi hatta beş yada altı kitap aldım kendisinden. Çok teşekkür ederim eskilere götürdünüz beni kalemine yüreğine sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Meftun Sonakın
(18.08.2025 21:10 - #3543)
Kızılırmak sinemasını 60 li yıllarda amerikan sınamadı olarak bilirdik merhaba palasın önünden laklak lacivet renkli otubüsler(amerikan) servis yapardı büklüm sokak çift yönlü olduğundan cumartesiler akay yokuşunu trafik yoyunluğunda geçmek zordu
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Halil Dağcı
(18.08.2025 22:17 - #3544)
çok özel ve nostalji canlandırmışsınız teşekkür ederim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Bektaş Şen
(21.08.2025 21:11 - #3551)
Kalemine yüreğine sağlık sevgili Hamdi, bana o kizilirmak caddesi ve sinemasını dolu dolu yaşattın teşekkürler.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Naci ozcan
(20.09.2025 02:42 - #3769)
Zaten bu dönem hafızamızı hatıralarımızı silmekle anılacak tarafımca da ....ama acı ve hüzün dolu bir anı olacak ....
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.