Hamdi Özdemir
Köşe Yazarı
Hamdi Özdemir
 

Adil ve Bağımsız Yargı!

Gerçek mi, Gölge mi? Son günlerde sıkça duyduğumuz bir ifade var: “Adil ve Bağımsız Yargı.” Televizyon ekranlarında, kürsülerde, demeçlerde bu söz tekrar tekrar dile getiriliyor. Ancak bu söylemi gözümüzün içine baka baka dile getiren “şahsiyetlerin”in kendilerinin bile buna inanmadığını düşünüyorum. Çünkü yaşadıklarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız bu sözle örtüşmüyor. Her sabah yeni bir operasyon haberiyle uyanıyoruz. Şafak vakti düzenlenen baskınlar, gözaltına alınan gazeteciler, akademisyenler, seçilmiş belediye başkanları… Henüz neyle suçlandıkları bile açıklanmadan, kamuoyunda suçlu ilan ediliyorlar. Sosyal medyada dolaşan birkaç görüntü ya da manşet, bir insanın hayatını karartmaya yetiyor. Delil yok, belge yok, ama karar çoktan verilmiş gibi davranılıyor. Bu İlk Değil: Bugün yaşadıklarımız, ne yazık ki bir ilk değil. Türkiye’nin yakın tarihinde, yargının siyasi erk tarafından araçsallaştırıldığı birçok örnek var. HDP’li ve CHP’li bazı belediyelere kayyım atanması, belediye başkanlarının görevden alınması, Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonlar.  Zafer Partisi, Genel başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanması. Gazeteci Fatih Altaylı’ın tutuklanması.  Her biri, “hukuk” adı altında yürütülen ama kamu vicdanında derin yaralar açan süreçlerdi. 5 Temmuz 2025 sabahı yaşananlar da bu zincirin son halkasıydı. Adana, Antalya ve Adıyaman’ın seçilmiş belediye başkanları, sabaha karşı düzenlenen operasyonlarla gözaltına alındı. Suçlamalar yine muğlaktı, deliller yine belirsiz. Ama mesaj netti: Seçilmiş olmak, korunmaya yetmiyor. Bu olayların ortak noktası, yargının bağımsızlığına dair inancın sistematik olarak aşındırılmasıdır. Gizli tanık ifadeleri, soyut suçlamalar, kamuoyuna açıklanmayan deliller. Tüm bunlar, adaletin değil, korkunun hâkim olduğu bir düzenin işaretleriydi. Söylem mi, Gerçek mi? “Adil ve Bağımsız Yargı” söylemi, demokratik toplumların temel taşıdır. Bu ifade, bir umudu, bir ideali temsil eder. Gerçekten de bazı hukukçular, bazı vicdan sahibi insanlar bu ideali yaşatmak için çabalıyor olabilir. Ancak bu sözün sürekli tekrarlanması, içi boş bir slogana dönüştüğünde, toplumun adalete olan inancı daha da zedeleniyor. Yargının siyasallaştığı, kararların talimatla alındığı bir düzende, adaletten söz etmek mümkün mü? Seçilmiş insanların, halkın iradesiyle göreve gelenlerin, yargı eliyle linç edilmesi, sadece bireyleri değil, toplumun tamamını yaralıyor. Hukuk, bir toplumun vicdanıdır. O vicdan sustuğunda, geriye sadece korku ve güvensizlik kalır. Çıkış Yolu: Adaletin Yeniden İnşası! Eleştiri elbette önemli. Ama asıl mesele, bu çöküşün karşısına nasıl bir inşa koyacağımız. Adaletin yeniden tesisi için şu adımlar hayati önemde: Sözde Değil Gerçek Yargı Reformu: Hâkim ve savcı atamalarında liyakat esas alınmalı. HSK gibi kurumlar siyasi etkiden arındırılmalı. Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Gözaltı ve tutuklama süreçleri kamuoyuna açık, denetlenebilir olmalı. Sivil Toplumun Güçlenmesi: Barolar, insan hakları örgütleri ve bağımsız medya, yargı süreçlerini izleyebilmeli. Toplumsal Hafızanın Canlı Tutulması: Geçmişte yaşanan adaletsizlikler unutulmamalı. Unutulan her şey, yeniden yaşanır. Gerçek olan: Vicdanın Sesi Susturulamaz: Adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, sokakta, evde, okulda, vicdanlarda da yaşar. Bugün “Adil ve Bağımsız Yargı” söylemi, birçoğumuz için içi boş bir temenni gibi gelebilir. Ama bu temenninin bir gün gerçeğe dönüşmesi için, susmamak, unutmamak ve ısrarla talep etmek zorundayız. Çünkü adalet, ertelendiğinde değil, yaşandığında anlamlıdır.  
Ekleme Tarihi: 07 Temmuz 2025 -Pazartesi

Adil ve Bağımsız Yargı!

Gerçek mi, Gölge mi?

Son günlerde sıkça duyduğumuz bir ifade var: “Adil ve Bağımsız Yargı.” Televizyon ekranlarında, kürsülerde, demeçlerde bu söz tekrar tekrar dile getiriliyor. Ancak bu söylemi gözümüzün içine baka baka dile getiren “şahsiyetlerin”in kendilerinin bile buna inanmadığını düşünüyorum. Çünkü yaşadıklarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız bu sözle örtüşmüyor.

Her sabah yeni bir operasyon haberiyle uyanıyoruz. Şafak vakti düzenlenen baskınlar, gözaltına alınan gazeteciler, akademisyenler, seçilmiş belediye başkanları… Henüz neyle suçlandıkları bile açıklanmadan, kamuoyunda suçlu ilan ediliyorlar. Sosyal medyada dolaşan birkaç görüntü ya da manşet, bir insanın hayatını karartmaya yetiyor. Delil yok, belge yok, ama karar çoktan verilmiş gibi davranılıyor.

Bu İlk Değil:

Bugün yaşadıklarımız, ne yazık ki bir ilk değil. Türkiye’nin yakın tarihinde, yargının siyasi erk tarafından araçsallaştırıldığı birçok örnek var. HDP’li ve CHP’li bazı belediyelere kayyım atanması, belediye başkanlarının görevden alınması, Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonlar.  Zafer Partisi, Genel başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanması. Gazeteci Fatih Altaylı’ın tutuklanması.  Her biri, “hukuk” adı altında yürütülen ama kamu vicdanında derin yaralar açan süreçlerdi.

5 Temmuz 2025 sabahı yaşananlar da bu zincirin son halkasıydı. Adana, Antalya ve Adıyaman’ın seçilmiş belediye başkanları, sabaha karşı düzenlenen operasyonlarla gözaltına alındı. Suçlamalar yine muğlaktı, deliller yine belirsiz. Ama mesaj netti: Seçilmiş olmak, korunmaya yetmiyor.

Bu olayların ortak noktası, yargının bağımsızlığına dair inancın sistematik olarak aşındırılmasıdır. Gizli tanık ifadeleri, soyut suçlamalar, kamuoyuna açıklanmayan deliller. Tüm bunlar, adaletin değil, korkunun hâkim olduğu bir düzenin işaretleriydi.

Söylem mi, Gerçek mi?

“Adil ve Bağımsız Yargı” söylemi, demokratik toplumların temel taşıdır. Bu ifade, bir umudu, bir ideali temsil eder. Gerçekten de bazı hukukçular, bazı vicdan sahibi insanlar bu ideali yaşatmak için çabalıyor olabilir. Ancak bu sözün sürekli tekrarlanması, içi boş bir slogana dönüştüğünde, toplumun adalete olan inancı daha da zedeleniyor.

Yargının siyasallaştığı, kararların talimatla alındığı bir düzende, adaletten söz etmek mümkün mü? Seçilmiş insanların, halkın iradesiyle göreve gelenlerin, yargı eliyle linç edilmesi, sadece bireyleri değil, toplumun tamamını yaralıyor. Hukuk, bir toplumun vicdanıdır. O vicdan sustuğunda, geriye sadece korku ve güvensizlik kalır.

Çıkış Yolu: Adaletin Yeniden İnşası!

Eleştiri elbette önemli. Ama asıl mesele, bu çöküşün karşısına nasıl bir inşa koyacağımız. Adaletin yeniden tesisi için şu adımlar hayati önemde:

Sözde Değil Gerçek Yargı Reformu:

Hâkim ve savcı atamalarında liyakat esas alınmalı. HSK gibi kurumlar siyasi etkiden arındırılmalı.

Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik:

Gözaltı ve tutuklama süreçleri kamuoyuna açık, denetlenebilir olmalı.

Sivil Toplumun Güçlenmesi:

Barolar, insan hakları örgütleri ve bağımsız medya, yargı süreçlerini izleyebilmeli.

Toplumsal Hafızanın Canlı Tutulması:

Geçmişte yaşanan adaletsizlikler unutulmamalı. Unutulan her şey, yeniden yaşanır.

Gerçek olan:

Vicdanın Sesi Susturulamaz:

Adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, sokakta, evde, okulda, vicdanlarda da yaşar. Bugün “Adil ve Bağımsız Yargı” söylemi, birçoğumuz için içi boş bir temenni gibi gelebilir. Ama bu temenninin bir gün gerçeğe dönüşmesi için, susmamak, unutmamak ve ısrarla talep etmek zorundayız.

Çünkü adalet, ertelendiğinde değil, yaşandığında anlamlıdır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (9)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Av.Erdoğan Kılıç
(07.07.2025 13:22 - #3402)
Tebrik ediyorum ,yılların hukukçusu olarak yargı alanındaki dergilerde yayınlanması gereken bir makale olmuş.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Tekin Aydın
(07.07.2025 13:33 - #3403)
Umut ediyoruz temenniler gerçeğe dönüşsün
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Zehra Alptekin...
(07.07.2025 13:38 - #3405)
Yasama,yürütme, yargı ,Demokrasinin üstüne oturduğu üç ayaklı sacayağı..Yargı daki yaralar..zor kapanır..yasama ve yürütme de iyi çalışmıyorsa Yaralar ,kangren olur... kesin çözüm ister...Bunu görüyor olmanız. ne güzel....
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mesut ÖZDEMİR
(07.07.2025 14:45 - #3406)
Adelet mülkün temeli derler ama ne adalet kaldı ne mülk kaldı
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Fahri Berker
(07.07.2025 17:26 - #3407)
Eline sağlık, doğru tespit
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Gobuh59
(08.07.2025 12:40 - #3411)
Muhteşem, kalemine sağlık...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Naci özcan
(09.07.2025 12:36 - #3419)
kişiler adil olmayabilirler ancak devlet her zaman adil olmalıdır....dolayısıyla kişilerin adaletsizliği karşısında adalet arayacağımız yer devletin adaletine ve hukuk kurallarına sığınmakla adaleti aramak. durumundayız.... ellerine yüreğine sağlık anlayana yazılmış bir yyazı ollmuş
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
A,üretener
(11.07.2025 20:30 - #3425)
Ellerine yüreğine sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Leyla
(14.07.2025 21:25 - #3428)
Hukuk guguk oldu bu ülkede doğru tespitler
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.